*

  • bektasi babasina sormuslar:
    -baba erenler, ates dustugu yeri yakar, diyorlar; ya ateslerin dusup dusup yaktigi yerler cogalmaya baslarsa ne olur?
    baba erenlerin yaniti tek bir sozcuk olmus:
    -yangin...

    bugun manzara yangindan da yakici, daha korkunc. bakislarimizi kacirdigimiz yerde, sairin dedigi gibi; “bir atlikarinca yangini sonrasi / isli, sicak kemikleri cocuklarin”. simdi hic degilse cocuklarin ‘dumani henuz hayatimizin uzerinden kalkmamis’ iskeletlerinden kacirmayalim gozlerimizi.
    hic degilse bunu bari yapalim abiler! ahlak adiyla, sorumluluk adiyla, insanlik adiyla, durup biraz dusunelim abiler!

    “...devlet ve asker gudumlu haberciligin, otosansurun, refleks olarak guclu olanin yaninda duran kameranin, ayrimciligin her turunun hic yadirganmadigi basinimizin gorev bilinci etrafinda bir duyarlilik yaratmaya calismasi gerek. gazetecinin ahlaki olcutleri uzerine magna cartalar yazip bir ateskes cagrisi karsisinda kirli ve sinik bir dilin ardina saklanip ‘devletin yuce menfaatlerinin’ sozculugunu ustlenmek, yangina korukle gitmek, ortbas edilmesine ali makamlarca karar verilmisleri coskulu bir dille ortbas etmek gazetecilik degildir

    gazeteciligi gonullu devlet mustesarligi zannedenler, gazeteci her turlu anketin kotu, guvenilmez adami ciktiginda biraz olsun kendilerini ve mesleklerine olan borclarini sorgulamak zorundadir....”

    bir de soyle bir soz vardi, hazmedememislere hatirlatmakta fayda olabilir:
    “gazetecinin gorevi yaralanmis olani rahatlatmak, rahat olani ise yaralamaktir.”

    not: 1- konu uzerine bugunlerde alevlenen tartismalar (bkz: pkk nin devreye soktugu cok gizli plan) basligindan takip edilebilir.
    2- hukumet gudumlu (embedded *) gazeteciligin beline kazmayi indirip asker gudumlu yayinlara sevinc gozyaslari icinde alkis tutanlara ise ayri bir parantez acip 31 mart 2006 tarihli sabah gazetesi mansetini bir kez daha hatirlatmakta yarar var:
    “jandarma, valiyle hakimi bile fisledi”
    http://www.sabah.com.tr/2006/03/31/gnd108.html

    alintilar: yildirim turker, kucuk iskender, mursel acay, cetin altan, jerome lawrence & robert e lee.
  • kürşat bumin'in medyakronik'teki yazılarında ismet solak üzerinden betimlediği bir tabirdi. "brife etmek" lafını kurcalardı aynı zamanda.

    şöyle mesela (atıyorum aklımda bıraktığı iz, dilimde bıraktığı tatla);

    "baba (süleyman demirel bu tabbi ki) uçakta her zamanki yerine oturuyor. düşünceli. bana bakıyor "eee ismet ne var ne yok? brife et" diyor. bende ona memurun grev yapabileceğinden bunun kötü olacağından bahsediyorum. baba her zamanki güzelliğiyle "boş ver takma kafana" diyor"
  • yine tozutmus durumda.

    medya perdesine neden bu kadar tepkili oldugumu soranlar cikiyor.
    unutmamak gerek ki, medya perdesinin gucu inanilmaz. hastalikli ellerde nice akacak kanlara payanda oluyor. yagmayi hortumu perdeleme gorevi goruyor.
    sekil1a, yurdumuz.
    (bu gucun yurdumuzun karanlik bilinclerindeki izdusumlerine eskilerden bir ornekle, attila ilhan 90'larin sonunda galiba siyaset meydani'na birkac kez katilip konusma yaptiktan sonra, sokakta kendisini ceviren yasli bir amcacik ve teyzecik "sizi gecenlerde sizi tv'de gorduk, ne guzel konustunuz, keske bu konustuklarinizi yazsaniz, kitap yazari da olsaniz da okusak" demislerdi.)

    son saldiridan sonra da ozgurlukcu, solcu, demokrat, hatta sosyalist tanidiklar yurekleri kararmis haykiriyorlar. ilkgenclik caglarimizda birlikte "fasizme karsi omuz omuza" diye soyledigimiz kardesler, kizginlikla ofkeyle irkcilarin fasistlerin yanlarina surukleniyor.
    gencligi devrimci savasim icinde gecmis tanislarim, akrabalarim, kulagima "gene kudurdular, bunlarin en iyisi olusu" diye fisildiyor.

    bu manzarayi gordukce bileyleniyoruz. yurdumuzdaki gazitici gorunumlu gonullu devlet mustesarlari akan kanin bas sorumlularindandir. plani yapanlarla birlikte, uygulamaya koymak sucundan.
    yukarida andigimiz sozu yineleyelim (hatta mumkunse hic akildan cikarmayalim):
    gazetecinin gorevi yaralanmis olani rahatlatmak, rahat olani ise yaralamaktir

    ortada catisma, savas durumu olmayan zamanlarda bile, o bildik yonlendirici kiskirtici dilleriyle bildirdiler olani biteni. gercegi egip buktuler, yalanlari gercek gibi gosterdiler.
    bu devirde konusmaya, yazmaya, cizmeye oyle "hotttt, dotttt" yasak konacak degil a. yasak yerine, en kucuk aciklamaya dahi sunumlarini "tuhaf sozler" "tehlikeli laflar" "garip aciklama" "tehditkar dil" "haddini asti" gibi koruklerle dogrultmalarla suslediler. en ilimli, orta yolcu gozukenleri bile.

    kan ve aci uzerinden proganda yurutme devri cok gerilerde kaldi, mustesarlarda bile.
    ama bizdeki eski model mustesarlar daha agit yakan asker yakinlarinin yasli yanaklarina yakin cekim yaparak, olu evlerine bir bir baglanarak, cenazelerdeki ofkenin birine bin katarak surdurduler savasi.

    catismanin hemen ardi sira ilk saldiri-linc haberleri gelmeye basladiginda milliyet'te "sehitlerin ardindan halay cekmisler" diye verilmisti aydin germencik'teki saldirilar. sonradan manseti degistirdiler sanirsam.
    bugun radikal de "vatandas mahallesini kendi savundu" diye ballandirildi linc girisimleri.
    bu linc girisimlerini savunan dort-koseciler de cikmadi degil. ama eskisi kadar gur degildi sesleri, neyse ki.

    demem odur ki,
    300-400 yil once bu gonullu mustesarlar belki de yine topraklarda nefes alip vererek,
    "sehitlerin ardindan halay cekmisler" yerine,
    "kucuk hristiyan cocuklarin kanini hamursuz ekmeklerine katmislar";
    "vatandas mahallesini kendi savundu" yerine,
    "ahali kendi irzini namusunu kefereden kendi korudu"
    gibi seyler yazip cizer soylerlerdi sanirim.
hesabın var mı? giriş yap