• amerikali, daha kesin konusmak gerekirse seattle'li iki kisilik funeral doom metal grubu.

    eski davulcusu adrian guerra'nin olumunden sonra bu yil* cikarttigi mirror reaper ile can yakmis, yurek daglamis, ocak sondurmustur. terbiyesiz adamlar.
  • funeral doom genel olarak alemin en yavaş ancak bu yavaşlıktan beslenen en zengin ve kompleks müzik türü olabilir ama bell witch bu kompleksliğe dışarıdan fazlasıyla basit görünen bir derinlik katıyor.

    mirror reaper'ı ilk dinlediğimde gerçekten çok sıkılmıştım itiraf ediyorum, neticede 1 saat 23 dakikalık bir "ne zaman bir şeyler olacak" müziği gibi gelmişti. bazen müzikte sanatçının karşıya iletmek istediği kompozisyonu anlayıp istediği moda girebilmek için büyük emekler vermek lazım. 83 dakikalık mirror reaper bana bir türlü o daveti sunmuyordu -ki zor müzikleri ayrıca severim. özellikle sadece bir bas gitar ve davul ile icra ediliyorsa.

    funeral doom kesinlikle herkese göre değil tamam ama bell witch özellikle herkesi kolaylıkla içine alan bir grup asla değil. 2017 model kayıtta o moda girebilmek için hayatın bir noktasında o moda had safhada empati kurabileceğiniz bir mindset edinebilmek gerekiyormuş onu anlamış bulunduk. -ki bu kayıtta kaybettikleri grup üyelerinin yası her notalarına sinmiş durumdaydı. özetle ölümün kaçınılmazlığını kabul etmenin vaat ettiği gücün ve bu güç ile yaşamanın hayat serüveni için ne kadar önemli olduğundan bahsediyordu kabaca.

    şimdi gelelim 2023'te çıkardıkları future's shadow part 1 - the clandestine gate'e. bu da bir başka 83 dakikalık ve yine tek şarkıdan oluşan bir albüm ve itiraf etmem gerekir ki çıktığı günden beri içine dahil olmaya çalışırken bu aralar tam olarak özümseyebildim. kaç ay geçmiş, 11 mi? neyse...

    enstrümanların kompozisyonu ile şarkı sözleri raks ederek derdini aktarmak yerine size hayatın ne kadar düz bir döngü olduğundan*, ölümün, hiçliğin, yokluğun, kısaca her şeyin bir döngüye tabii olduğundan, içsel boşluktan, zamanın aralıksız ve kayıtsız bir şekilde geçip gittiğinden, insan olarak var olmanın absürt ağırlığından bahsediyor. bu ağırlığı gereksiz fazla liriklerle içini şişirmeden, sinematik bir atmosferle tecrübe ettirmeyi tercih ediyor. yaşamın korkutucu tekrarı, her şey sona erdiğinde erişeceğimiz sonsuzluğun korkunç belirsizliği. yarının alevlerinin bugünün küllerini yakması adeta. kümülatife bakıldığında epey nietzschevari olduğu aşikar, en azından benim edindiğim izlenim bu yönde. ayrıca albümün bolca tarkovsky sineması esintisi taşıdığını söylemişler kendileri ama ilginç bir ilişki.

    şimdiden yeni kayıtları (en azından the clandestine gate'in part 1 olduğunu düşünürsek gecikmemesi gerek) merakla beklenmektedir. bu vesileyle benzer olarak atramentus, evoken, esoteric gibi gruplar şiddetle tavsiye edilir.
hesabın var mı? giriş yap