*

  • ülkemiz üzerindeki insanların değer algısının düşük, toplumsal kutuplaşmanın yoğun, bilim ve teknolojide geri (daha da çoğaltılabilir) kalmamızın sebebinin eğitim sorunu olduğunu düşünüyorum. eğitim bilimci olmama rağmen bu konu kendi düşüncelerimi paylaşacağım.

    8 sene temel matematik dersi alıpta matematik çözmeyen, 12 sene ingilizce dersi alıpta ingilizce anlayamayan bir topluluk görünce gerçekten üzülüyorum. bu ilk okul, lise ve üniversite olarak çoğaltılabilir. ülkenin en iyi diyebileceğimiz üniversitesinden mezun olmuş bir mühendis (boun cmpe) olarak ; kendi okulum hakkında neredeyse hiç iyi bir şey söyleyemiyorum. şimdi asıl soruda burada başlıyor. mıt, stanford seviyesinde eğitim nasıl verebiliriz ?

    başlangıç noktasında aileden başlayan eğitimin önemli olduğunu düşünüyorum. çocuğu doğurup sokağa atıp sonra "bilmem kimin oğlu bak şöyle " demekle olmuyor. çocuklara gençken amaç vermek gerekiyor. herkes uzman olsun demiyorum. bir çocuk piyanistte olabilir. yeterki ona uygun eğilim yakalanabilsin. maddi durumu iyi olan aileler bile çocuğu başından salıyor. kursa gitsin, özel üniversiteye gitsin. elinde lisans diploması olan çoğunlu içi boş bir birey olsun. çünkü değer algısını ailede kazanmamış. toplum için konuştuğum için lütfen üzerine almasın. çevrenize bakın göreceksiniz. tek dertleri kapitalizm içerisindeki markalardan ibaret. üzülüyorum.

    okullarda yeteneksiz öğretmenlere neslimizi emanet ediyoruz. ilkokulundan, üniversitesine kadar bu böyle. belirli bir topluluğun anlamış olması (30 kişilik sınıfta 2 kişi) yeterli oluyor. sınavlar geçiyor. ortaya çıkan tabloda kimse bir şey alamamız yüzde olarak başarısız bir sınıf karşımızda. acımasız olmak istemem ama bence öğretmenlerin başarı durumları sorgulanması, yetersiz öğretmenlerin lisansları dondurulmalı. kör bir adam nasıl araba kullanamayacaksa, yeteneksiz öğretmenlerden bir nesil uzak tutulmalı. tekrar ediyorum öğretmenlik idealistlik bir meslek sadece derse gireyim, paramı alayım zihniyetindeki tüm öğretmenler için düşüncem tam olarak bu.

    sınav sistemi ve potansiyeli ezilen insanlar konusunda da bir kaç şey diyeyim. bizim ders anlatımlarımızın tamamı sınav sistemiyle doğru orantılı. "ömür boyu eşşek olacağına 1 sene inek ol" diyerek bir nesil yetişti. şuan bile öğrenci kardeşlerimin tek sorunu gireceği ygs ve lys'de alacakları puandan başka bir şey değil. oysa öyle değil kişinin önce okul kapısından girince bugünde bunun öğreneceğim heyecanı nasıl kazandırılır onu düşünmek gerekiyor. o yüzden her öğretmenin psikoloji dersleri alması gerektiğini düşünüyorum. insanlar bir amaç üzerine çalışmazlarsa para ve günümüzde sunulan hedefler amaç olarak insanlara empoze edilir. daha sonra sırf daha fazla para kazanmak için vicdan sahibi olmayan doktorlar karşımıza çıkar. insan herşeyi öğrenme ve geliştirme potansiyeline sahip bu potansiyelin ülkemizde yok edilmesi gerçekten üzücü..

    sona doğru geldiğimizde aynı dili bile konuşamıyoruz. aldığımız eğitim bizim ahlakımızı bile şekillendirmiş. mahalle aralarında futbol, kadın muhabbetlerinden başka bir şey olmuyor. sonra biz şucu veya bucu oluyoruz. bir taraf seçen koyunlardan başka bir şey değil. çünkü sorgulamıyoruz. birisini seversek eleştirmeden allah inancı gibi benimsiyoruz.

