• bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak sözlerle koskoca ülkenin yönetilmesini istemiyorum,

    şeklinde devam edebilecek karşı çıkış cümlesi.

    ülkemin meclisi varken, onca sivil toplum kuruluşu varken, milyonlarca genci varken ve yığınla problemi varken bir kişinin, bir ailenin yönetimine girmesini istemiyorum.

    seçilecek kişi her kim olursa olsun fiilen padişah yetkilerinden fazlasına sahip olacak.

    bu kişi dünyanın en iyi kalpli insanı da olsa bütün gücü ve ülkenin kaderini elinde tutacak, isterse yığınların taleplerini "yasal bir biçimde" görmezden gelebilecek.

    ülkesini seven, ayırt etmeksizin tüm vatandaşlarının, tüm milletinin huzuru, refahı ve mutluluğunu gözetenlerin sesi ortak olmalıdır:

    türk tipi başkanlığa hayır
    monarşiye hayır
  • başkanlığa hayır çünkü... basiretsiz yönetimi ile 14 yılda memleketi getirdiği durum ortada iken çözülmemiş yüzlerce, binlerce sorun var iken tek derdi başkanlık olan zat-ı muhteremin peşinde olduğu bir düzene evet demeyi reddediyorum.
  • mevcut sorunların çözümlerini tıkayan sistem değil, sistemin açıklarını istediği gibi kendine yontup gizli planlarına ulaşmaya çalışan siyasilerdir.

    sinsice planlarını yürüten, bu amaç uğruna dış mihraklarla ve terör örgütleriyle işbirliği yapabilecek seviyeye gelmiş, aynı gün içerisinde bile birbirinin tam tersi açıklamalarla kendilerini aklamaya yeltenen bu pişkin ve sorumsuz adamlara ülkenin bütün kurumlarını teslim etmek gaflet delalet ve hatta hıyanettir.

    bu yüzden başkanlık referandumuna hayır, hayır, yüz bin kere hayır.
  • çünkü darbe anayasası ohal anayasası ile değiştirilmemeli
  • her şeyden önce hiç kimse herşeyin üstünde olamaz. bütün bir ülkeyi, vatanımı bir kişinin inisiyatifine bırakamam. yasama yürütme yargı tek bir kişinin idaresinde olamaz. o yüzden hayır
    sonra dediler ki bizi seçin terör bitsin. bitti mi hayır... dün çıkıp dedi yine evet diyin terör bitsin inandık mı hayır
    bi de çıkıp beğenmeyen gitsin dediler bence sen git badem.

    sata sata tüketilen kaynaklarıyla, dışarıya tam bağımlı olmuş,
    paran malın değerini kaybetmiş,
    işsizlik, terör, ötekileştirerek bölünmüş parçalanmış iç savaşla boğuşan,
    üretmeyen, yaratmayan çalışmayan bir ülkeye artık katlanamadığım için

    hayır

    biri de çıkmış istiklal savaşı demiş (bkz rıdvan). ulan sevres bu..

    hayır
  • "1- geniş bir “hayır” cephesi oluşacak, herkesin kendine göre bir “hayır”ı olacak.

    2- akp içinde bile kimileri başkanlığa karşı çıkacak. bütün yetkiyi tek bir kişiye sunma hırsının geleceği öngörülemez kıldığını düşünen akp’liler mutlaka var. daha fazla risk almak istemeyecekler. ihtimallere karşı kendilerini güvene almanın planını kuracaklar.

    3- anlaşıldığı kadarıyla mhp ortadan yarıldı. bir kesim kendi “onur”unun peşine düşecek. daha iki yıl önce başkanlık konusunda erdoğan’a demediğini bırakmayan bahçeli’nin bugünkü hallerinin geleneklerine, başbuğ’larının görüşlerine ters düştüğünü düşünerek yapacaklar bunu. “hayır” için gayet aktif çalışacaklar ve belki de bu bakımdan solcularla yarışacaklar.

