• yeterli ve çağın şartlarına uygun yatırımların köylere yapılmamasından kaynaklanan durumdur.
    bırakın yatırımı köy yolları berbat. birçoğundan su sıkıntısı var. elektrik desen özellikle kış aylarında ara ki bulasın. bir kar yağar yol 2 hafta açılmaz.
    kentler ile köyler arasındaki sosyal makasın her geçen gün açılması da bir başka neden.
    köye dönüş ile ilgili bazı çalışmalar yapılmıştı. ama maalesef amaca ulaşılamadı.
    nedeni yalnızca ekonomik nedenler değil alt yapı ve sosyal eksiklikler de bunun için bir faktördür.
    devlet eliyle bu konu hakkında ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir.
    ne desek de tarım ülkesiyiz aga biz. adam akıllı yapmalıyız bu işi.
    köylerle ilgili ar-ge ekipleri kurulmalı ve acilen işe başlamalıdır.
    varsa bu ekipler çalışmalıdır.
    çalışıyorsa daha iyi çalışmalıdır.
  • uzun yıllardır süregelen ve devletin seyirci kaldığı durum. köyler üretimin temel yüzü baş tacıdır ama son yıllarda köyler hızla kan kaybediyor. kendi köyümden de çok iyi gözleyebildiğim gibi insanlar köylerden şehirlere hızlı bir taşınma telaşındalar. yaklaşık 300 kişilik köy şuan 60-70 kişi kadar kaldı. üretim için çırpınan bu insanlar şuan şehirlerdeki hizmet sektörlerine kaymış durumdalar. et süt yumurta meyve sebze ve daha bir sürü şey üreten bu insanlar şuan üretimden vazgeçip şehir hayatının ortasında can çekişmekteler.
    bunun başlıca sebepleri tabi ki yanlış politikalar. köyde okul yok ya da bir zamanlar okul olan yapılar ahır olmuş durumda. okul olmayınca haliyle öğretmen yok. insanlar çocuklarının eğitimi için köyden ayrılıyorlar. köyde hastane doktor sağlık ocağı yok. yetişkinler iğne vurulmak için bile merkeze gidip geldiklerinden haliyle köy temel işlevini yitiriyor. farkında değiliz ama bizim asıl sorunumuz işte tam olarak bu. kentlerin kalabalığının sebebi bu. pazardaki ürünün pahalılığının sebebi bu. şehir hastanelerinin kalabalık olması, okulların tıklım tıkış olmasının ana sebebi bu. et bu yüzden pahalı, süt bu yüzden tatsız. çünkü üretici artık üretmiyor hizmet ediyor. örneğin geçen yıl kendisinden köy yumurtası, süt, marul vs aldığım bir köylü kadınımızı geçtiğimiz gün bir avm'de temizlik yaparken gördüm. kocasıyla beraber asgari ücrete bu işe girmişler. köyden taşınmışlar. sebebi köyde çocuklarının eğitim alacağı bir okul olmaması. hal böyle olunca yumurta, süt sebze aldığım bu arkadaş artık bunları üretmeyecek ve kan kaybımız böyle sürüp gidecek.
    devletin insanları köylerine kasabalarına geri çağırması lazım, teşvik etmesi lazım. köylere öğretmen doktor hemşire gitmesi lazım. okul, hastane,yol , su, elektrik lazım ki efendimiz olan köylü üretmeye can atsın. en azından kanal istanbul'a harcanan 80 milyar köylere akması lazım ki insanlar şehir yerine köyleri tercih etsin.

    edit: çırpınışlar var hayırlısı bakalım.
  • gitmediğin yer senin değildir.

    köyleri boşaltıyorlar, ileride oralar işgal edildiğinde yeni nesil zaten gitmiyorduk diye sesini çıkartmayacak. çünkü orada vakit geçirmemiş kıymetini bilmiyor.

    sonra buzullar eriyip denizler taştığında o köylerimizde başkaları yaşayacak biz de yok olup gideceğiz. israil vaadedilmiş topraklarda fink atarken biz de metrobüs bekleriz.

    bunlar hep oyun. evet.
  • tarım ve hayvancılık sektörünü sermaye sahiplerine peşkeş çekme odaklı bir politikanın kaçınılmaz sonucudur.

    evet ben bunun bir devlet politikası olduğuna inanıyorum. bir çok kişi ülkenin bir tarım politikası olmadığını, bu yüzden tarımın git gide daha kötü hale geldiğini savunuyor.

    bence tam tersi, devletin bir tarım politikası var ve bunu da sıkı sıkıya ve gayet başarılı bir şekilde uyguluyor.

    dedemden örnek vereyim.

    annem dahil 3 kız 1 erkek evladı vardı. toplam 80 dönüme yakın toprağı vardı. hem de gayet verimli ve sulak araziler. sakaryada.
    erkek evlat (yani dayım) okumayıp çiftçilik yapmak istedi. çünkü o zamanlar (1990 yılına kadar) çiftçilik gayet iyi kazandırıyordu. okusaydı da imam hatipte okuyacaktı gerçi.

