*

  • cayi bardaga dok, $ekeri kat, kari$tir, ka$igi bardagin di$ina al, hopurdeterek bir yudum al ve "ohhkhkhk" de.
  • agizla icilmiyorsa cok igrenc bir sanattir, performanstir.
  • cay sevilen biri bulunur, cay içmeyi sevmeyen biriyle süper zevksiz bir aktivite olacak, işin sanatı manatı kalmayacaktır. sohbet sırasında "du ben bi çay demliyim mi" denir, karşı tarafta "evet yaa ne iyi olur" der, demelidir. demezse kendisini kovun.

    çayın demleneceği yere gidilir, porselen çaydanlığa bir kaşık rize, bir kaşık earl grey, bir kaşık da bizim evde "yabancı çay" tabir edilen seylan çayından katılır ve üzerine çok az soğuk su eklenir. alttaki su kaynayınca, kaynak sudan üste eklenir ve ocağın altı kısılarak demlenmeye bırakılır. bardaklar mühim, ince belli çay bardaklar türyakilerin meşrebi sayılsa da kimi tiryakiler için hacimleri doyurucu değildir, fincan tercih edilebilir.

    misafire açık mı koyu mu içtiği sorulur. koyu içiyorsa, misafiri kovun, zira çay koyu içilmez, çay dediğin açık değildir, koyu değildir, kıvamındadır (tavşan kanı meselesine girmeyeceğim).

    tercihen koyulacak şeker için dudak payı tabir edilen bir pay bırakılır. kararını tutturamaz gereğinden fazla bırakırsanız "ben arap mıyım" türünden iğrenç esprilere maruz kalabilirsiniz, ki gerçekten de iğrençtir.

    ikinci fincana geçildiğinde çay iyice demlenmiş ve tavını bulmuş olacaktır, ikinci fincanı istemeyen "çok gelir, uykumu kaçırıyo" diyen misafiri kovun, zira çay uyku muyku kaçırmaz, o bir tevatürdür, çay içip uykusu kaçan misafirle zaten işiniz olmamalıdır. başka dertleri vardır faturayı çaya kesiyordur, dertli insan dinlerseniz dertli olursunuz. sanat bütün bunların neresinde diyecek olursanız da, hissiz bir insansınız anlamına gelir ki, hissiz insana ben nasıl anlatayım sanat!
  • bu sanatı icra ederken takip edilmesi gereken bir diğer husus ise şudur ki;

    efenim çayınız çok sıcak,e haliyle bardağınız da mı çok sıcak?
    hiç telaşlanmayın,bardağın altındaki küçük çay tabağından tutun(genelde kırmızı beyaz renkte olur)ellerinizi pek titretmeden bardağı dudağınıza koyun.bakın çok kolay,böylece sıcak bardakla hiçbir el temasında bulunmadan çayınızı yudumlamaya başlıyorsunuz.bardağı dudağınıza doğru basınç uygulayarak itmeyi de ihmal etmeyin...
    bunu geçrekleştirmek için az da olsa deneyim zaruridir.evde birkaç denemeden sonra rahatlıkla dışarda da gerçekleştirebilirsiniz.
    bunu gerçekleştirebilmek için bir diğer şart ta dudak payı'dır...ki bu zaten çayı yapanın düşünmesi gereken bir mevzudur.
  • efendim; cay icme san'ati takdir edersiniz ki milletten millete farklilik gosterir. ornegin cekik gozluler de dedigimiz japon ahalisi bu cay denen nimeti kulpsuz, kase gibi ve fakat daha ufak 'kap'lardan icerler. muhakkak ki cayi demleme asamasi da bizimkinden farklidir. pek bilgi sahibi olmadigim bu detayi atliyorum izninizle.

    bolca cay tuketen bir diger ulus da ingiliz'lerdir. bu beyaz tenli, gunese hasret insanlar ise cayi porselen fincandan icerler. zaman zaman caya sut ekledikleri de gorulmus ve turk camiasinda "a-aa" gibisinden tepkiler almistir. holivuud sinemasinin ve benzerlerinin bize ogrettigi kadariyla bu ingiliz'ler cayi buyukce bir surahi icinde ve tercihen gumus bir tepsi icinde servis ederler. cayin yaninda bir kucuk surahi icinde sut olur zaman zaman. elbette ki surahi olarak isimlendirdigim gerecler porselendir. zannimca ingiliz'ler de tipki japon'lar gibi cayin yaninda tatlandirici kullanmazlar.

