• sünnet düğünümde hediye olarak aldığım, hala sakladığım kastrasyon anısı. hala pili bittikçe değiştiririm, çekmecede kendi kendine her gün öter, alarmı akşam saat 22:00 civarına kuruludur, niyedir bilinmez. kesin o zamanlar terminatör falan gibi bir film vardır trt'de, onu kaçırmamak için kurulmuştur. kimbilir kaç saat yanlış gösteriyordur, zamanı ne kadar geriden takip ediyordur. ya da zamanın ötesine geçmiştir çoktan.

    son derece 'ilkel' bir dijital alettir aynı zamanda. o zamanki piyasa fiyatı 60,000 tl idi, biz 50,000 liraya almıştık, tanıdıktan. ergenlik dönemim boyunca da kolumda gezdiği için anısı büyüktür. her şeyi görmüştür, yaşadığım her anın kaç saniye olduğunu ölçmüştür. dili olsa da konuşsa denebilecek, neredeyse bir organım olmuş saattir. belki de, sünnette kopan parçanın ikamesi olarak düşündüm onu, şimdi aklıma geldi. ergenlik dönemim bitince de, zaten az çok düğmeleri bozulduğu için bir daha takmadım, hem de sualtı saatleri gibi çok gelişmiş modelleri çıkmıştı, camel trophy'e gelir gibi okula gelen arkadaşlar takardı bunlardan. çok önceden demode olmuştu, yaklaşık 4-5 yıl demode olarak kullandım, ama sanırım benim gözümde demode olunca bıraktım. ondan sonra da hiç kol saati takmadım. babam ısrarla takmamı istedi, ne tuhaf bişeydir, babanın fallusunu reddetmek gibi bir bağlantı kursam şurda fena olmaz.

    kol saati takmama sebebimi, babam yanlış anlıyordu. bana çok pahalı saatler almayı teklif etmeye başladı en son, hangisini istersen alalım, yeter ki tak bir tane diye. sanki ben pahalı bir saat istiyorum, ona da para yetmeyeceğini düşünerek, "madem öyle hiç takmam" diye inatlaşıyorum. halbuki, o casio saate ihanet gibiydi yeni bir kol saati. ona, "sen bakma artık, sen ölçme benim saniyelerimi, bundan sonra o çekmecede yalnız yaşayacaksın" demiş gibi olacaktım. o yüzden, onu da kırmamak için bir bahanem olmalıydı: "saat takmaktan rahatsız oluyorum" mesela şık duruyordu. ama o bu numarayı yemedi, onu takmaktan biraz da utandığımı biliyordu, hala sitemkar bir alarm verir gecenin bir vaktinde. 20 saniye sürer ve o yirmi saniyede hayatımın 6-7 yılı akar gider. atariye gitmek için para aşırmalar, ilk aşklar, "oğlum ben konuşamam kızla, git sen söyle"ler, ilk vücut değişimleri, öğretmenlerin, arkadaşların, annenin, babanın arkasından söylenenler, okuldan kaçıp oynanan basketler, gidilen sinemalar, hoşlanılan kızla gidilemeyen sinemalar...

    bir de kayışı kopardı sürekli. bir türlü düzen tutmazdı. yanında da ilk düşürdüğüm diş duruyor. bir de milliyet'in verdiği kartondan palyaço kalemlik, pembe renkli.
  • (bkz: casio dbc 62)
  • (bkz: casio f91w)
  • (bkz: g shock)
  • kronometresini 00.00.01 de durdurmanın büyük marifet sayıldığı çocukluk aksesuarı.
  • 7 yaşındayken hediye edilen, ilk saatim.

    edit: son beş yıldır saat kullanmıyordum. yılbaşında gittim yine casio aldım.
  • benim icin 1 numarali saattir.
    bu casionun normal kadranli (dijital olmayan duz kadran) ve alarmli kol saatleri cikmis diyorlar. haberi olan, duyan, bilen varsa mesajlarini beklerim.
    edit: poptone lcf-10d-2av modeliymiş. biraz çocuk saati gibi dursa da 5 farklı alarm kurabilme özelliği ile gönlümü çelmiştir.
  • çok fonksiyonlu ve sağlamdır. kol gücü gerektiren işlerde çalışanlar, yada ağır işlerde çalışırken kullanılır. inşaatçılar, marangozlar, oto tamircileri hep bunu kullanır. ambiane tabirle amele saatidir hocam.
  • babamın bana aldigi en muhteşem hediyedir. 00 da durdurma yarışması fonksiyonu vardır .
  • pil ömürleri çok uzundur 10 sene ömür biçilen pilleri yerine göre 12 sene de gidebilir.
hesabın var mı? giriş yap