• kafayı çizmekin daha da ilerisi...
  • argoda esrar içmek.
  • edebiyat için şöyle bir teori vardır;
    bir yazarın iyi yazması için kafayı kırması, acı çekmesi, çok derin hissetmesi, derin düşünmesi lazımdır. iyi nitelikle yazı derin hislerin ve düşüncelerin ürünüdür.
    bir eleştirmenin iyi değerlendirmesi için bir yazarın metninde kafayı kırdığının kanıtlarını bulması lazımdır. iyi bir kritik iyi bir gözü gerektirir. bir eleştirmenin delilikleri ve acıyı görmesi için biraz deli, biraz da çekmiş olması lazımdır.
    adaletsizlik şurda; yazarlar kendi acıları içinde boğulurken eleştirmenler başkalarının acıları içinde boğulurlar. ya kafayı kırıp iyi bir yazar olursun, ya da kafayı kıranların yazdıklarıyla uğraşa uğraşa kafayı kırarsın ama senden hiç iyi bir yazar olmaz. ama sonunda herkes kafayı kırar.
  • merhaba sözlük, geri döndüm ben ve aklıma yazacak başlık olarak ilk burası geldi, yani gerçekten de "geri" döndüm.
    başlasam mı anlatmaya hiç uyuyamadığımı, uyumaya çalıştıkça boğulacak gibi olup, o sıkıntıdan çokça ağlayıp, ağlamak midemi bulandırdığından o kısır döngüden bir türlü çıkamadığımı. giderek kendime yabancılaştığımı, her an daha da kendime acıdığını, bunun çözümsüzlüğünü bilsem de bi uyuşturucu gibi kendime acıdığım sahneler yaratmaktan vazgeçemediğimi. bi bok ilerleyemediğimi, yazdıkça gaza gelişini sevdiğim kafamın beni bi milim ileri götüremediğini, düşünmek diye sandığım şeyin anca kaos yaratmaktan ibaret olduğunu, kendimin kendime bi başka kişi gibi davranıp kendime karşı bile belirli şekilde görünmeye yönelik şekil alacak kadar kaybolduğumu. ya da hiç gerek yok bence de, burda beni bilen üç beş kişi tahmin ediyordur aynı phatetic çıkmazlarda sürünüp durduğumu, yani daha doğrusu kendimi süründürüp durduğumu. bi hava alsan geçerle kendine dertler yaratmak arası çok mesafe yok ama ben her ikisi, ya da o çok bilmiş kafama haksızlık etmeyeyim her olasılık hakkında o kadar düşündüğümü sanıp kendimi yiyorum ki bir yerden sonra kafamın içinde neler olup bittiğini anlatmak için kullanacağım tüm kelimeler benim için güvensiz oluyor, ne dersem diyeyim onu niye dediğimi düşünüyor, sonra onu niye dediğimi düşünmemi düşünüyor ve matruşkalar altında kalıp eziliyorum. evet matruşka. kafamın içi bir matruşkalar çöplüğü, ne güzel kelimesin sen matruşka.
    hiçbir yere de bağlamadan bitireyim bu yazıyı, gideyim kafamın derisi yüzülünceye kadar matruşkaları çıkartmaya devam edeyim. ve bu yazının saçmalığını, anlamsızlığını da düşünmeyeyim bir sefer.
  • akabinde contayı sıyırmak gerekir... kendimden biliyorum.
  • bu cok guzel, gunesli ve ilik pazar gununde erkenden uyandim ve bilgisayarin basinda iki buklum halde calisirken buldum kendimi. kac gundur tezim icin karmasik, daha dogrusu bir suru ic ice gecmis ven semasi ve akis tablosu yapabilecegim bir program ariyordum. bir suru oneri okuduktan sonra bir tanesinde karar kilip su lanet olasica analiz sonuclarini cizmeye sonunda basladim. aslinda oncesinde biraz geleneksel bir yontem kullanip kagit kalemle cizdim. sayfalarca tuttu ama, hem kafama oturmasi, hem de programda yaparken onumde gorsel bulunup kolaylik saglamasi icin gerekliydi. neyse. cizmeye basladim. bir yandan ciziyor, bir yandan da kendi kendime konusuyordum. konusuyormusum daha dogrusu. ben de sonradan fark ettim. ilk sema ortaya yavas yavas cikarken birden gulmeye basladim. durdum ve inanamaz gozlerle ekrana bakakaldim bir sure. ruyada miyim, yoksa gercek mi bilemedim. aylardir acisini cektigim, ruyalarimda gormeye basladigim tezimin analiz sonuclarini ciddi ciddi raporlamaya basladigimi fark ettim ben az once. bir yandan guluyorum bir yandan da “yok canim, olamaz. yok yok, olamaz. kesin bir seyi yanlis yapmisimdir. tum bunlar ruyadir” diyorum kendime. tam aglayacagim; ama bir gulme aliyor beni. yerimden kalkiyorum. on adim atinca bitiveren evimin icinde dolaniyor, gidip aynada kendime, ozellikle de pandalarinkini aratmayak gozlerime bakiyorum. donup bilgisayarin karsisina oturuyorum ve ortaya cikan semaya bakiyorum. sonra beni yine bir gulme aliyor. kendime “niye guluyorsun?” diyorum. “eskiden olsa aglardin. simdi de guluyorsun. senin de bir ortan yok. cins misin nesin? sonunda kafayi gercekten kirdin” diyor. “elimde degil ki. inanabiliyor musun? bitiyor sanirim” diyorum. “oyle gorunuyor” diyor biraz saskinlik ve kusku icinde. “bilmiyorum. bitiyor mu gercekten? ya bitmezse? ya her seyi yanlis yapiyorsam?” diyorum. dehsete kapiliyorum. “yani ben de emin degilim. olabilir; ama dogru da olsa yanlis da olsa bir seyler yaptigin kesin. tek basina ugrastin ve ogrendin. yapamayacagina iliskin kuskuya kapildigim cok oldu, ne yalan soyleyeyim; ama yaptin. calistigini biliyorum ben senin” diyor. “ama ya dogru degilse?” diyorum gozlerim dolmus halde, “ya her seyi yanlis anlayip yanlis yaptiysam?” “zibilyon kere gectin uzerinden. yine okur ogrenirsin. yanlissa yine yaparsin. hata yapmissan duzeltirsin” diyor kaslarini hafifce catarak. sonra ekliyor: “hata” diyor, “su yasamda en cok yapmis oldugun sey degil mi senin?”

