• en fazla yakınılan ama ne var ki en fazla talep gören bir tülü vazgeçilemeyen, bağımlılık dolu ilişki çeşididir... kavga etmek, dövüşmek, ayrılmak, yüzünü görmek istememek her seferinde onu kendine daha da fazla bağlamak anlamına gelir ilişkide...salaklıktır ama yaşanılması gerekir...anca öyle aşkın anlaşıldığı olaydır...
  • hastalıklı ilişki

    bu konuyla ilgili milyon tane farklı farklı başlık var evet, yok efendim kötü giden ilişkinizin sebep varken bitmemesi, neymiş efendim uzayan ilişkiler, 'aşkım bana vermiyo'lar, uzatmalı sevdalar, paramparça aşklar ve köpekler filan..

    benim burada anlatacaklarım, bunların hepsi ve daha fazlası. bir çoğumuzun başından geçmiş, bir çoğumuzun da halen başında olan bişeyler olduklarından, dikkatli yaklaşacağız ve hepsini biir bir inceleyeceğiz.

    önce çok genel bir tanım yapalım ve ilk entrynin vebalini boynumuzdan atalım:

    hastalıklı ilişki: bişeylerin ters gittiği, belki anlaşamadığınız, belki aşık olmadığınız, belki sevmediğiniz ya da olması gereken bişeylerin olmadığı; tüm bunlara rağmen bitmeyen, bitemeyen, bitiremediğiniz ilişkidir.

    başlıkta şuradan sonra yazacağım entryler önceleri 'oturayım düşünüp taşınayım adam gibi yazayım' kaygısıyla oluşturulmuş, sonra buna hem üşendiğim hem de bu formatta huzur bulamadığım anlaşılıp allah ne verdiyse devam edilmiştir. dolayısıyla darmadağın yazmış, bu ne yahu diyenler olabilir, iki kez okumaktan çekinmeyiniz.

    bir çok çeşidi vardır, buyrun tek tek irdeleyelim.
  • aşkın bittiği ilişkiler:
    ------------------------

    en sık rastlanan hastalıklı ilişki çeşididir. genelde 'uzamış' -ki bu çok göreceli bir kavramdır. kimine göre 2 ay uzunken kimine göre bu süre 10 yıldır- ilişkilerde ortaya çıkar, bir 'zaman aşımı'na uğradıktan sonra, taraflardan en az birinin hissettiği 'aşk' son bulur. 'sevgili', halen 'sevgi'li dir, seviliyordur, ancak aşk, tutku ve benzeri etkenler tükenmiştir. şimdi diyeceksiniz 'e tamam bitmiş işte ne uzatıyosun'. ben de sizin henüz hiç böyle bir durumda kalmamış olduğunuzu anlayacağım.

    ne dedik? karşımızdaki seviliyor, sayılıyor, bir 'ortak geçmiş', bir alışkanlık var. yeni bir ilişkiye geçmenin yaratacağı yorgunluktan çekiniyoruz, elimizdekini kaybetmekten korkuyoruz, gelen gideni aratır demiş atalar diyoruz, vardır bir bildikleri diyoruz ve hareket edemiyoruz, kasılıp kalıyoruz.

    karşımızdaki değer verdiğimiz, paylaşımlar yaşadığımız bir insan, üzmek, kenara atmak istemiyoruz bu yüzden -miş gibi yaparak devam ediyoruz.

    bu noktada çok büyük bir risk var. artık tutkumuz, aşkımız bu insana yönelik değil. nerde peki? karanlığı aydınlıktan ayrılmamış dünya üzerindeki tanrı nefesi gibi serbestçe dolanıyor. ya birine takılırsa? işte bu noktada artık hastalık cerahat yapıyor, koca koca tümörler ilişkinin her yanını kaplıyor pek sevgili okur yazar insanlar.

    bir sevgilimiz var, diğer yandan bir başkasına aşığız. her şeyin ötesinde etik olarak yanlış değil mi? yanlış.

    peki napmalı? aşkın tutkunun tükendiğini fark ettikten sonra, bir şekilde yarayı kesip atmalı. zira uzadıkça, ilk başta korktuğunuz şeyler kaybolmayacak, aksine daha korkunç şeyler haline gelecekler. ne kadar zor olsa da, emin olduğunuz ilk anda kesip atmak, ileriye yönelik çok büyük dertleri çözecektir.
  • yanlış yönlenmiş aşklar ya da ilk görüşte aşk (mı?):
    ------------------------------------------------------------

    bu da ziyadesiyle sık bulunan hastalıklı ilişki çeşitlerinden biri.

    nedir? birine aşık oluyorsun, hisleriniz karşılıklı veya değil, bir ilişki başlıyor. ama bir bakıyorsun karşındaki ile hiç bir ortak platformda buluşamıyorsun, belki anlaşamıyorsun, belki sana senin istediğin gibi davran(a)mıyor, bi şekilde 'kötü' bir ilişkinin içinde buluyorsun kendini.

