• türkiye'de "karşı pencere" ismiyle gösterilen gayet belli ki bir fransız filmi "en face".

    film başladığında, uzun pardesülü kadın, bir sokaktan geçiyor, merdivenlerden çıkıyor ve öyle bir yere geliyor ki; mekân mumla aydınlatılmış ve içeride bir ceset war. ansızın birisi onun sigarasını yakıyor ve sonra mum söndürülüyor.

    allah... gerilim.

    sonrasında fransız fransız görüntüler geliyor karşımıza. yazar olduğundan bahsedilen bir adam, çiçekçilik yapan bir kadın, 7 yıllık birliktelikleri war ve buna rağmen her gün deliler gibi sevişiyorlar. tam fransız işi. geçim sıkıntıları war, kira dertleri war, adam yazma kısırlığında, üretemiyor, habire ne yapacaklarını tartışıp duruyorlar, birbirlerine küsüyorlar, "ayrılacaklar be, güzel de ortamları wardı" derken biz, birden tekrar birbirlerini seviyorlar, birbirlerine sevişiyorlar. oh ne ala.

    ardından, genç çiftimiz, hayatları boka doğru giderken tam karşılarındaki konakta oturan ihtiyar bir efendinin öldüğünü ve yaşadığı konağı da "gençliğe ve aşka" miras bıraktığını öğrenirler. koşarsekans konağa bakarlar, hakikatten güzel mekan, fosforlu, altlı üstü, ezoterik, kira parası yok, eşyaları içinde, şamda kayısı. lakin bu konağa sahip olmalarının tek şartı war ki, o da, konağın hizmetçisinin kendileriyle birlikte kalmasını kabul etmek. "ne zararı olur ki yavu" der ve mirası kabul eder eve yerleşirler, her şey yavaş yavaş güzelleşiyordur değil mi ? hemen delicesine cross cutting ve eyeline match'lerle sevişirler.

    sonra evin bunaltıcı havası, gorilürkütür gizemi kendini göstermeye başlar. tam bu sırada yazar delikanlı, evde eski evlerinin penceresine çevrilmiş bir kamera bulunduğunu keşfeder. sırayla çeşitli materyaller bulur ki, bunlar arasında biricik, 7 yıllık zevcesinin görüntüleri de wardır. septik davranışlar sergiler, olaylara araştırmacı yaklaşır ve aynı zamanda bu mevzuyu bir kitap yapmaya karar verir.

    gelgelelim "film nasıldı" sorusuna. filmin, hitchcock'un "rear window"'uyla bir bağ taşıdığı açık. konağın karşısındaki evin, kameradan görünmesi sahnesinde de bu derhal ortaya seriliyor. lakin buradan yola çıkan film, "gözetleme" durumunu netleştirmektense bulanıklaştırmayı tercih ediyor ve bununla da yetinmeyip, oradan buradan kolajlama bir "klipsi" olup çıkıyor.

    hikayedeki "konak", klasik bir "haunting" öyküsü denemesi fakat çok yetersiz. evin filme ve dahi gerilime etkisi 0'ın altında. yanısıra bir de hizmetçi (uşak) öğesi katılmış ki filme, gerilim iyice artsın diye. hizmeçi rolü iyi. oynayan kadın da, zaten filmin en göze batan kişisi. fakat o da belli bir sınırın ötesine geçemiyor ve ortalıkta boş boş dolaşan, arada bir, az sözle çok şey ifade etmeye çalışan, "doğru soruları sormalısın", "yanlış yerleri arıyorsun" gibi kelamlarla filmi bıkkınlık şeklinde bir gerilime bürüyen bir karakter oluyor.

    kıskançlığın nelere kadir olduğu, nelere sebebiyet verebileceği; fazla kurcalamanın neleri ortaya çıkarabileceği gibi referansları ise filmin kayda değer yanları. ne var ki burada da film herhangi bir yorum yapmıyor ve kesin olarak, bir sonuca warmıyor. bize "aslında etrafımızı iyice bir araştırırsak, derinlerine dalarsak, etrafımızdaki herkesin, aslında sandığımız kimseler olmadığını görürüz. böyle olunca da hayatımız berbat olur. tam tersini yapıp, kurcalamazsak da öyle aldatıla aldatıla, kullanıla kullanıla yaşarız bunu da nasıl yapayım, niye isteyeyim ki" demek kalıyor. yani film bu açılardan düşünmeye sevkediyor da, bak aradan yıllar geçmiş, ben daha yeni düşünmüşüm.

    fransız'lara, fransız filmlerine aptalca yahut kör bir tutkunluğu olan, "aman fransız filmini seveyim marjinal durayım" düşüncesindeki insanların sevip, yücelteceği, "anladım, ne güzeldi" diyeceği bu filmi, terleyerek, bunalarak, "haydi bitsin artık" diyerek -ki çok nadirdir bir filmin bitmesini istediğim- izlemiştim. ve "küt" diye belki başka bir efektle haydan huya bittiğinde, tek şey söylenebiliyordu. "bu ne lan".
  • ask yoktur,olsa bile ihanet şüphesinin dogurdugu kıskanclıklara en buyuk asklar dahi karsı gelemez tezini dogrulamaya calışan yaslı ve ölü! bir adamın kurdugu kumpasın cevresinde dönen bir hikaye,son sahneye özellikle dikkat.
  • daha yeni izledim. filmde gördüğüm, tadamadım diye üzüldüğüm tüm pastaların tadını filmden aldım, damağımda kaldı vesselam.
  • ing. önden.
hesabın var mı? giriş yap