• (gönül aynası dünya sevgisi tozundan, nefsani arzulardan temizlenir, pak ve saf bir hale getirilirse, orada su ve toprak nakışlardan başka şeyler görürsün.

    gönül aynasında hem resmi, nakşı görürsün; hemde resmi ve nakşı yapanı ; hem devlet, saadet yaygısı seyr edersin; hemde onu yayanı ve döşeyeni.

    benim manevi yarim olan kamil insanın hayali, bana halil ibrahim (a.s.) gibi göründü.aslında o, görünüşte puttur; maddi varlıktır.hakikatte ise put kırandır.

    allah'a şükürler olsun ki, kamil insan onu gördü de can onun hayalinde kendi hayalini gördü.

    ey kamil insan! dergahının toprağı toprağı gönlümü büyüledi.senin hakikatini , manevi gücünü göremeyenin, sana karşı büyüklük taslayanın toprak başına olsun.

    kendi kendime dedim ki, eğer ben güzel isem, bu güzelliğim ondan, onun lütfundandır.güzel değilsem, zaten çirkinler bile bana gülerler.

    bunun çaresi, kendime bakmamdır.ona layık değilsem, ben seni hiç alır mıyım? diye bana güler.

    o güzeldir, güzelliği sever.genç bir delikanlı, eli ayağı tutmaz bunamış bir ihtiyarı seçer, alır mı?

    güzel, güzeli cezb eder, çeker alır.bunu bil de doğruluğunu anlaman için ''temizler temizlerindir.'' ayetini oku.

    dünyada herşey, kendi cinsi olan şeyi çeker; sıcak, sıcağı çeker, soğuk da soğuğu.

    aslı olmayan batıllar, batıllardan; bakiler, yani hakk yolunda olanlarda bakilerden hoşlanır.cehennemlikler cehennemlikleri seçer.nurlu kişiler de cennetlikleri isterler.

    gözünü kapayınca, nuru göremez olursun da, içine bir huzursuzluk çöker, canın sıkılır; göz, güneşin nurundan ayrı düşmeye nasıl sabreder?

    gözünü yumunca, canın kopuyormuş gibi bir ızdıraba düşersin.gözün gündüzün nurundan ayrılmaya sabrı yoktur.

    senin üzüntün, sıkıntın gündüz nuruna çabucak kavuşmak isteyen göz nurunun özleminden ileri gelir.

    gözün açık iken içine bir üzüntü çökerse, üzülür, perişan olursan; bilmiş ol ki, gönül gözün kapalıdır; onu aç ki gamdan, elemden kurtulasın.

    çektiğin sıkıntıyı, ızdırabı gönlünün iki gözünün de kapalı olduğundan bil; çünkü, gönül gözü kıyasa sığmaz sonsuz bir nur aramaktadır.

    sen iki baş gözünü kapayınca, az bir zaman için nurdan ayrı düştüğüne üzülüyorsun da, bu yüzden hemen gözlerini açıyorsun.

    o sonsuz olan gönül gözünün iki nurundan (akıl ve basiret nurundan) mahrum kalmak da seni perişan etmededir.kendine gel de onlar koru.

    gönlüme hakk'ın bir cezbesi düştü, (o) beni çağırıyor; ben de kendime bakayım; o'nun tarafından cezb edilmeye layık mıyım, yoksa bed suratlı, çirkin biri miyim?

    çünkü, bir güzel, bir çirkini peşine düşürürse onunla alay ediyor demektir.

    acaba kendi yüzüm nasıl görebilirim? ne renkteyim, gündüz gibi miyim? yoksa gece gibi mi?

    kendi ruhumun nakşını, resmini bir hayli zamandır aradım, durdum.fakat o nakşı, o resmi hiç kimsede görmedim.

    sonunda kendi kendime dedim ki: ''ayna ne içindir? neye yarar? insan kendini görsün, bilsin diye icad edilmemiş midir?''

    demiri cilalayarak yaptıkları aynalar, görünen yüzleri görmek içindir.can yüzünü gösteren aynanın değeri ise çok pahalıdır.

    bizim can aynamız ancak sevgilinin yüzüdür.o sevgili, o diyardan, hakikat aleminden olan sevgilidir.

    gönle dedim ki; ''ey gönül! sen küllü gösteren bir ayna ara, yani sana cenab- hakk'ı düşündüren, içine herşeyi aks ettiren, sonsuz bir deniz gibi olan kamil insana git; dereden fayda olmaz.''