    'e kardeşim kes at bitsin?' diyosun, diyosun da 'aşık'sın diyorum güzel kardeşim. ne demiş adam? "aşkı olan insan kendini neyler?" sen de böyle diyerekten aşk maşk peşinden gidiyorsun. ancak gittikçe kendine daha fazla zarar vermeye başladığını fark ediyorsun. bir dallamaya verdim yüreğimi diye yırtınıyorsun ama ne çare, 'e madem öyle bu aşk söner gider?' diyeceksin, o da olmaz zira nedendir bilinmez, aşk insanlarda bir hırsa sebep olur, 'olacak! olduracam!' filan gibisinden, ve bu hırs da aşkı gittikçe körükler, hoplatır zıplatır iyice kaosun içine girersin.

    böyle bir durumun çözümü nedir? var mıdır?

    bir önceki durumdan daha zor olsa da yine aynı hareketi yapmak gerekecektir. ama burada kestiğiniz şey bir yaradan çok, bir kolunuz olacaktır. toparlanma süreci çok daha sancılı geçecektir falan filan, ama her şey geçmiyor mu pek sevgideğer türkiyenin genç nüfusu?
  • mantıksız ilişkiler:
    --------------------

    bunları anlamak, yalnızca birinin içinde olmakla mümkündür zira dışarıdan bakınca asla ve asla anlaşılmaz bunların niye devam ettiği.

    taraflar hiç bir şekilde anlaşamıyordur, aşık değillerdir, sürekli kavga gürültü halindedirler, ama yine de ilişkiyi devam ettirirler.

    bu ilişkilerin daha iyi anlaşılması için, başlangıçlarına gitmek gerekir diye düşünürsünüz şimdi siz, ama hayır, başlangıçta da farklı bişey yoktur -cicim aylarını saymazsak- ama bu şekilde seneler sürebiliyor ilişkiler.

    ve seneler sürdükten sonra da 'alışkanlık' haline gelinebiliyor. tamam belki taraflar birbirlerini halen seviyorlardır, ancak bu sevgi bir 'sevgili'lik durumundan ziyade dostluk, arkadaşlık durumuna delalettir.

    karşılıklı güven vardır, birbirlerini ziyadesiyle iyi tanırlar, anlarlar ancak 'anlaşamaz'lar, sorunların farkındadırlar ancak ilişkiyi bitiremezler.

    hele ki az evvel bahsettiğim gibi süre uzamışsa, artık 'o olmadan hayat'ın nasıl olduğu/olabileceği hakkında bir endişe vardır ortada. bu yüzden çekinilir, korkulur ve o ilişki bitmez, bitemez.

    bunlar genelde evlenirler, ancak ortada irdelediğimiz ilk ilişki çeşidi olan 'aşksız ilişkiler'in bir alt grubu vardır ve aynı riskleri taşımaktadır. bu risklerin en büyüğü, temeli, 'aklın gönlün başka yöne meyletmesi'dir.

    siz kendi çukurunuzda oyalanır, ilişkinizin geleceği hakkında düşünceler, öngörüler geliştirirken, birden bir insan girer hayatınıza siz nerden çıktığını anlamadan, bi de bakarsınız aşık olmak üzeresiniz. olmamak için kendinizi bi yandan kasarken, diğer yandan olaylar gelişir, bir sabah uyandığınızda bu aşık olmamak için kendinizi kastığınız adamı, yanınızda yatar halde bulursunuz.

    işte bu nokta tam olarak 'boka battığınız nokta'dır. ama yalnızca bu kadar ise durum, çok sorun olmaz. zira yürümeyen ilişkinizi yürütme çabanızı yoksaydırabilecek bir destek vardır hayatınızda, ona tutunur ilerlersiniz.

    ama bazıları bu kadar şanslı değildir, ya o 'destek' hiç gelmez, ya da gelen destek az sonra işleyeceğimiz 'imkansız görünen ilişkiler' arasından bir şeydir. o zaman napacaksınız?

    elbette hastalıklı ilişkiyi kesip atacaksınız, ama tavsiyem bunun ağırlığının altından kalkabileceğinizden emin olduğunuz zaman yapın, yoksa kalkamazsınız, yazık olur size de karşınızdakine de.
  • imkansız görünen ilişkiler:
    ---------------------------

    genel formatı "fabrikatör kızı/şoför parçası ilişkisi" çerçevesindedir. çeşitli farklılıklar (sosyal statü, yaş baş vs) sebebiyle ya tarafların kendileri, ya da çevreleri tarafından imkansızlaştırılmış, yeni tutucular*ın başrol oynadığı ilişkilerdir.

