• çocukluk yillarında anne- babadan ve çevreden doyurucu bir sevgi alamamış ya da hissedememiş bireylerde görülen şema kimyasıdır.
    bu şemaya sahip bireyler iliskilerinde soğuk ve mesafelidir ve ayrıca yakınlaşmaya duyarlıdır. karşı cinsle olan ilişkilerinde ya da arkadaşlık ilişkilerinde tam ve doyurucu yakınlaşmalar/ temaslar kuramazlar ya da böyle yakınlaşmalardan kaçınmak isterler. hatta bu durum aile ilişkilerine dahi yansımaktadır. olası bir terk edilme durumunda yasayacakları üzüntünün altından kalkamayacaklakını düşünürler ve bu sebeple ilişkilerini genellikle yüzeysel tutarlar.
    duygusal yoksunluk şemasına sahip bireylerde gözlemlenen eş seçimi soğuk, mesafeli, sevgiyi tam olarak hissettiremeyen kişilerdir. çünkü çocuklukta bir takım nedenlerden dolayı oluşan bu şema kimyası ister istemez soğuk, mesafeli, sevgiyi tam olarak veremeyen kişilere çekilir ve bu sayede döngü tamamlanır. yani, çocuklukta yaşadıkları bakım verenle ( genellikle anne ile) kurmuş oldukları ilişkinin bir benzer devamı romantik ilişkilerine de yansır, çünkü böyle bir ilişki türü çok tanıdık, bilindik, rahat ve yerleşmiş inancı doğrular şekildedir.
    yani ilişkilerindeki kadın ya da erkek seçimleri şema kimyalarını destekleyeceği, pekiştireceği, hatta doğrulayacağı kişilerden oluşur; soğuk, mesafeli, sevgi göstermeyen, arızalı, istikrarsız, evli , narsist...
    duygusal yoksunluk şemasına sahip bireyler sevgiyi ve güveni tam olarak verebilen ve bunu karşı tarafa hissettirebilen sağlıklı eşleri bir süre sonra ya bir kusur bularak ya da bağlandıklarını hissederek terk ederler. her ne kadar sevgiyi doğru aktarabilen kişi karşı taraf için doğru kişi olsa da, duygusal yoksunluk şemasına sahip kişiler için durum hiç de tatmin edici ve olumlu algılanmaz. çünkü sahip oldukları şema kimyası döngüsünü tamamlayamaz ve canlı kalamaz. ( şemalar asalak canlılar gibidir ve hep canlı tutulmak isterler)
    duygusal yoksunluk şemasına sahip kisiler her zaman yalnızdır. sorsanız yakın ve gercek etkileşimde oldukları bir kisi dahi söylemekte zorlanırlar. yalnızlıklarından ve bu durumdan her ne kadar şikayetçi olsalar da içinde bulundukları çıkmazları değiştirmekte zorlanırlar. çünkü beceremezler. bu hem onlar için zor hem de alışılmışın çok çok dışındadır. bu şemanın bir uzantısı olarak bu bireylerde terk edilme şeması da oldukça kuvvetli bir şekilde vardır.
    tedavisi mümkün olmayan bir bozukluk değildir. biraz sabır, inanç ve bozuk şemaları düzeltmek için istek çok önemlidir. bu durumda bilişlerinde köklü değişimler yapan , yersiz duygu ve düşünceleri ve tabi ki bozuk şemaları olumlu şemayla değiştirebilecek şema terapi ve bilişsel terapi yapılması uygun olur.
  • hakkında ilginç bir deney olan yoksunluk şemasıdır.

    bir çocuğun özellikle anne ve babasıyla güvenli mi güvensiz mi bağlandığının tespiti ile ilgili bir deney yapılıyor. bu arada güvenli bağlanma, çocuk ihtiyaç duyduğunda olması gereken ilgi, şefkat, özenin ebeveyn tarafından sağlanmış olduğu bağlanma, güvensiz bağlanma da güvenli bağlanmanın tersi ve kaçıngan güvensiz bağlanma ve anksiyeteli güvensiz bağlanma şeklinde 2 türü olan bağlanma türü.

