• karadeniz'de, fasulyenin kendisine tutunarak sarmaşık şeklinde büyümesini sağlayan uzun sırık. link1
    link2
  • böyle giderse kamuoyunun gözü önünde birileri ile tanıştırılacaktır.
  • görmüş geçirmiş, yatmış yuvarlanmış, feleğin ateşli çemberinden geçmiş ve haliyle kendince nirvanaya ulaşmış, filozoflaşmış, level atlamış baba(!)ların kullandığı metaforlardan biridir.
    misal çakıcı; dönemsel olarak meftunu olduğu bahçeli’nin, hasmı kılıçdaroğlu’na salvo atarken kullandığı metni, hale ve duruma uygun temalarla beziyor.
    içerikte kullanacağı objeleri temaya göre seçiyor.
    “kazık” diyor, “bakla kazığı” diyor “fasulye çubuğu!” diyor!.
    neden?
    çünkü adına performans ürettiği ağa: “bahçeli”.
    yani bir tür jargona uygun aforizma kullanmak gerektiğinde “bahçesi var, bağı var” temasının kullanımına uygun..
    peki, bahçede bağda ne olur?
    bakla kazığı olur, fasülye çubuğu olur, çit kazığı olur..
    ilerleyen günlerde, şayet içişleri bakanlığı, savcılık marifeti ile bir baraj koymaz ise biz neleri duyacağız?
    kazma-kürek sapını, balta sapını duyacağız, dirgen çatalını, tırpan kolunu duyacağız!
    neden?
    çünkü, adam hem yeraltı babası hem de yaşı yetmişe dayanmış.
    artık olmuş!
    farklı ve derinlikli bir tehdit üretimi üslubu yakalamış!
    ...
    bakla kazığı bir metafordur.
    "kazığa oturtmak" ünlü türk büyüğü m. metiner'in tespit ettiği gibi "o manada" bir kazığa oturtma değildir canım!
    "patlıcan oturtma" derken, koltukta, sandalyede oturmuş bir patlıcan mı hayal ediyoruz? hayır!
    o halde bu "bakla kazığı ile tanıştırma" mecazını da şer manalarda idrak etmekten kaçınmalı, yapıcı düşünmeliyiz...
    kortuğumdan mı böyle yazıyorum?
    ne alakası var?!
hesabın var mı? giriş yap