    şu anda dayımın 3 oğlu var. 1 i endüstri mühendisi oldu, diğer ikisi de hala üniversitede. dedem öldükten sonra toprağın büyük kısmını dayıma bıraktığı halde dayım yarısından fazlasını sattı. şu anda istemeye istemeye çiftçilik yapmaya çalışıyor ve sürekli zarar ediyor.

    dayımın 3 oğlundan hiç biri çiftçilik yapmayacak. keza köyde de durum aynı, zaten dayım köy evinden ilçeye taşındı bi 10 sene önce falan.

    yani demem o ki, sadece 25-30 yılda ve 1 hanede işlenen toprak miktarı 80 dönümden 0 dönüme düştü.

    bu kadar büyük bir çöküşün sistemli olmama ihtimali var mı? veya devletin bundan habersiz olma ihtimali?

    bence yok.
  • dışarı boşalıyorlarsa sorun olmayan durum.
  • son yıllar denilen yılların üzerinden abartısız 25 yıl falan geçmiş olabilir.
  • mümkünse şehirde ölsünler. devletin yerinde olayım köyünü terkedip şehre göçenin evine, arazisine çöküp orman işletmesine devredip ağaçlandırırım. neden geri gelmesinler diyorum? çünkü; geldiklerinde doğanın anasını sikiyorlar yol kenaları çer çöp, bok püsür.şehirleri kirlettikleri yetmiyormuş gibi birde doğup büyüdükleri yerin içine ediyorlar. köyde yaşayan halk çöpünü evinin bahçesine yakıp imha ederken bunlar götürüp ormana döküyor. sonra şehirde nasıl bir yokluk çekmişlerse artık köye yerleştiklerinde tam bir doğa düşmanı haline geliyorlar eline baltasını alan ormanda ağaç koymuyor kesiyor. evinin önüne 10 yıllık yakacağını biriktirip onu da orda çürütüyor.adam o.ç çünkü.
  • insanların köyde sosyal yaşam alanı çok kısıtlı. cinsiyeti kadınsa komşuya misafirliğe gider, erkek ise kahvehaneye gider. fazla bir seçenek yok köyde. yapacağı iş tarım ve hayvancılık olacak büyük ihtimal. tarladan bir ürün almak isterse yapacağı işlemler şöyle olacaktır. öncelikle tarlayı traktörü ile gerekli teçhizat ile sürerek ekime hazır hale getirecek. ardından ekimini gerçekleştirecek. sonrasında çapası ve sulaması olacak. arpa buğday gibi kolay ürünler ekerse çapa ve suya ihtiyaç olmadan hasat zamanı biçerdöver ile ürünü alınır, sapından saman yapılır. arpa, buğday vs. ürünler için başta gübresini de atacak. haşhaş, çekirdek, pancar, meyve ağaçları için ürün zamanı parasıyla işçi de tutacak. yani anlayacağınız mazot pahalı, gübre pahalı, su paralı, zehiri, ilacı, biçerdöveri paralı, amele paralı. arpa, buğday gibi ürünlerden zaten para kazanmıyor. yaptığınız masrafları düşünce elinize bişey kalmıyor. hayvancılık da apayrı. hayvan beslemek kolay değil. büyükbaş bir hayvanı beslemek için samanı, yoncası, silajı, yemi hepsi olacak. beslenmesi iyi olmazsa süt verimi de et verimi de düşük olur. küçükbaş hayvan güdülecek. tarımdan doğru dürüst bir para kazanılmıyor. hayvancılıkta ise dönem dönem para kazanılsa da o da tarımdan farklı değil. bir de yazın yüksek sıcaklar altında tarlada çalışacaksınız. tozun toprağın içersinde. kışın soğuğunda, çamurda hayvanları besleyip, altlarını temizlemeye çalışacaksınız. yaşamınızın büyük bir çoğunluğu köy dışına çıkmadan geçecek. dünyayı geçtim ülkedeki şehirleri bile görmeden ömür geçecek. şehirde çalışan işçi insanları veya okumuş eğitimli tanıdıklarınızı görüp onlara özeneceksiniz. siz köyde çamurun, toprağın, bokun içersinde debelenirken, onların klimalı odalarda ki işlerine, doğalgazlı evlerinde ki yaşamlarına özeneceksiniz . sigortanızı da kendiniz yatıracaksınız. sağlık ve eğitim de kısıtlı. en yakın hastane ilçe de. başınıza ağır birşey gelse ilçeye ordan ile gönderileceksiniz. çocuğunuza güzel bir eğitim veremeyeceksiniz. köyde birleşik sınıflarda veya taşımalı eğitim alacak. dersane, özel ders, okul seçimleriniz yok denecek kadar az. kendinizi geçip çoçuğunuzun güzel bir yaşamı olması için köyden kaçıyorsunuz. köyde kalsanız bile onu okutup köyden çıkmasını sağlıyorsunuz. ben kendi büyüdüğüm köyümden nefret ediyorum. insanları yobaz, iki yüzlü, kıskanç, kötü niyetli, dedikoducu. rahat bir yaşam alanınız yok. saygısızlık diz boyu. ben en azından benim gibi düşünen olmasa bile saygılı ve sevgi dolu insanlarla köyde yaşamak isterdim. tabi belli bir birikimim olması şartıyla. ama o güzel insanlar o güzel atlara binip gideli yıllar oldu. demirin tuncuna insanın piçine kaldık.
  • olması gereken bir durumdu, yıllardır geciktirilmişti/ertelenmişti. endustri toplumuna giden yol kentlileştirmeden geçer. bundan sonraki adım, boşalan arsaların büyük şirketler ve/veya devlet tarafından profesyonel bir şekilde tarıma açılması (abd nin mısır tarlaları gibi).

    köylüler toprağa bağlı düşündükleri için uzun dönem düşünmeyi beceremezler. fikir algıları yıllık bilemedin iki yıllıktır, kısa vadelidir. bir sene patatesin kilosu 10 lira oldu diye sonraki sene hepsi patates eker, patatesin kilosunu 1 liraya düşürürler. sonra yol kenarlarında ürünlerini yakıp ağlaşırlar.
hesabın var mı? giriş yap