    hanım kızımız ile bey oğlumuz birbirlerini bi şekilde tanımış (ki genelde bu tarz ilişkiler son zamanlarda hep online ortamlar ve ilişkilerde bahsedilen şekillerde başlıyor bir şekilde, neden bilemiyorum) iyice anlaşmış etmiş, belki başlangıçta sadece yakın birer arkadaş olmak istemiş, ancak zaman içinde bunu başaramamış, taraflardan en az biri diğerini sevmiş, bu diğerine tutulmuş aşık olmuş. ne güzel? hadi canım siz de. gelin bi inceleyelim neler olabiliyor.

    şimdi eğer iki taraf da gayet açık görüşlü, düşünen, mantıklı insanlar ise, teoride bir sorun yok, anlaşırlar hatta birlikte bütün sorunların üstesinden gelirler falan filan.

    peki ya taraflardan biri 'yeni tutucular' dediğimiz kesimden ise? yani hem açık ve mantıklı görünüyor, hem de bazı temellere, bazı gelenek ya da 'dayatılmış içgüdülere' bağlı kalıyorsa? işte o zaman sıçıyorsunuz sevgili sözlüğün genç yaşlı tonton nüfusu..

    zira ne oluyor? bir şekilde 'hisleriniz karşılıklı', hatta evet canım, basbayağı aşıksınız, ama bir türlü bir araya gelemiyorsunuz. niçün? yok efendim siz bir şoför parçasısınız da o bi guçük hamfendü; olmadı siz x yaşındasınız da o x+bilmemkaç yaşında, toplum buna hazır değil.

    aile fertleri, yakın çevre, uzak çevre, iş hayatı, takım elbise derken bir de bakıyorsunuz sizden bağımsız binbir faktör sizin hayatınıza, mutluluğunuza ve dahi yapmak istediklerinize etkiyor.

    böyle bir durumda önce delirmiyoruz, aklımıza fikrimize hakim oluyoruz. alıyoruz 'karşı taraf'ı karşı tarafımıza, konuşuyoruz "bak evladım böyle böyle bi durum var, şimdi ya gel birlik olalım bertaraf edelim, ya da sen kendi yoluna ben kendi yoluma" diyoruz. diyebiliyor muyuz? diyebiliyorsak ne alâ. ya diyemiyorsak?

    aha o zaman ilişkimiz biraz daha hastalıklı bir hal alıyor ve kendimizi ve dahi karşımızdakini yiyip bitirmeye başlıyoruz. 'ama ben sensiz naparım'lar, 'ya gitme ya' lar gırla gidiyor, üzüyoruz, üzülüyoruz.

    pek sayın sözlüğün sevgi dolu yazar çizer kadrosu; eğer böyle bir durum içinde iseniz, ve hakikaten çevrenizden gelen tepkilerden çekiniyor/korkuyor da böyle bir ilişkiden kaçınıyorsanız, allah da sizin belanızı versin.

    arkadaşım siz 'tekil'siniz (saygıdan diyorum siz diye. sen de derim yani.) kendi mutluluğunuzu dış mihraklara endekslemeyin allahın adını verdim bak.

    hadi, öpüşün barışın. hadi!
  • peki şimdi gelin en hastalıklısını irdeleyelim:

    mantıksız ilişkiler içindeyken ortaya çıkan imkansız ilişkiler:
    ---------------------------------------------------------------------

    yaa nası? combo oldu kaldın öyle di mi.. gel hele gel, daha neler var..

    taraflarımızdan birinin bir 'mantıksız ilişki'si olsun, niye devam ettiğini kendisi bile bilmesin, ama illa ki devam etsin, bitmesin, bitemesin. 'yahu bitirsene?' dediğinde 'ama olmaz ki?' desin, yakın çevresindeki tüm alim ulema takımını dumurlara sürüklesin ama afedersin kör değneğini bellemiş gibi tutsun, bırakmasın.

    bu mantıksız ilişki sahibi arkadaşımız yeni tutucularımızdan olsun, bir gün biri ile tanışsın etsin, ve az evvel 'imkansız ilişkiler'de bahsettiğimiz üzere arkadaş olsunlar, sonra da bi baksınlar ki bi şekilde aşık olmuşlar, hiç olmadı birbirlerini sevmişler.

    böyle bir durumda ne oluyor? imkansız ilişkimizin 'imkansız' olan kısmını ortadan kaldırmak için yeterli güç yok mu? var. amma ve lakin bu güç 'united' bir güç olmak durumunda olduğundan illa ki iki kişilik bir efor gerektirecek. peki bu gücün ikinci tarafı ne yapıyor? halihazırda mantıksız bir ilişki içerisinde.

