• 'bana doğru gelen kim? 'ya da
    şimdiki zamanda
    bir mobil, birinci tekil şahis

    dökülmüş bedenim kimyasına pirincin, yokedilerek kalsiyumun büyüsü yazgım belirlenmiş.
    her an, hoş geldin diyorum bana doğru gelene, dalgalanan duygularımla. sarkıyorum
    tavandan (bir tavan varmışçasına) yeryüzünün (varolduğunu umarak) renklerini bilmeme
    karşın - lal rengi, çivit mavisi ve sarı - ve onların yalanlamalarını - tutku, dinginlik ve ölüm -
    kendimle işaretliyorum yanı, yöreyi - bir aşağı bir yukarı, bir yukarı bir aşağı, sağ sol, sağ sol.
    yönlerin bulanıklığında bir sorumluluk bu! uluma geri tepiliyor böylece, bana doğru gelene
    karşı! bir iskeletler zinciri tutuyor beni havada, uzay konusunda bir unutkanlık yüklemeye ve
    devindiğim cılız önlemleri yıkmaya çalışarak. soğukkanlı bir çaba! ben, kusursuz bir porte
    olmayı yeğlerdim, oysa. işte şuracıkta, özlüyorum sol anahtarımı ve notalarımı. umursamam,
    nereye dağılırlarsa dağılsınlar, daha sonra...

    şimdilik, hava akımının istencine boyun eğmişim, sinekler ırzına geçerken uzantılarımın,
    sürdürüyorum dansımı bu dikey tabut içre, günden geceye, geceden güne, ben tümünü ezip
    geçinceye ve 'bana doğru giden kim? ' in yatay bilgisine ulaşıncaya dek!

    nilgün marmara
  • "yol ıssız ve çamurlu. kulaklarım çınlıyor, bazan biri, bazan öbürü, bu, birisinin beni konuştuğuna işaret. (...) tam bu sırada karanlık gecede, gece gibi siyah bir teke iki adım ötemde ortaya çıkıyor, yolun ortasından geçip kayboluyor. (...) aniden iki göz parlıyor ve bana doğru ilerliyor. kalbim duracakmış gibi oluyor. heybemi ve mumları düşürüyorum." panait istrati - hayduklar
hesabın var mı? giriş yap