    söz konusu deneyde; 3 -4 yaşlarındaki bir çocuk annesiyle beraber, oyuncakların olduğu yabancı bir ortamda ve yabancı bir görüşmeci ile bir arada bulunuyor. anne ile görüşmecinin sakin bir şekilde konuştuğunu gören çocuk bir süre sonra annesinin kucağından inerek oyuncaklarla oynamaya başlıyor. o aşamada, görüşmeci anneye, çocuğa bilgi vermeden odadan çıkmasını söylüyor. annesini odada göremeyen 3 türde bağlanma durumu olan çocukların tepkileri aşağıdaki şekilde oluyor:

    güvenli bağlanan çocuk; oyuncakları bırakıp kapıya yöneliyor ve ağlayarak anneyi arıyor. anneyi görünce kısa sürede teskin oluyor ve bir süre sonra da tekrar oyuncaklarla oynamaya dönüyor.

    anksiyeteli güvensiz bağlanan çocuk; tıpkı güvenli bağlanan çocuk gibi yine ağlayarak kapıya yöneliyor ancak anneyi görmesine, annenin kucağına alıp onu teskin etmeye çalışmasına rağmen sakinleşmiyor ve sonraki süreçte de annenin kucağından inmiyor.

    attığı mesaja 30 dk boyunca dönülmediği için o süre zarfında 22 mesaj atan biriyle beraberseniz, anksiyeteli güvensiz bağlanması olan biriyle beraber olabilirsiniz.

    kaçıngan güvensiz bağlanan çocuk; annenin yokluğunu farkettiği halde hiçbir tepki vermiyor ve oyuncaklarla oynamaya devam ediyor. çocuk yakından incelendiğinde, her türlü stres belirtilerini ( tedirginlik, derinin soğuması, nefes alış ritminin değişmesi vb) göstermesine rağmen, öğrenilmiş bir çaresizliği olduğu için annenin olmayışına bilinç düzeyinde tepki vermiyor.

    bir sebepten biten bir ilişkiniz ve sonrasında ayrılığa tepkisiz kalıp hayatına kaldığı yerden devam eden bir ex sevgiliniz varsa da; kaçıngan güvensiz bağlanmadan dolayı duygusal yoksunluk şeması olan biriyle beraber olmuş olabilirsiniz.

    yani ilerleyen yaşlarda sorunlu ilişkilerle boğuşan yetişkinlerin çoğunun, bebeklik ve çocukluk döneminde ebeveynleri ile doğru ve olması gereken bir ilişkileri olmamıştır genelde. onlara çok kızmayın... geleceğin mutsuz nesillerini yetiştirmek istemiyorsanız da, eşyalarınıza, arabanıza, sosyal medya hesaplarınıza özen gösterirken çocuklarınızı ihmal etmeyin. 1 tane hayatları olacak ve bebeklik- çocukluk dönemi yaşadıkları bu hayatın akışını zannettiğinizden daha çok belirleyecek...

    edit: imla
  • “hiçbir zaman ihtiyacım olan sevgiyi alamayacağım”

    “duygusal yoksunluk bazı şeylerin eksik olduğunu hissettirir. ihmal edilmiş bir çocuğun hissettikleri neyse odur! yalnızlık ve hiç kimsenin yanında olmadığı duygusudur. yalnız kalmaya mahkum olduğunuzu bilmenin getirdiği üzücü ve ağır bir histir.”

    “duygusal yoksunluk şemasının kökenleri, çocuk için anne figürü olan kişide yatar. duygusal yoksunluk ile çocuk anneden ortalamanın altında bir bakım almıştır.”

    “duygusal yoksunluk şeması olan bazı kişiler romantik bir ilişkiye girmekten bütünüyle kaçınırlar veya böyle ilişkileri kısa süreliğine yaşarlar. soğuk ve verici olmayan insanlardan etkilenirsiniz veya siz kendiniz soğuk veya aşırı vericisinizdir.”

    duygusal yoksunluktan muzdarip bir sevgilisi olan beni aşağıdaki cümle hayli sarsmıştı. düşünsenize nereye giderse gitsin yalnızlığını da götüren birinin kalbinde size yer açmasını beklediğinizi fark ediyorsunuz. çok umutsuz bir çaba;

    “duygusal yoksunluk şeması olan danışanlar terapi için geldiklerinde yalnızlıklarını beraber getirirler. üstelik seans bitip onlar ofisten çıktıktan sonra bile bu yalnızlık bizimle kalır. bu durum boşluğun, duygusal olarak bağlanamamanın getirdiği bir niteliktir. bu insanlar sevgiyi tanımayan insanlardır.”