    japon'lar ve ingiliz'ler icin cay icmenin bir zamani kat'i surette vardir. ornegin bir ingiliz cocugu mutfaga gidip kendi kendine "let's have a cup of tea ha ha*" dese annesi derhal orada bitip cocugun eline bir saplak vurmak suretiyle bu fena davranisindan oturu onu cezalandirir. muhtemelen cocugun haftaligi olan 1 sterlini de ceza mahiyetinde elinden alir ve oglunu odasina yollar, aksama babasi gelene kadar da oda cezasi verir. boyle gaddar bir millettir bu ingilizler, neyse.. demem odur ki ingilizler cayi aksam 5 sularinda icerler, boyledir. misafire cay sunarken (ingiliz'lerde cay icme switch'i dogustan on geliyor o yuzden "cay icer miyiz?" diye sormazlar) "milk?" diye sorarlar ve genelde "no tenks.." cevabini alirlar. japon'larda durum daha farklidir; cayi ne zaman ve ne siklikla icerler fazlaca bilgim yok fekat yemeklerden sonra ictiklerini soyleyebilirim. bu acidan da bize benzemeleri sasirtici. zaten tek dostumuz japon'lar valla.. evet bu sari insanlar tipki bizler gibi yemegin ustune cay icerler. ortamda bulunan, cocuk, akraba, misafir herkes cay icer. o sebeple hic kimseye cay icip icmedigi sorulmaz. daha once de belirttigim gibi tatlandirici kullanmadiklarini dusunuyorum.

    konumuz dagildi, toparlayalim. cay icme eylemi farkli uluslarda farkli sekillerde icra edilir. nihayetinde kendi ulusumuza donecek olursak bambaska bir manzarayla karsilasiyoruz.

    biz turkler cayi ince belli cam bardaktan iceriz, evet. gelgelelim cayi porselen ya da cam fincandan icenlerin sayisi da azimsanacak kadar degildir. hatta sahsi kanaatimce cayi cam fincandan icmek daha uygun olur zira fincanin kulbu oldugu icin parmak yakmak gibi istenmeyen bir durumla karsilasma olasiligi azalmis olur. ayrica hacim itibariyle de buyukce oldugundan bir seferde 3 ince belli cay ihtiyacinizi karsilayabilir, cay tasiyan birileri varsa onlarin da hayir dualarini alabilirsiniz. bir de cayi mug denen yani bildigimiz 'buyuk fincan' ya da kupadan icenler vardir. bu son gruptakiler kupaya mug demekte diretirler, ekseriyetle plaza denen kocaman kocaman binalarda yer alan sirketlerde calisirlar, pazar sabahlari da brunch'a giderler.

    neyse efendim biz cayi her kosulda ve her zaman iceriz. ornegin hava buz gibidir ve saatlerce otobus, dolmus vs. kosusturarak evinize gelmissinizdir. icinizi isitacak olan ne esinizin sicak kollari ne kombi ne de sicak bir yemektir. derhal bir bardak cay icilir ve kendinize gelirsiniz. ya da agustosun ortasinda 45 derecede yanarken size siparisinizi soran garsona dusunmeden "bi cay aliim" dersiniz zira cay hararet alir. okulda bir sinavdan ciktiniz, hemmen kantine kosup bir cay alin, ferahlatir. yemeginizi yediniz, balon gibi sistiniz. bir cay icin, bastirir soda niyetine. velhasil kelam ornekler sonsuza dogru uzar gider.

    goruldugu uzere turk'lerde cay icme sanati her kosulda icra edilebildigi icin haliyle icra eden sanatkar da coktur. genci yaslisi herkes bu sanati layigiyla yapar.