    senin gözün gönlüme göz olunca, bu görmeyen gönül göz kesildi; gözün ta kendisi oldu.

    seni ebedi ve külli bir ayna olarak gördüm, senin yüzünde ben kendimi , gerçek varlığımı müşahede ettim.

    sonunda o kamil insanın iki gözünde parlak bir yol gördüm ve o yola düşerek ''orada kendimi buldum.'' dedim.

    vehmim dedi ki: ''kendine gel, o senin gördüğün hayalindir; aklını başına al da kendini hayalinden ayırt et.''

    benim nakşım, hayalim senin gözünden seslendi de dedi ki: ''zaten biz birlikteyiz, ayrı değiliz.aramızda birlik vardır...ben senim, sende bensin.''

    kamil insanın bu nurlu ve ölümsüz gözünde bunca gerçekler duruken, hayal, nasıl olur da vehim tehsiri ile bu göze yol bulabilir?

    eğer benden başka senin gözlerinde, sen kendi nakşını görürsen, onu hayal bil de def et, sür gitsin.

    çünkü o senin gözlerinde yok olan şeylerin sürmesini çeker; şeytanın resminden şarap içer.

    onun gözleri hayal ve yokluk evidir.bu yüzden onlar, yokları var gibi görürler.

    benim gözüm allah'ın sürmesiyle sürmelendi.o, varlık evidir; hayal evi değildir.

    gözünün önünde bir tek kıl bile olsa, hayalinde sana inci ve yeşim taş gibi görünür.

    sendi kendi hayalinden tamamıyla geçip uzaklaşırsan, o vakit yeşim taşını inciden ayırt edebilirsin.)

    kaynak: mesnevi
  • gönül aynası tasavvufta kullanılan ve de bilinen bir tabirdir. peki nedir gönül aynası? nasıl dış görünüşümüzü kavramak için bir aynaya muhtaç isek, iç âlemimizi, karakterimizi, huy ve temayüllerimizi teşhis ve gerektiği şekilde tedavî için de bir velînin feyiz ve telkînlerine, yani bizi terbiye edecek, kendimizle tanıştıracak bir “gönül aynası”na muhtacız.

    cenâb-ı hak buyuruyor:
    bismillahirrahmanirrahim

    “ey îmân edenler! allâh’tan ittikâ edin ve sâdıklarla berâber olun!” (tevbe, 119)

    rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

    “mümin müminin aynasıdır.” (ebû dâvûd, “edeb”, 49; tirmizî, “birr”, 18)

    imamı gazali hazretleri, insanın nefsini kendi başına tanıyabilmesinin imkânsızlığını şöyle îzah eder:

    "halk ve hulk kelimesi aynı kökten gelir. temel itibarı ile biri zahirdir, diğeri enfüsîdir. iç âleme aittir.

    halk, dış duygularla idrak edilen suret, heyet ve şekil manalarına gelir.

    hulk ise, insanın dış yüzü itibarı ile bilinmez bir meçhuldür. gerçek kimliğini ancak huyu, seciyyesi, tabiatı ortaya koyar. insan dış görünüşü olarak istediği kadar kendini gözlesin, bir gün iç yüzü kendini ele verir."

    nasıl dış görünüşümüzü kavramak için bir aynaya muhtaç isek, iç âlemimizi, karakterimizi, huy ve temayüllerimizi teşhis ve gerektiği şekilde tedavî için de bir velînin feyiz ve telkînlerine, yani bizi terbiye edecek, kendimizle tanıştıracak bir “gönül aynası”na muhtacız. (osman nûri topbaş, altınoluk dergisi, ekim-1994)

    şeyh galib aşağıdaki beytinde insanın, esmai ilahiyyenin fiilî tecellîsi olan kainatın küçüğü ve özü olduğunu, alemin esrarlı derinliklerini bir mıknatıs gibi kalbinde toplayabilecek bir gönül aynası kabiliyyetinde bulunduğunu ne güzel ifade eder:

    "hoşça bak zatın kim-zübdei alemsin sen,
    merdüm-i dîde-i ekvan olan ademsin sen..."

    (gönül güzü ile bak kendine. yaratılanların özüsün sen. kainatın göz bebeği olan ademsin sen.)
hesabın var mı? giriş yap