• islam'ın, bugünkü kurumlarımızı ve gündelik pratiklerimizi oluşturan, modern sosyal teori ile girdiği mücadelelerde ortaya çıkan antagonizma haline verilen tamlama. basit bir örnekle açıklamaya çalışalım.

    feminist mücadele, 18.yy sonlarından 20.yy'ın sonuna dek sıkı bir mücadele yürüttü ve talep ettiği hakları birer birer aldı. temeli avrupa'da başlayan bu mücadelenin kazanımları bugün dünyanın dört bir tarafına yayıldı. 18.yy'ın başlarında, henüz ortada böyle bir mücadele yokken, islam'ın kadın konusundaki konumu büyük ölçüde kuran, kısmi ölçüde ise kültür kaynaklı olarak belirleniyordu. fakat günümüze geldiğimizde, islam'ın, 18.yy'daki aynı tavrı koruyamadığını görüyoruz. kültürün belirleyiciliği, kuran'ın belirleyiciliğinin önüne geçti. ve bugün müslümanlar, modern sosyal teori'nin onlara dayattığı bu durumu normal olarak kabul ediyorlar. 200 sene önce zinhar haram olan bir pratik, bugünün normali oldu.

    işte buna islam'ın yapısal tıkanıklığı diyoruz.

    bu durum şunu ortaya koyuyor. islam'ın sosyal-ekonomik hayattaki değişimle ilgili en ufak bir belirleyiciliği yok. tamamen pasif durumda. bugün kabul etmediği pratikleri, yarın o pratikler hegemonya konumuna geldiği vakit mecburen içine alıyor ve sindirmeye çabalıyor. elbette bunu yüksek bir yüzde ile başaramıyor, bunun sonucunda ortaya ikircikli bir durum çıkıyor; bir kısımda kamusal hayatın belirleyiciliğini koşut sayanlar, diğer tarafta değişen dünya karşısında ortodoks geleneklere daha fazla sarılanlar. bir yandan 1400 yıldır sabit olduğu iddia edilen kurallar, belki teoride öyle kalıyor, fakat diğer taraftan pratik anlamda sürekli değişikliğe uğruyor. ve müslüman da bu pratiklere mecburen uyuyor; lakin ortaya çıkan çatışma ile yapısal tıkanıklık daha da katılaşıyor.

    bu değişimde, islam, karşısına ne çıkarsa çıksın onu özümsemek zorunda kalan bir alımlayıcıya dönüşüyor. yapısal tıkanıklığın tanımı, tam anlamıyla budur.
hesabın var mı? giriş yap