    elon musk roket ve bedava enerjiler konusunda çalışıyor. biz oturduğumuz yerden "adamlar yapıyor ya " diyoruz. peki biz neyi eksik yapıyoruz. kimse maddiyattan bahsetmesin. faraday gibi yüzlerce örnek verebilirim. bilgi her yerde biz bilgiye ulaşmayı bırakıp kadın programları izliyoruz. gerçekten çok üzülüyorum. ötekileştirmiyorum, üzülüyorum. bir şeyler yapmak lazım. türkiye şöyle, böyle değil. bir şeyler yapmak lazım.

    zamanında dünyayı değiştir diye bir projem vardı. insanlar böyle fikirlerini yazacaktı hem toplum bilinci oluşturulacaktı hemde sorumlu kişilere bilgilendirme yapılacaktı. tanıdık geldi dimi change.org projesi oluşmadan önce tasarlamıştım. bana nasip olmamıştı. netice olarak şunu söylememde fayda var. önce kendimizi değiştirelim, sonra dünyayı değiştirelim. kelebek etkisi gibi ufak şeyler belki dünyayı güzelleştirir. umarım bu yazdıklarım birisine ışık olur ve en azından bir saniye farklı bakabilir.
  • sayfalarca eğitim sorunlarına değinilmis ama gelgelelim çözüm önerisine gelince neredesiniz bre bre?

    ulkemizde benimsenmesini istediğim: genchi genbutsu ilkesidir.

    *toyota nın uyguladığı ve birçok sektöre örnek olması ile bilinen bir ilkedir.
    genchi genbutsu ilkesi ile (git ve yerinde gör) bugün türkiye yöneticilerine ters gelen ama bu ilkeyi prensip haline getirmiş toyotanin en kötü şartlarda dahi nasıl dimdik sağlam durduğunu ögrenebiliriz.

    şöyle ki bugün bir okul müdürü 7. sınıf a şubesi öğrencilerinin neden matematik not ortalamalarının düşük olduğunu bilmesinin yolu ülkemizde şudur;
    *sınıf öğretmenine sorar veya
    *matematik hocasına sorar nedenini veya
    *bir diğer durum hiç sallamaz çünkü öğrencilerin tembelliğine vurur geçiştirir umrumda değildir.
    müdür eğer okulunun 7/a öğrencilerinin başarısını arttırmayi istiyorsa muhtemelen kurs açarak sorunun giderilecegi düşünülür. ancak hiç bir genchi genbutsu ilkesini benimseyen yönetici böyle bi hata yapmaz. çünkü o müdür yerine gidip gözüyle görmelidir sorunu tespit etmek için. sorun şunlar olabilir ve çözümler bunlara bağlı değişiklik gosterecektir:
    -sınıf düzeninde problem vardır.
    -mat öğretmeninin konuyu anlatmada yetersiz, zayıf kalması
    -anlatım doğru ancak teknik açıdan değiştirilmesi gerekebilir (böyle bi durumda aynı teknikle anlatım devam etseydi kursla cozulemezdi)
    -anlatım tekniği doğru, öğretmen verimli, ancak öğrencilerin motivasyonu düşük ( bu noktada rehberlik servisi devreye girmesi gerekebilir)
    -anlatım tekniği doğru, öğretmen verimli, motivasyon var ancak öğrencilerin önceki yıllara veya aylara dönük temel konularında eksiklik var, konulararasi bağlantı kopukluğu yaşanıyor.
    -veya görünürde sorun yok gibi diğer aynı hocanın girdiği sınıfa da misafir olarak 2 sınıf arasındaki fark gözlemlenebilir.

    şimdi şu da denebilir; bir öğretmen ögrencisinin nerde eksikliği olduğunu tespit edebilir. ancak ya o eksiklik ögretmenin kendisinde ise? ışte onu göremeyebilir ve bunu o derse girmeyen başka bir öğretmen de bilmez. bu durumda sınıf hocası veya başka bi hocaya danışmak da sonuçsuz bi hareket olacaktır.
    o yüzden "git ve yerinde gör, gözlemle".

    unutulmamalıdır ki eğer gerçekten başarılı insanlarin yetiştirildiği okullar olmasını istiyorsak öğretmenlerin de yeri gelince bireysel eğitimlere katılması teşvik edilmelidir. formalite icabi yapılan okul öncesi, okul bitişi seminerlerinin görüyoruz ne kadar verimli olduğunu. sürekli iyileştirme adı altında çalışmalar yürütülmelidir.
hesabın var mı? giriş yap