    4- bütün hayallerini “barış” masasında bırakan hdp değişik saiklerle “hayır” diyecek, ancak emin olun koşullar değiştiğinde, reel politika diyerek, “gerçekçi” tutumunu yine takınacak.

    5- chp ana muhalefet rolünü oynayacak. muhalefet ediyormuş gibi görünmenin pozlarını verecek. zira laik tabanı düzen içinde tutmak gerekecek. yenikapı’da erdoğan’a sunulan koşulsuz desteğin yarattığı yıpranmanın tamiratı yapılacak.

    6- bu heterojen yapının topluca hareketini sağlamak ve birlik-bütünlük gereğine ne denli vakıf olunduğunun kanıtlanması bakımından, chp belki de mitinglerine kendi bayraklarını taşımayacak.

    ***7- tek hedef başkanlığın engellenmesi olacak. olursa, bu toplam açısından büyük kazanım hanesine yazılacak ve bundan gayri herhangi bir şey beklenmeyecek. zira kılıçdaroğlu canlı yayında açıkladı. referandumdan “hayır çıkarsa?” diye sorulduğunda “geçmişte nasıl gidiyorsa benzer şekilde yolumuza devam ederiz” dedi. chp’nin türkiye’ye bakışı budur. faşizmi bile normalleştirme partisidir. görevi laik kesimi uyuşturmaktır.

    8- referandumda “hayır” sonucunu çıkarmak önemsiz midir ? yazdık. elbette ki değil. akp hegemonyasını kırmak açısından bir başlangıç anlamına gelebilir. tek koşulla, açıklayacağız.

    9- önemli: eğer akp’nin durumu değerlendirilecekse, hegemonyanın yanına mutlaka bir aşağı gidiş halinin de eklenmesi gerekir. başkanlık ısrarı konusunda kendi tabanının bile ancak %65’ini ikna edebilmiş ve buna rağmen pür telaş davranan bir partinin kendisinin de kendi durumundan endişeli olduğu gözden kaçırılmamalı. faşizm olgusuna metafizik takıntı, solu paralize etme riski taşıyor.

    ***10- yine önemli: referandumda “hayır” denilse bile bu sonuç akp’nin tutumunu ve erdoğan’ın başkanca yönetim tavrını zerrece değiştirmeyecek.

    11- içi doldurulmamış bir “hayır”, bu nedenle düzen aktörlerinin pek çoğunun da, örneğin geleneksel sermayenin, ab ve abd emperyalizminin de arzuladığı bir sonuçtur. türkiye’deki gerilimleri, kutuplaşmayı azaltmaya hiç yaramayacak olsa da iktidar bloğuna “uyarı” olması bakımından.

    ***12- içi doldurulmamış “hayır” sonucu iki nedenle solun soluklanmasına, içinde daha rahat sosyalizm mücadelesi vereceği bir ortamın ortaya çıkmasına yaramayacaktır: a) yukarıda da dedik: bu sonuç iktidarın iktidar ediş biçimini etkilemeyecektir. b) bu “hayır” mhp muhalefetinin ve chp’nin kendisini toplamasına yarayacak, laik ve akp’ye teslim olmamış emekçi kesimlerde düzen içine hapsolmuş bir başarı sarhoşluğu yaratacaktır: başardık. neyi ? erdoğan’ın başkanlığını önledik. sonra ? chp ile milliyetçiler koalisyon kursun. solcular bir araya gelsin. hatta, artık sağ/sol da kalmadığına göre, vatanını seven herkes birleşsin.

    13- hayır kampanyasında geleceğe devrolacak tek kazanım düzenin bütün aktörlerinin türkiye’nin bugününden sorumlu olduğunun toplumsal hafızaya işlenmesi, halk sınıflarının düzenle arasının açılmasıdır. buna karşı çıkanlar, “hayır cephesini bölmeyin, günün koşullarında en önemli şey diktatörlüğün engellenmesi” diyenler vardır.