    gelelim cay nasil icilir'e; oncelikle cay kesinlikle su isiticisinda kaynatilmis suyla yapilmamalidir. direk ates uzerinde caydanlikta kaynamis su, yine caydanlik uzerinde beklemekte olan porselen demlik uzerine usul usul aktarilir. bilmem cayin harmanlanmis cay oldugunu soylememe gerek var mi? az biraz kaynar su eklenir, caydanliktaki kaynar su tazelenir ve tekrar ates uzerine konarak kaynayincaya kadar demlenmeye birakilir. su kaynadiktan sonra tekrar demlige biraz eklenir ve ates kisilarak 4-5 dakikalik son demlenme surecine girilir. bu surenin bitiminde cayimiz hazirdir. cay ne koyu ne de acik icilir, optimum renk ince belli bardagin bir tarafindan baktiginizda arka tarafi flu gorebildiginiz renktir. caya konulan seker de direkt olarak cayin lezzetini etkileyeceginden ne cok ne de az konmalidir. ayrica caya sut konmaz. kimileri caya bir dilim limon koyarak hem goze hem dile hitap edeceklerini dusunurler fakat yanilmaktadirlar. cayin kendisi zaten yeterince guzeldir. ille de limon isterim diyorsaniz dilim olarak koymak yerine sikmayi deneyin. itibar gorursunuz.

    cayin icilmesi de basli basina bir marifettir. cay bardaga aktarildiktan sonra hemen icilmez. 1 dakika kadar bardagin cayin sicakligina 'alismasi' icin beklenilir. cayi suzerek koymus olmaniza ragmen aradan kacmi olabilecek cay yapraklarinin dibe cokmesi beklenir, cay kasigi bardaktan cikarilarak cay tabaginin kenarina konur, bardak bas ve isaret parmaklari yardimiyla dudak payi birakacak kadar asagidan kavranir, diger parmaklar basamak gibi ve birbirlerinden esit uzakliklarda acilir. bu durumun istisnasi serce parmaktir; serce parmak olabildigince acilir ve denge saglar. bardagin agzinin dudaklarla kavustugu anda bardak agiza dogru hafifce egilir ve bir yandan da dudaklar "huurrp" dercesine buzulerek cayin akisi kolaylasir. ilk yudum olabildigince kucuk alinir ve direk yutulur. muhtemelen tad almakta zorlanilan bu ilk yudumun ardindan kisa bir nefes molasi verilir ve fakat elin ve dudaklarin pozisyonu bozulmaz. ardindan alinan daha buyuk bir yudum yutulma asamasina gecildiginde bardak da yerine birakilir ve artik arkaniza yaslanabilirsiniz. "oh bee tavsan kaniymis mubarek" demek opsiyoneldir, cayi yapanin koltuklarini kabartacagi icin tavsiye olunur. cayin son yudumu alinirken artik dudaklar "huurrp" pozisyonunda degildir, olabildigince acilir ve cay agiza dokulurken kafa da geriye dogru atilir. yeni bir bardak daha istemiyorsaniz niyetinizi cay kasigini bardagin uzerine yere paralel sekilde koymak suretiyle belirtebilirsiniz.

    sallama cay tabir edilen poset caylar aslen cay degildir sadece cay taklidi yapmaktadirlar. itibar etmeyiniz.

    ****
  • insanoğlunun çay ile yapmış olduğu tarihi ilişkinin güzide eserler ile yorumlanıp, konsantre bir şekilde karşımıza sıcak sıcak kültür buseleri eşliğinde taşınması nadide bir tomurcuktur. açılan bu tomurcuğun kurallarının yazılı ve sözlü olarak bir bütün taşıdığını görmek ise ayrı bir güzelliktir. çay ve ona gönülden bağlı halklar, çayla olan ilişkilerine sınır getirmeyip, bire-bir,ailecek, grupsal,4-4-2, yeri geldiğnde 3-5-2, bazende hilal şekillerinde ilişki yaşamışlardır.konudan da anlaşılacağı üzere çay ve insan ilişkisi sadece çay koymakla sınırlı kalmamıştır. çayın yarattığı sıcak ortamlar neticesinde insanlar da kendilerinde çay niteliklerini görüp koymaya başlamışlardır. o sıcacık içimizi ferahlatan çay, içenlerini de kendine benzetmiş ve insanların birbirleri ile olan münasebetlerinde de etkin bir rol oynamıştır. insanlar zevk çaylarını aşağıda şekil isimleri ile belirtilmiş ilişkilerinin sonunda yudumlamışlar ve demleyene bol bol rahmet okumuşlardır. görüldüğü üzere çay ve onun koyma/içme şekilleri ince belliden,kalına, oradan semavere ve çaydanlığa kadar uzanan bu sır dolu kapıları tek tek aralayalım.