    şemayı değiştirmek (sadece bir kaç madde yazacağım)

    * şu andaki ilişkinizdeki yoksunluk hislerini gözlemleyin. bakım, empati, rehberlik gibi ihtiyaçlarınız için iletişime geçin

    * güçlü bir kimyanız olan soğuk eşlerden kaçının

    * duygusal olarak cömert bir eş bulduğunuzda ilişkinizi yürütmek için bir şans verin. ne istediğinizi belirtin, eşinizle kırılganlığınızı paylaşın.

    kaynak: (bkz: hayatı yeniden keşfedin)
  • dönemimizin hastalığı
    şema terapi yöntemi ile tedavisi mümkündür
    bunun için istekli olmanız ve çaba sarf etmeniz gerekiyor

    sonunda alacağınız daha mutlu bir hayat...
  • toplumumuzda çok sık karşılaşılan şemalardan biriymiş aslında. türk toplumunda anne sevgi göstermeyi yemek yapma, temizlik yapma gibi kişisel ihtiyaçları karşılamayla eş tutar genellikle. çocuk derdini paylaşacak olsa ‘sen daha çocuksun , ne derdin olabilir çık bahçeye oyna ya da elini yüzünü yıka açılırsın‘ gibi kendince rahatlatıcı, aslında baştan atıcı cümleler kurar. çocuk anneyle iletişim için sürekli ona kendini beğendirme isteği içine girer, hatta sık sık hasta olarak dahi olsa annenin ilgisini çekmeyi amaçlar. sanki karşısındaki anne değil de, kendini ona ispatlaması gereken kişidir. anne ne derse, çocuk yüzüne ‘hayır’ dese bile içten içe annenin her dediğini doğru kabul eder. artık bu öyle alışılmış bir düzendir ki çocuk hep sakin, ılımlı, idareci olmayı öğrenir. çünkü öyle olmazsa annesi tarafından geçimsiz ilan edilecek, kendisine başkalarının çocukları örnek gösterilecektir. çocuğun hele ki kız çocuğuysa hayatındaki tek rol modeli annesidir artık. aradan yıllar geçer o kız çocuğu evlenir. eşi onu sever fakat sevgisini belli etmez, soğuk yapılıdır. aynı kız, eşin annesiyle sürekli sorun yaşar, onun kendisini sevmediğini düşünür . doktora gittiğinde o şaşırtıcı cümleyi duyar işte. sen kayınvalidenle değil, annenle sorun yaşıyorsun. kız önce inanmak istemez nasıl olabilir bu? en becerikli, en temiz anne ondadır. evlerine gelen herkes sürekli övgülerle kalkar, kız yıllardır bunu duymaya alışmıştır. öyle bir anne nasıl çocuğunun kötülüğünü ister? doktor o zaman gerekli açıklamayı yapar, anne de yanlış yaptığının farkında değil ki... o da öğrendiği anne rolünü uyguluyor, çünkü üstünde hakimiyet kurabileceği tek kişi doğurduğu çocuğu. şimdi sen yavaş yavaş şekil değiştireceksin , öncelikle hayır demeyi öğreneceksin ve annenin sana karşı tavrının yanlış olduğunu kabul edeceksin bu süreçte öfkelenmelerin, küçük kavgaların olması normaldir der. doktorun dedikleri kafanızın içinde dönmeye başlar. acaba annem beni sevmiyor mu ya da ben bunca yıl hiç sevilmedim mi gibi sürekli kendinizi sorguladığınız bir sürece girersiniz. hayır anneniz sizi çok seviyordur fakat sevgisini göstermemesi, sizinle duygusal bağ kuramaması, yeterince sevilmediğinizi sanmanıza neden olmuştur. süreç biraz sancılı da olsa kabul edilir, evet artık gereken mesafe konulmaya başlanır. önceleri bunu yapmak bile vicdanen rahatsız eder sizi ama doktor bunun ikinizin de iyiliğine olacağını içinizden sürekli tekrarlamanız gerektiğini de ekler. ama sonrası daha da sarpa sarar .bu defa kendinizi her konuda haklı görmeye başlarsınız, sürekli gizli bir düşmanlık beslersiniz en ufak şeyde kavgalar patlak verir. aileniz bile anlamaz sizdeki bu değişimi. aslında içinizde yıllardır bastırdığı duyguları ortaya çıkarmaya çalışan bir birey vardır. doktora tekrar gidildiğinde duygusal yoksunluk şeması yaşayan bireyler genellikle haklılık şemasını da beraberinde getirirler , bunun neden kaynaklandığı tam olarak çözülebilmiş değildir der. bu bile artık içinizi rahatlatmaya, olaylara farklı bakış açılarından bakmanıza neden olur, demek ki tek yaşayan siz değilsinizdir.biraz zaman alsa da niyetin kötü olmadığını bildiğinizden affetmek daha kolay olur. önce içimizdeki küçük çocuğu sarıp sarmaladığınızda, sonrası çorap söküğü gibi hallediliyor zaten. evet çocukluk gerçekten önemlidir.
  • bana cocuklugumda yapilan ve beni mutsuz eden ne varsa anne ve babama kucuk kiz kardesime aynisini yapmamalarini soyluyorum. onun mutlu ve aktif bir cocukluk gecirmesi icin elimden bi abla olarak ne geliyorsa yapiyorum. neyseki kardesim benim gibi asosyal ve fazla cekingen degil en azindan 1. ve 2. siniftaki kadar degil. haksizliga ugrayan arkadasinin hakkini ogretmeniyle tartismak pahasina da olsa savunur. gitmis kantinciyle iyi anlastigi icin borc defteri actirmis arada yazdirip sonra oduyormus agzini yedigim. ben sinifta tuvaletim gelse hocaya soylemeye cekinirdim. beceriksiz oldugu oyunlar oluyor hirsli ve kaybetmeye tahammulu yok hemen agliyor. artik bunu da bi sekilde asilamam gerek cunku sinifta da bir seyi yapamadigi zaman o gece sabaha kadar dislerini sikar soylenir uykusunda. ne anneme anlatir ne babama ben sorunca bir tek bana anlatir ve sakin anneme soyleme der. bende soylemem. onun yasinda asiri icime kapaniktim bunlarin daha sonra olumsuz etkilerini gordum. agac yas iken egilir sozunu bu sema icin uygulamaya koyarsak daha saglikli bireyler yetisebilir. onlar daha melekler minicik yasta gerip yaris ati muamelesi yapmamak gerek. bunlar yavrucaklari cok ama cok uzuyor... kendimden biliyorum.
    bi gece sessiz sessiz aglarken dunyadaki tek mutsuz cocuk benim herhalde demistim simdi bu buyuk genellemeyi o yaslarda yaptigim icin gulme krizine giriyorum. keske yine oyle ufak sorunlarim olsa
  • çok önemli olmasına rağmen, çok az bilinen bir şemadır.