    14- ancak bu kaygıların tamamı, bizi gerçeği görmemeye davet eden vicdansız tutumlardır: referandumu akp’ye hediye eden mhp’dir. bugün muhalif gibi gözüken mhp tabanı, bahçeli 360 derece dönünceye kadar arkasındaydı. chp’nin hanesinde 2013 haziran ayaklanmasını yalnız bırakmak, sonra oradaki enerjiyi düzenin kontrolüne sunmak üzere ekmeleddin’in, yavaş’ın başkan adaylıklarını tabanına yutturmak vardır. demirtaş erdoğan’ı meclis salonuna girerken ayakta alkışladığında başkanlığa onay vermiştir.

    ***15- akp’nin 15 yıllık iktidarının baş sorumluları muhalefet partileridir. “hayır” derken bunlar söylenmediğinde düzenin bizi bugüne getiren bütün halleri onaylanmış olacaktır.

    16- akp emperyalizm tarafından göreve getirilmiştir. diktatoryal gidişat kendilerinin eseridir.

    ***17- hayır kampanyası bunlara değinmezse, otoriteryen yönetim biçimlerinin emperyalist hegemonya kriziyle, kapitalizmin kendi yarattığı sorunlar karşısındaki çaresizliğiyle ilişkisini göstermezse, çıkacak “hayır”ın halk sınıflarına herhangi bir hayrı dokunmayacaktır.

    18-biz mevcudu reddediyoruz, başkanlık dayatmasının, milliyetçiliklerin, dinciliklerin, ekonomik krizin mevcudun ürünü olduğunu düşünüyoruz.

    ***19- “hayır”ın içini dolduracağız. muhalefetin kokuşmuşluğunu, kapitalist sistemin çürümüşlüğünü göstereceğiz. başka bir düzenin gerekli ve mümkün olduğunu haykıracağız.

    20- o nedenle, düzeninize de, başkanlığınıza da, şimdi sırası değilciliğinize de hayır."

    edit: ilker belek / sol portal
  • neredeyse üçyüz yillik aydinlanma döneminin binlerce yillik tecrubelere dayanarak devamini getirdiği cümle.

    çünkü;
    devletin her edimi sırtını korkunç bir güce ve belli bir tutarlilik icermesi gereken kurallar silsilesine yaslar. bunun nedeni bu eylemlerin çoğu zaman geri dönülmez sonuclara yol acmasidir. o yüzden arkasina devlet erkini alarak bu edimleri uygulayacak kişiler çok siki denetlenmeli, hesap sorulabilir olmalidir. john locke insanin doga durumundan çıkarak devlet olusturma ihtiyacını bu hesap sorulabilirlik ilkesine dayandirir. bakunin'in marx ile ayrismasinin en büyük nedeni devrim sonrasinin idaresi idi. tarih bakunin'i hakli çıkardı. gücün hesap sorulamayacak sekilde tek elde toplanması keyfiliğe, tutarsızlığa ve bunlar da ülke için olmasa bile birçok birey için ciddi felaketlere yol açacaktır. toplumun iyiliğini bireyin üstünde tutsaniz bile, zamanla magdur sayisi o kadar artacaktir ki, toplum için oluşturulmuş sistemler bile en sonunda karsi devrimciler tarafindan rahatlikla manipule edilecek bilincsiz "devrimlere" sebebiyet verecektir.

    bu nedenle iktidarin topluma esit olarak dagitilmadigi ve toplumsal bir mutabakata dayanmayarak sizlere sozde istikrar, guc ve zenginlik vaadeden sistemlerin tamami buyuk yikimlara gebedir. uzak durun.
  • bu ülkenin tapusu türkiye halkınındır..ulu önder in kendinden dahi sakındığı ve halkına emanet ettiği ülkeyi din bezirganına bırakmamak için hayır..aslında konu direk olarak şu an ki cb ye gelıyor ancak bunun yarınıda var..her kim olursa olsun koca ülkenin karar vericisi tek kişi olmamalı..
  • özgür iradesi olan her birey şu yenı anayasa taslağını alıp bir karşılaştırsın zaten ülkenin nereye sürüklendiğini hemen anlayacaktır..
hesabın var mı? giriş yap