    ince belli : çay içme ve koyma adab-ı muaşeret kanunları ile aşağıda açıklanacak olan hallerin en başında gelen ince belli çay koyma faslı aristokrat ailelerin en moda tarz ve ikonlarından biridir. ince bel içicisinin en önem verdiği husus kavrama tekniğidir. kişiyi yormadan ve rahatça elde edebileceği bir durum olduğundan ötürü ince beli tercih eden kişiler rahatı seven,rahatına feci düşkün,ağustos böceği karekterindeki kişilerden oluşmaktadır. daha çok muhafazakar bir görüş açısına sahip bu içiciler paylaşımı sevmez ve zevki tek başına yaşamayı tercih ederler.

    kalın: yaşam tarzı ile ve karekterleri ile hayatı hep uçlarda yaşayan kalın severler çay ve zevklerine hep marjinal yaklaşmışlar ve toplum içinde özellikle ince belcilerin hakir bakış ve sözlerine maruz kalmışlardır. bu kişilerin çaydan aldığı zevk yaşam tarzları ile bütünleşmiş ve batı akımından da etkilenmiştir. anı yaşa ve çay içimini maximumda tutmak amacını güderler. sınır tanımazlar, çay ve zevkleri konusunda sert duruşlarını hiç bozmazlar.

    semaver: orta yolcuların, muhabbet ve grup ortamlarının kişileri; zevkte paylaşımı ve ortak güdüyü elden bırakmadan büyük bir zevk olarak çaylarını yudumladıkları ortamların en nadide eseridir semaver. aşırıklıktan uzak,senkronize hareketlerle bir bütün oluşturan bu grubu, dışarıdan seyredenlere bir filarmoni orkestrası havası verebilir. yaşadıkları grup hazzını tahmin bile edemeyiz.

    çay içme ve koyma adab-ı muaşeret kanunları:

    1- çay'ı bir yaşam felsefesi, koymasını ise bir zevk meselesi görmek.

    2- çay demleyenin değil, paylaşanındır.

    3- çay koymanın altın kuralı dudak payına haiz olabilmektir.

    4- çay içerken serçe parmağın açık olmasına azami özen gösterilmelidir.

    5- bir ortamda çay içmeye başlanacağı vakit ortamın eskilerinin içmeye başladığını gördükten sonra yudumlamaya,daha sonra da sapıtmaya başlanmalıdır.

    hayatın eşsiz tat ve zevklerinden olan çay ve onun koyuş stillerine azami özen göstermek,kişinin yaptığı işe ve saygısına bağlıdır. er kişi işini ne kadar ustaca yapıyorsa seveni o kadar çok olacaktır.
  • ofis ortamında günde 15 bardak çay içen bir kişinin anlayamayacağı sanattır.
  • acem kültürüne göre;
    lebrenk (dudak renginde)
    lebriz (dudak hizasına kadar doldurulmuş)
    lebsuz (dudak yakıcı) olması gereklidir.

    çayın demlenmesi ayrı bir ayin, sunumu ayrı bir ayindir.
    ince belli bardakta yada ince porselen fincanda içimi hoştur, gerisi boştur.
    hatta tiryakisine göre ,su içmeden yaşanır ama çay içmeden yaşanmaz.

    iran, türkiye ve ingiltere siyah çayın kıymetini bilir. belki de bermuda şeytan üçgeni olan bu üçlünün biraraya gelebileceği tek konudur çay tutkusu.
  • demlenmesinden, sunulmasından ziyade çayın içilmesi ritüeli bu kadar abartılmamalı. bi ara kaşık muhabbeti vardı. yok işte ağzı yukarıya bakacak şekilde koyarsan "alırım bi dal" öbür türlü koyarsan "saol cnm almıyım.s" şeklinde efsaneler dolanıyodu. ben gerçekten merak ediyorum bu tür şeyler oldu mu, oluyor mu?

    çok uzatmaya hiç gerek yok. çay içme sanatıyla ilgili tek dikkat ettiğim kaşığın içinde olup olmaması. o kaşık o bardaktan öyle ya da böyle çıkacak sonra nereye koyarsan koy.
hesabın var mı? giriş yap