    ha şimdi diyeceksiniz ki, bu imkansız ilişkinin diğer tarafı niye halihazırda sevgilisi olan bi diğer insan ile yakınlaşıyor, buna halleniyor? haklı da olacaksınız ama kardeşim 'hastalıklı' dedik adına. ayrıca nedir? aşk diyoruz, sevgi diyoruz. sen kime nası ne zaman aşık olacağını ayarlayabiliyor musun? hayır. sus o zaman. otur. sıfır.

    bu mantıksız ilişkiyi bırakıp gitmek için bir dayanağa, bir güvenceye ihtiyacı vardı hatırladığınız gibi. 'e hadi işte buldu dayanak, bıraksın, mutlu olsun gençler?' diyosunuz, haklısınız bence de olsunlar. ancak, yine dikkatinizi çekerim, bu ilişki 'imkansız' görünüyor kimi gözlere. bu sebepten başlamıyor, başlayamıyor; yine aynı sebepten diğer ilişki bitemiyor, bitirilemiyor.

    hah şimdi iyice kafalarımızı karıştırdık, durum moebius şeridi gibi bir hal aldı mı? aldı. peki napacaz?

    bu noktada dayanma limitinizin çok büyük rolü vardır. misal böyle bir duruma 1.5 sene tahammül edebilmiş birini tanıyorum (ilişki sahibi olana hallenen olarak, esasen karşılıklı tahammül ediliyor bu olaya, neyse), ha sonra noldu 'yeter ulan' dedi ayırdılar yolları. başkası çıkar iki ayda koşarak kaçar, biri çıkar üçüncü şahısı eşek sudan gelinceye kadar döver 'sidirgit lan' der filan. bunların hepsi olası şeyler. ancak bu olay, uzadıkça daha çözümsüz hale gelir.

    zira öncelikle ortada bir tutku, bilemedin sevgi bişeyler var. ve zaman uzadıkça, iletişim, görüşme arttıkça -ama 'kavuşamadıkça', bu daha da büyür, saplantı haline bile gelir zamanla. ve bu konular konuşula konuşula o kadar iç içe girilir ki, birinin kalkıp gitmesi için, diğerinin kolunu bacağını kırması gerekir.

    yazıktır, ayıptır.
  • aşka aşık oldum sufi:
    -------------------------

    önemli, büyük ve en sık yapılan hatalardan biridir. genelde kadınlar tarafından yapıldığını düşünsem de, bu hataya düşen erkeklere de rastlamışlığım var.

    nedir? şöyle bişey. biri size bir ilişki teklif ediyor, bir hissiyat beyanında bulunuyor ya da davetkar bişeyler yapıyor. halleniyor işte. siz kendisine karşı pek bişey hissetmiyorsunuz -en azından bir 'sevgili'lik boyutunda beklentiniz yok, 'arkadaş olarak seviyorsunuz'. burada noluyor? hop reddediyorsunuz bitiyor. ancaaaak (erman hoca entonasyonuyla) negativitede kesinlik'i net bir şekilde sağlayamadıysanız, hop bitmeyebiliyor, karşı taraf ısrara, inada gelebiliyor (ha bunun için gerçekten sizi hayli seviyor yahut size aşık olmuş olması icap eder) ve siz bir süre sonra bu ilgiyi, size yönelik sevgi/aşk akımını, gereğinden daha çekici bulmaya başlayabiliyorsunuz. halihazırda iyi bir arkadaşınız ise bu şahıs, kendi hislerinizi yanlış yorumlayabiliyor, boyutlar arası sıçramalar yaşayabiliyorsunuz.

    başlangıçtaki kısa bir süre boyunca mutlu mesut yaşıyorsunuz, ancak bir süre sonra hissiyatınızın illüzyon yapısı ortaya çıkıyor, ve keyifsizleşiyor her şey, üstüne üstlük bir arkadaş kaybediyorsunuz.

    nedir? emin olmadan adım atmayın canlarım.
  • sevgiliniz hafiften ünlü bir adamsa ve habire turnelere gitmek zorundaysa
    üstelik etrafı allahın belası bir sürü motor hatun tarafından sarılıysa
    ve bütün bunların üzerine aynı şehirde yaşayamıyorsanız.....
    işte buna hastalıklı ilişki diyoruz....bir de ........habire ağlayan ama bunu sevgilisine çaktırmayan bir kadınsa ilişkinin dişi tarafı(burda bahsi geçen hatun ne yazık ki benim....)....allah kolaylık vermeli bu tür ilişkilerin taraflarına
hesabın var mı? giriş yap