*

  • jung un kişiliğin dengeye ve bütünlüğe yönelik gelişimi için kullandığı terim, kendini gerçekleştirme. bu denge ve bütünleşme girişiminde kişilik, hem kişisel hem de ortak bilinçdışının giderek daha büyük kısım larını içine alır, içedönüklük ve dışadönüklük arasındaki çatışma gibi, varolan çatışmaları daha bütünleştirici bir düzlemde çözer.
  • (bkz: individuation)
  • margaret mahler in gelişme modelinde, çocuğun annesine daha az bağımlı olduğu, kendi arzularını kendi başına gidermeye ve kendini korumaya başladığı evre.
  • bir ayrılmayı, ya da kopmayı ve aslında da epeyce yalnızlığı beraberinde getirir. insan nihayet kendisi olmuş, kendini gerçekleştirmiş, bilinçaltını bilince çıkarmış, benliğindeki değişik kompleksleri gerçek benliğinin etrafında entegre etmiştir ama artık geri dönüşü olmayacak şekilde başkalaşmış, bireyleşmiştir. yeryüzündeki tüm insanlarla aynı ama onlardan tamamen farklıdır. aynılığı yaratan maske benlikler ya da personalar ve kolektif bilinçaltı olduğundan ve insanların çok büyük bir çoğunluğu, onu kendisi sanarak personları ile yaşayıp, o bilince çıkmamış kollektif varolma halinde ya da kipinde yaşadığından, bu aynılık son derece yalan, farklılık ise can yakacak kadar gerçektir. bir noktada insan artık diğer insanlarla iletişim kuramadığını, onların konuştuğu, uğraştığı meselelerin çok uzağına düştüğünü, diğer insaların ise onun konuştuğu dili asla anlamayacağını sezer. "ben bu kulaklara göre ağız değilim" derken zarathustra belki de bunu hissetmiştir. kişilik bir dengeye kavuşmuş, insan onu yegane kılan şeyi kavramış ama bu kez de kendisini lanetlenmiş hissetmeye başlamıştır.

    bu durumu aşağıdaki alıntı çok güzel anlatıyor sanırım:

    "every step toward greater consciousness creates a kind of promethean guilt. through self-knowledge, the gods are, as it were, robbed of their fire; that is, something that was the property of the unconscious powers is torn out of its natural context and subordinated to the whims of the conscious mind. the one who has “stolen” the new knowledge becomes alienated from others. the pain of this loneliness is the vengeance of the gods, for never again can one return to the fold. (sharp, digesting jung, 2001, p. 120)"

    öyleyse bireyleşmek, tanrılardan ateşi çalmaktır, tanrıların intikamı ise yalnızlığınız, artık insanların neden bahsettiğinizi anlamayacağı türden bakışımsızlığınızdır. olsun.
  • carl jung'a göre, kendinin farkında olmak ve kendi doğrunu keşfetmek manasına gelir. bunu başarmak için insanın 3 temel bilinçaltı arketipi olan shadow, anima ve egosunu tanıması, yüzleşmesi ve hepsini birleştirip, kaynatması gerekir. insan maddi nesnelerde bulamadığı mutluluk ve hazzı bu bireyleşme sürecini başarıyla tamamlarsa bulabilir.
    (bkz: her sey kafada başlar kafada biter)
  • bu memleketin en büyük derdidir. olgunlaşamayan, bireyleşemeyen kişiler olarak hepimiz...

    jung’inyan eğitimini aldım. o kadar bilinç bilinçaltı teorilerinden sonra jung’un bölümü bitti.

    öğrencisinin öğretisiyle devam edildi ve sonuç?

    aşık olarak ilişki yaşayın. sonra entelektüel düzeye geçeceksiniz...böylece bireyleşirsiniz.

    beyler sözüm size, ten odaklı yaşam ilk evre, aşmalısınız bunu. (bkz: aşk lazım)
  • carl gustav jung'un "bireyleşme süreci" diye adlandırdığı şey; varoluşumuzun ilk bilançosunu çıkarabildiğimiz 40'lı yaşlarda gerçekleşir. o sırada yeterince kendimiz olmadığımızı, sevilen biri olmak için yapay bir imaj bırakmak isteyerek kendimize hürmet etmeksizin başkalarını mutlu etmeye çalıştığımızı, kendimizle bağdaşmayan bir duygu veya meslek hayatı ile ömrümüzü noktalayabileceğimizi keşfedebiliriz. bu, duygusal hayatımız için de geçerlidir.
    o andan itibaren bireyselliğimiz hakkında daha iyi bir bilgiye sahip olmanın ve bu hissi daha fazla hesaba katmanın peşine düşeriz.
  • carl gustav jung'un simyanın aşamalarını temel alarak ortaya koyduğu bütün hale gelme sürecinin adı. kişinin kendi bilinçaltına dalıp, buraya adapte olup, tekrar yüzeye değişmiş biri olarak dönebilmesini temel alan, başarmanın çok zor olduğu bir yolculuktur.
  • insanın oluşum ve farklılaşma süreci.

    doğal bir gereklilik olduğu için engellenmesi bireyin yaşamsal faaliyetine zarar verir.

    carl gustav jung: birey hem tek, ayrı bir varlık olduğundan hem de varoluşuyla kolektif ilişkiyi gerektirdiğinden, bundan çıkan sonuca göre bireyleşme süreci beraberinde yalnızlık değil daha yoğun ve daha geniş kolektif ilişkiler getirmelidir.
  • asri zamanlarda, salgın günlerinde, yeni dünya düzensizliğinde her şey darmadağın. ama bitmedi, bitemiyor.
    kardeşim, moralini umudunu devlete, hazır düzene veya kitlelere bağlama. yaşama, can aitliğine bağla. gülmeyi, gülmeceyi anımsa. belirsiz, kaotik bir şey bu. belli ki üzüleceğiz. bir şekilde ve fazlasıyla üzüleceğiz.
    sonra yeni'yle karşılaşacağız. biz yoksak can kardeşlerimiz yenisiyle yeni dünyayla karşılaşacak ve baş edecekler. gelişim, bozunum ve umut bireyde. büyük ölçekte toplumlar ne isterse yapsınlar. toplum bireyin zerresi. toplum bireylerden yapılmaz, birey toplumdan yapılır. birey oradan filiz halinde taşar, farklılaşır, bireyleşme budur.

    osmanlı imparatorluğu despot laz baba gibi küfrede küfrede öldü, yine de hala ululanarak. türkiye cumhuriyeti ise o despot babadan çocuk katlini, kronos gibi, çocuklarını sudan sebeplerle tırpanlamayı miras aldı. bu halk çocuk ruhlu, ve kolay kolay büyümüyor, bireyleşmiyor. ama belki de depremdi, hukuksuzluktu, demokratikleşen dünyada mutlakiyetti filan derken sertlikler ve zorlanmalarla büyüyor, babaya ve geleneksel aile sistemine karşın büyümekte. belki büyür.

    "geçilen rubicon da buydu. bireyleşme, yani kendi olma sadece ruhsal bir sorun değil; tüm hayatla ilgili bir sorundur." carl gustav jung - rüyalar

    (ilk giri tarihi: 18.7.2018)

    (bkz: bireysel psikoloji)
    (bkz: kendi olmak)
hesabın var mı? giriş yap