• tuvaletin ufak olani..
  • nadiren isemek fiili icin de kullanilan bir sifat.. (bkz: kucuk abdest)
  • chish
  • evlerde genelde kapatılıp ardiye olarak kullanılan mekan.
  • kibar ve hayatın gerceklerinden uzak hanımlar icin cis .(bkz: kucuk tuvaletim geldi).
  • bir elinizle kapıyı açarken öbür elinizle sifonu çekmek durumunda olduğunuz, altınızı taharet borusu yerine eski usul çorp çorp yıkadığınız, sifonu çeker çekmez üzerinize su sıçramaması için dışarı kaçtığınız, içeride gazete kitap okuyamadığınız, bacaklarınızın uzun süren oturma biçimine dayanamadığı, köyden gelen eş dostun ya da hijyen meraklısı dallama misafirlerin tercih ettiği, genelde banyo + tuvalet versiyonunun dolu olduğu zamanlarda akla gelen zor gün dostu.
  • büyük mü küçük mü? sorusunun küçüğü.
  • (bkz: #6697681)
  • alaturka ya da alafranga ayrımı yapmaksızın, her tuvalette bir şeyler okuyup, bulmaca çözebildiğim için bir kurşun kalem hep bulunurdu lavabonun altında dede efendi'deki öğrenci evimizin küçük tuvaletinde. çok yalnız olduğum, bunu neredeyse bir tercih haline getirip benimseyerek yegane ev arkadaşımla bile icq'dan "sende sigara var mı" ya da "bir çay suyu koysana ben de demleyeyim" düzeyinde iletişim kurduğum bir zamana denk gelmişti o evde oturmam da. bir gün beyaz fayanslarından birine, "bilmezler yalnız yaşamayanlar, nasıl korku verir sessizlik insana; insan nasıl konuşur kendisiyle; nasıl koşar aynalara, bir cana hasret" yazmıştım kurşun kalemle. yalnızdım, canım sıkılıyordu ama birilerinin varlığına da tahammül edebilecek halim yoktu, depresiftim ve bundan hoşnuttum da içten içe. bir depresifin en çok ve uzun zamen geçirdiği evreninde, tuvalette günde bir kaç kez uzun vakitler geçiriyor, bulmaca çözüyor, kitap okuyor, fayanslara tuhaf şeyler çiziyordum. işin hastalıklı yanı, çömelmiş vaziyette, o rahatsız halde bile, fayanslara şahmeran çizmekten, kare karalamaca çözerken sindirim sistemimden hareket beklemekten, hızlı gazeteci okumaktan son derece hoşnuttum. ev arkadaşım, kıymetli götüne kıyamadığı için alafranga tuvaleti kullandığından bu 2 metrekarelik mekan iyice benim olmuştu. zamanla ilk şiirin altına, üstüne, yanına, yöresine yeni şiirler, dizeler eklenmeye başladı. fayanslar giderek doluyordu.

    sonra bir gece küçük tuvaletten bir gürültü geldi. koşuştuk, kapısını açtık. herhalde bir mıntıka savaşı gerçekleşmişti. ve kaybeden fare, 30 santimi bulan o tiksinç vücuduyla ortayerde kanlar içinde yatıyordu. ani bir kararla "kullanım dışı" sayıldı tuvalet. götüne koyduğum öğrenci evi, küçük dünyamı kıskanmıştı benden. taşınana kadar girmedim, kapısını açmadım bir daha.

    zaten "iyileşmiştim" de taşındığımız vakitler.
  • ingilizce'de half bath denilen ev parçası.

    eskinin vizyonsuz müteahhitlerinin yaptığı vizyonsuz evlerde çirkin, sevimsiz, alaturka, ıslak yerlerdi. şimdilerde yeni binalarda (veya elden geçirilen evlerde) daha çok özeniliyor ve alafranga tuvaletiyle, seramikleriyle, minik dolabıyla 'büyük banyo' şıklığında yapılıyor.
hesabın var mı? giriş yap