    nasıl yaşadığımızı, nasıl kararlar verdiğimizi ve kendimizi nasıl yansıttığımızı özgür irademiz ile planlıyor sanıyorken, aslında bilinçdışı faktörler ile özgür irademizi devre dışı bırakarak, vermiş olduğumuz kararları gösteren bir şemadır.
    çevrenizdeki gizemli ve ıssız adam modunda takılan bir çok insanın, aslında neden öyle davrandıklarını da bir nebze olsun bu şemada görebilirsiniz. (bkz: kaçıngan bağlanma)
    beyninizin sizi yönlendirdiği kişileri neye göre seçtiğinizi de anlamanızda yardımcı olacak bir şemadır. çünkü seçimlerimiz, iyiye, doğruya ve güzele değil, bildiği kendisini ait hissettiği yere doğru bizi çeker.

    duygusal yoksunluk şeması, temel olarak, çoğunluğu aileden ( genelde anneden ) gelen ilgi ve şefkat eksikliği ile açıklanabilir.
    -ebeveyn sevgisi eksikliği
    -ebeveyn rehberlik yetersizliği
    -ebeveny ilgisizliği ve dikkat eksikliği
    -ebeveynler ile olan iletişim kopukluğu
    -ebeveynler ile aynı frekansta buluşamama
    devamında, ailenin çocuğu avutma, ikna etme, yardımcı olma, ilgi gösterme ve güven sağlama konusunda yetersiz kalması ile de iyice doruk noktasına çıkar. bu noktadan sonra yetişkin bir birey olduğunuzda, karşılaştığınız tüm olaylara, bu saydığımız kavramların eksikliklerine göre tepkiler verirsiniz. konuşurken, paylaşırken, tanışırken bir ilişki yaşarken hatta evlenirken yaptığımız tüm seçimlerde bu etkenler söz konusudur.

