• ergin gülçenin aynı adlı şiir kitabından:

    ay mıdır kar mıdır pencerede
    boğulmuş çocukları martılara taşıyan
    kara köpek karşı kıyıda uluyor
    bence o çocuk öyle gülmemeli

    atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına
    nisan toprağı kalbimde ağarıyor
    bence o çocuk öyle gülmemeli
    şimdi bir kadın çay demlese

    bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır
    erken ölmüş, iyi giydirilmiş
    sular soğuyor ovada duran ince gölgesinde
    büyük ateşler, kuytu köyler gibi

    alınlarına vişne çiçekleri yağan
    o kızlar, delikanlılar ve lohusalar
    oyulmuş bir bebektirler ıhlamurdan
    kestane mangalları, masallar, talikalar

    ölüm alışsın artık bize
    bir dans gibi bahçemize gelsin
    gelsin otursun ılık minderimize

    bence o çocuk öyle gülmemeli
    ay kar gibidir pencerede
  • (bkz: ergin günçe)
  • buharlı bi gemiyle 2020'de denize açılmak gibi. bugün yky'de görünce istemsiz kurcaladım da vaktiyle antenle televizyon frekansı arayan babamın gençliğine gittim. sene 2014.
  • birinci basımı 1964 senesinde dost yayınları tarafından yapılmış ergin günçe kitabı. ikinci yeni etkisi hakimdir. recep doğmakla kırk yaşında, yirmi yuvarlak sigara, bir korku temi üstüne iki masal, kıyıda ölüm ve göl isimli şiirlere dikkat buyurunuz.
  • (bkz: genç ölmek)
  • 'kimseyle yaşlanmak istemiyorum.kendimle bile.'' tezer özlü. kendisiyle aynı fikirdeyim!
  • "her sıkıya karşı şiir direnecektir
    uyaklı, gür sesli, kekeme, ürkek
    her yönetime karşı başkaldırır aslında
    elemlerin sanatı, gencölenlerin"

    cemal süreya, gencölmek için "ruh temizliğinin kitabıdır." der.
    dönem, günçe şiirinin temiz ruhu üzerine bir gölge gibi düşse de o yine hüzünden anlayanların dilindendir.

    "hacı bayram efendimiz gibi/ söylendikçe güzelleşen bir türkü bulmalıyız"ın tasasındadır. çocuksu saflığını terk etmemiş, akla teslim olmamış, ukdesi göğsüne hapsolmamıştır.

    zulme karşı sözün zarafeti, basit sorular sorabilme cesareti ve inceliğidir şiirlerinde görünen.

    "aysız durur, kanla soğutulmuş gece
    susun ki göğüs kafesimden geçer yüzleri
    eller arkadan kelepçe, gözler incedir
    suladım, nar çiçekleri serptim topraklarına"

    "çünkü yüzümün suluboyasından
    vurulmuş çocuklar damlar"

    gençlerin birbirini ,asker ve polislerin onları öldürdüğü 70'li yıllarda tutuklanan, öldürülen yakınlarının acılarını yaşayan çocukların kumbaraları bile ölümler biriktirir.

    "hiç çiçek ve çocuk olmamış adamların", "çocukları yalnız törenlerde görenlerin, uçak biletini ve doları sevenlerin devletinde ve cinayetler karşısında basının, kamuoyu, aydınların suskunluk ve ilgisizliğinden; işkence ve ölümlerin kanıksanmış olmasından yakınır.

    "ezanda çocukları asabilirler"

    "saat 19 haberlerinde taylan özgür'ü vurdular
    bütün yanaklarım sapsarı
    güneş, aklında tut bunları
    matematik, hesapla bunları "*

    siyasi tutum ile ölümün birleşmesinde ölümün tekinsizliği* ve dehşeti karşısında doğa ve kültürün yanıtsız kalması, acıda kaynaşmıştır.

    "çocukluğu yaşayamamış olmak" da konu edinilir. gencölmek, çocukluğun ölümüdür aynı zamanda.
    duygulara sınıfsal bir öfke de eklenmesi, eskiye göre de "şahsi ve muhterem olanın içtimai olanla buluşması" diyebiliriz.

    "abisi boynundan ankara'da vurulmuş/.../sanki ablası sorgularda delik deşik/.../ babası tutuklu götürülmüş mektup yazılmayan bir yere"

    ...
    "çatışmada ölenler fotoğrafsız kaldıkça/ve idam
    haberleri kısa yayınlandıkça"

    "alıngan ve içli çocuk olduğum için
    rahatlarım bankanın camını kırsam"

    "bence o çocuk öyle gülmemeli"

    çocukluk - ölüm karşıtlığı da hüzünle yer alır dizelerinde.

    " o kadar çocuktu ki ölürken
    okuldaki bir şarkıya başladı"*

    .

    "ergin makamında besteli ve güfteliyiz" ya da "ergin yeniden bir limon rengindedir" diyen, "okullarda dersi verilmeyen anlamlı sorular sorabilen" şairin bestesi de rengi de onu okudukça bizimle. iyi ki!
hesabın var mı? giriş yap