• osmanlı türkçesine giriş adlı eserinde türkçe, arapça ve farsça gramer yapılarını sırayla anlatmıştır. ancak anlatım tarzı nedeniyle üstünde durduğu her gramer kuralı en zorundan birer trigonometri sorusu niteliğine bürünmüştür adeta.
  • zannimca piyasadaki en iyi osmanlica grameri kitaplari kendisine aittir.
  • akpli mahir ünal'ın zırvalarından sonra kitaplığımdaki "türkçemiz ve uydurmacılık" adlı çalışmasını yeniden incelediğim dil hocası.

    "... diller, uzun bir zaman içerisinde ve çeşitli tarih, coğrafya, kültür şartları altında teşekkül etmiş içtimaî ve maşeri yönleri olan tabiî ve canlı varlıklardır. dil müessesesi ferdî bir hâdise değildir.

    * son yüzyıllarda, konuşma dili ile yazı dili arasında fark hayli artmıştı. türkçecileri yani dil milliyetçilerini harekete getiren nokta buydu. tanzimattan sonra, gittikçe artan çalışma ve mücadele bu ayrılığı ortadan kaldırmak için yapılmıştı.

    * halk dili ile yazı dili arasındaki farkın giderilmesi, konuşma diline dayanan yeni bir edebiyat dilinin doğması, "millî edebiyat" cereyanından sonra mümkün olabilmiştir. 1912'den sonra ortaya çıkan bu görüşle dil inkılâbı gerçekleşmiş ve 20 yılda yeni bir yazı dili meydana gelmiştir. ziya gökalp ve ömer seyfettin'in açtığı bu çığırdan yürüyen edebiyatçılarımızın kullandığı türkçe güzel, zevkli ve herkesin anladığı bir dildi. bu dil geliştirilse, 15-20 yıldan beri devrim adına bozucu ve yıkıcı bir faaliyet gösterilmeseydi, bugün mükemmel sayılabilecek bir edebiyat diline sahip olurduk.

    * türkçe'nin sadeleştirilmesi ve özleştirilmesi bir milliyetçilik meselesidir. başka bütün işlerde millînin ve milliyetçiliğin düşmanı olanların dil işinde öz türkçeci kesilmeleri son derece gariptir ve bizim aşırı solcuları mahsus bir devrim anlayışıdır.

    * dili sadeleştirme cereyanı iki görüş halinde gelişmiştir. birincisi dilde karşılığı olan, halk diline yerleşmemiş, canlı dilde yer alamayan kelimelerin atılmasına uygun gören düşünce; ikincisi karşılığı bulunsun bulunmasın, halk diline yerleşsin yerleşmesi bütün yabancı asıllı kelimelerin dilden çıkarılmasını isteyen görüş. birincisi ölçülü ve makul bir yol, ikincisi aşırı ve akla uygun olmayan bir davranıştır.

    * biz osmanlıcayı da öztürkçe'yi de istemiyoruz. türkçeyi istiyoruz. dili sadeleştirme meselesini bir milliyetçilik prensibi olarak görüyoruz. eski terimlerin türkçeleştirilmesine ve yenilerinin türkçe olarak meydana getirilmesine taraftarız. dilimizin batı dillerinden kelime almasına şiddetle karşıyı. yeni teşkil edilen kelimelerin mutlaka dilin gramerine uygun olmasını şart koşuyoruz. sadeleşme için ölçünün yaşayan dil olduğunu, artık türkçeleşmiş halk tarafından benimsenmiş yabancı kelimeleri dilden atılmamasını ileri sürüyoruz. dili millî kültürün baş unsuru olarak görüyor, dil meselesinin politik ve ideolojik olarak değil, ilmî olarak ele alınmasının gerektiğini söylüyoruz.

    * milliyetçilerin dili sadeleştirmekten maksatları onu yabancı dillerin tesirinden kurtarıp millîleştirmek, solcularınki ise geçmişle ve millî köklerle bağlarını kopartıp yeniden meydana getirmektir.

    her meselede olduğu gibi dil konusunda da zafer, türk milliyetçilerinin olacaktır. uydurma dil faciası mutlaka önlenecek, dilimiz onu bozmak ve yıkmak isteyenlerin tasallutundan er geç kurtarılacaktır.

    * dil bir milleti millet yapan en mühim unsurdur. dil bozulunca kültür bozulur, millî birlik ve bütünlük ortadan kalkar. millet ve milliyet dilin varlığıyla kâimdir. o olmayınca hiçbir şey olmaz. bu sebeple türkçemizi sevmek, onu her türlü zorlama ve aşırılıklardan uzak tutmak, korumak hepimizin en mukaddes vazifesi olmalıdır."

    merhum timurtaş hoca, fethi tevetoğlu'ndan da şu alıntıyı yapmış:

    - "biz türkçüyüz, türk'ten yanayız. ve bu itibarla da tütkçeciyiz ama ziya gökalp'ın açtığı yolda, atatürk'ün bayraktarlığını ettiği atatürkçeciyiz. yoksa, (nurullah) ataç türkçecisi değiliz."
hesabın var mı? giriş yap