    en basitinden, bir ilişki yaşıyorsanız ve duygusal olarak manevi doyuma ulaşamayacağınızı düşünmeye başladıysanız, en küçük sorunda bu sizi otomatik bir davranış ve algı pozisyonuna sokar. hemen en olumsuz ve negatif durumu düşünürsünüz.
    kişi burada öğrenemediği, yaşamadığı ve görmediği duygular ile olan iletişimini keser. ( ilgi, sevgi, şefkat, güven ve koruma)... hissettiklerini tam olarak karşı tarafa aktaramadığı halde, karşı taraftan onu anlamasını bekler. aksi durumda da, suçlama, kızgınlık, küslük ve bir nevi ıssız insan modeli ortaya çıkar. kendisine verilecek desteği, güveni, ilgili, korumayı ve yön verici davranışları negatif bulur ve kabul etmez.

    çocuklukta tatmin edilemeyen bu duygular, kişinin zekası ve diğer sahip olduklarından bağımsız gelişir. kişi ne kadar zeki olursa olsun, 5 yaşında aşamadığı sorunu o yaştaki haliyle düşünür gibi hareket eder ve 5 yaşındayken yaşadığı duygu yoğunluğunu 30 yaşındaki sahip olduğu zeka seviyesi ile çözmekte zorlanacaktır. yani 5 yaşında sahip oldukları özellikleri ile, 30 yaşında yaşadığı sorunu çözmeye çalışan bir çocuk düşünebilirsiniz.

    bu sorunu yaşayan kişiler, ilişki seçiminde de kimya uyuşması arayacaktır. bu şu demektir; kişi eğer yoksunluk içinde büyüdüyse, eş seçimi de yoksunca davranış gösteren kişilere karşı olacaktır. yani sorunlu insanlara ilgi duyuyorsanız, siz de sorunlu birinin elinde törpülenmişsinizdir.
    çünkü bu kişiler kendisine daha çekici gelecektir. yani kişi kendisine geçmişte yaşamış olduğu o soğuk ve bildiği ortamı tekrar sağlamış olur. kendisi ile gerçekten ilgilenecek ve tüm manevi sorumlulukları gösterecek kişiler genelde bu kişilere en başta ilgi çekici gelmez.

    ''kızlar babasına benzeyen, erkekler annesine benzeyen kadınları seçer'' söylemleri bu noktada bu durum içinde söylenebilir. burada anne ve babanın kişiye yaşattıkları ve yaşatamadıkları duygular, kişinin ilerleyen dönemdeki seçimlerine etki etmektedir.
    soğuk, mesafeli ve diktatör bir babanın kızı ise, bu şekilde bir adamı daha çekici bulabilir. eğlenceden eve uğramayı akıl edemeyen bir annenin oğlu ise, bu tip bir kadını da çekici bulabilir. entelektüel, saygılı, bilgili ve ailesi ile ilgili bir adamın kızı ise, yine bu tip bir adamı çekici bulacaktır.
    olumsuz örnek üzerinden gidersek, duygusal yoksunluk şemasında sorun olan bireyin, sorunlu birisi yerine yapması gereken şey aslında kendisine çekici gelmese bile, kendisine değer veren, ilgilenen ve güven duyan kişileri seçmektir.
    bu kişiler en başta '' çekicilik'' konusunda yetersiz olsa bile, zamanla bu konular aşılabilecek durumlardır.

    bu davranış şekilleri içinde irdelenmesi gerekli diğer konu da bağlanma şekillerdir.
    bunlar;
    (bkz: güvenli bağlanma)
    (bkz: kaygılı kararsız bağlanma)
    (bkz: kaçıngan güvensiz bağlanma) şeklindedir.

    güvenli bağlanma
    buradaki çocuk, ebeveynlerine karşı bir güven içerisindedir. onları bir süre görmediği anda huzursuz ve mutsuz olur, tekrar onlara kavuştuğunda huzursuzluğu ve mutsuzluğu son bulur. ebeveynlerin onu koruduğunu, ilgi gösterdiğini, ihtiyaçlarını giderdiğini ve her zaman yanında olacağını bilir. bu kişi büyüdüğü zaman diğer bağlanma şekillerinde yetişmiş çocuklardan daha olgun ve empati sahibi olur. kaygı seviyesi ve agresifliği de daha düşüktür. sistem içerisinde daha uyumlu ve huzur arayan kişiler olarak belirirler. aynı şekilde bir ilişki içerisinde de güvendikleri ve sevdikleri insana karşı daha samimi hareket ederler. kendi öğrendikleri ve gördükleri duyguları eşlerine ve partnerlerine de yansıtırlar. özgüvenleri yüksek, daha sosyaldirler ve ilişkileri daha kuvvetlidir. olumlu bir bağlanma şeklidir.

    kaygılı kararsız bağlanma
    buradaki çocuk, ebeveynlerine karşı tam olarak bir güven içerisinde olmaz. ebeveynler onlardan bir süre ayrıldığında huzursuz ve mutsuz olurlar, tekrar kavuştuğunda huzursuzluğu ve mutsuzluğu dinmez. buna sebep olan etken, çocuk ile birinci dereceden ilgilenmesi gereken kişinin ( bu genelde anne olur) sürekli olarak yapması gereken sorumlukları düzensiz ve plansız yapmasıdır. bu şekilde bağlanan çocuk kaygı ve şüphe ile hareket eder. ihtiyacı olan zamanda onlara ulaşamaz, ulaşsa bile yine gideceklerini düşünecek kadar bir güvensizlik yaşar.
    bu çocuk yetişkinlik döneminde de sürekli olarak bir güvensizlik içinde olur. bazı kimselere karşı aşırı derecede bağlılık gösterebildikleri gibi bazen de bundan korkar ve kaçınırlar. sevmeye başladıkları kişinin de direk onlara karşı aynı duyguları beslemesi gerektiğini düşünür, bunu hissetmediğinde veya olumsuz düşündüğü her an huzursuzluk ve endişe içinde olur. ilişkilerinde sık sık ayrılık yaşama ihtimalleri yüksektir.

    kaçıngan bağlanma
    buradaki çocuklar, kendileri ile birinci dereceden ilgilenmesi gereken ebeveynlerine karşı bir şey hissetmezler. onları bir süre görmediklerinde, sanki kaybetmeye şimdiden alışmış gibi sesleri çıkmaz. öğrenilmiş çaresizlik eğilimi ile kendi hallerinde takılmaya devam ederler. bu konuda kendilerine bir direnç oluştururlar. ebeveynleri tekrar bu çocukların yanlarına geldiğinde, çocuk onlar ile iletişim kurmak istemez, fiziki temas veya duygusal bir bağ aramaz. bunlar genelde büyüme evresinde ebeveynlerinden hiç bir şekilde ilgi, sevgi, şefkat görmemiş, ihtiyaçları karşılanmamış, koruma sağlanmamış, desteklenmemiş çocukların yaşadıkları bağlanma şeklidir. bunun dışında, bu şekilde bağlanan çocuklar, aile içi tacize ve şiddete de maruz kalmış olabilir.
    bu çocuk büyüdüğünde, sağlıklı ilişki kurması zordur. ikili ilişkilerde duygusal olarak birine bağlanmaktan kaçınırlar, güven sorunları had safhadadır. terk edildiklerinde, yukarıda saymış olduğumuz '' öğrenilmiş çaresizlik'' sayesinde kenarına çekilip kendisini avutmaya çalışır, siz de bu kişiyi ''dik duran gururlu kişi veya ıssız adam'' olarak tanımlarsınız. size ihtiyacı yokmuşçasına bir anda iletişimi kesmesi, size daha çekici gelebilir.
    sizi aramaz, sormaz, çünkü ebeveynlerine karşı geliştirdiği savunma mekanizmasını aynen devam ettirir. size ihtiyacı olmadığını göstermek ister. bir şekilde sizi cezalandırma yoluna gider. duygu ve düşüncelerini partnerine iyi bir şekilde ifade edemediği için gizemli olduğunu bile düşünebilirsiniz. aslında yaptığı şey, sizi kaybettiğini kesin bir şekilde kabullenmesidir, bir nevi çaresizliktir.

    yani işin özü; çekici bulduğunuz bazı kişilerin davranışları, ruhsal bir sorunun içinden gelen davranışlar olma ihtimali çok yüksektir. problem çözme yeteneğinizi devreye sokan ve size çekici gelen bu durum, sizin de o davranışlara yabancı olmadığınızı, konforlu olmasa bile, en azından kendinize ait bazı cevaplar aradığınızı göstermektedir.

    imla.
hesabın var mı? giriş yap