    “hata” diyorum, “su yasamda en cok yapmis oldugum sey.”

    sonra beni yine bir gulme aliyor. gozlerini devrip bana bakiyor ve “bu nasil bir ruh hali?! beni o kadar yoruyorsun ki… biktim senden! aglayacaksan agla; guleceksen de gul” diyor.

    “yerimde duramiyorum; ama bir yandan da yerimden kalkamayacak kadar yorgun hissediyorum. bitiyor olmasina sevinmek istiyorum; ama bitiyor olmasina da inanamiyorum bir yandan. hem kosmak hem de uyumak istiyorum. gozlerim dolarken beni bir gulme aliyor. bunlarin hepsi ayni anda! inanabiliyor musun? cok sacma. her sey cok sacma.”

    “hem de fazlasiyla sacma” diyor ve guluyor.

    nasil anlatsam size gercekten bilmiyorum. altinda kalirim ve altindan sag cikamam saniyordum bu surecin. altinda kaldim. altinda uzun sure aci da cektim; ama saniyorum ki altinda kaldigim bu seyi sirtlayip kaldiracak kadar guclendim sonunda. hem de duzenli uyku, duzenli spor ve saglikli beslenmeyle ya da onlarin sayesinde. bunlari duzenli calismayla ayni anda yapabilmek benim icin cok onemliydi ve cok surdurmek icin cok cabaliyorum. cok yorgun hissediyorum ama, yaptigim ufacik bir sey, atabildigim tek bir adim bile surdurmemi sagladigi icin ortaya bir seyler cikarmaya ugrasiyor ve cabalamayi birakmiyorum.

    yuzumde gulumsemeyle karisik aglamakli bir ifadeyle “biliyor musun, bir sema insani ancak bu kadar duygulandirabilir” diyorum.

    guluyor bana. “kafayi gercekten kirdin” diyor. yuzunde “ben seninle ne yapacagim?” dercesine bir ifade var. goremiyorum ama, eminim bundan.
  • yine ben! kendime not olarak yazdigim bir yazi. bilgi icermemektedir.
    ***

    bazi sabahlar yataktan kendimi zar zor cikariyorum. bunun nedeni, buyuk olasilikla, kafayi hem coktan kirmis olmamdan oturu yasamaktan duydugum bezginlik hem de kafayi daha fazla kirmamak icin her gun yaptigim spor. her yerim agriyor. kosabildigim her gun kosuyorum ve bu yetmezmis gibi baska baska egzersizler de yapiyorum. bedenimde calismadik kas kalmasin! varolussal sancimin yerine spor sonrasi olusan kas agrisini koymayi cok isterdim; ama bu pek mumkun olmuyor. istesem de istemesem de dusunuyorum ve cildiracak gibi oluyorum. oturup dusunerek gecirdigim ve sonunda kendimi icli icli aglarken buldugum saatleri spor yaparak geciriyor ve dikkatimi dagitiyorum. boylece durup dusunmemis oluyorum. “dusunmuyorum” dedigimi bakmayin. elbette dusunuyorum. dusunmemek diye bir durumdan soz edilemez. kafayi kirmama yol acan konularla ilgili dusunmuyorum; dusunmemeye calisiyorum diyelim. gormezden geliyorum; iteliyorum. bazen de oteliyorum. mesai saatleri disindaki zamanimin cogunu spora ayirmis durumdayim. tezime de calisiyorum; ama uzun sure oturup kalirsam ya da arka arkaya birkac gun kosmazsam icime karanlik cokuyor. gogsumdeki karadelik buyuyor, buyuyor ve tum yasama sevincimi oyle bir emiyor ki icimden yalnizca aglamak geliyor. sartlarin normal gelisecegini dusunecek olursak, dogal omrumu tamamlamama daha bir 40-45 yil var. ben onu kisaltip 30 yil diyorsam da omrumu uzatmak icin gerekli her turlu eylemi de bir yandan gerceklestirdigimden, herhalde bir 40-45 yil daha yasarim. (kendimi yok etmeyeyim diye kosarken omrume omur ekliyorum buyuk olasilikla.) bir insan omru benim icin fazla uzun ve yasamam gereken onca yil gozumde buyuyor. o kadar yil nasil yasanir?

    eskiden her sabah “bugun de yasiyorum. lanet olsun.” diye uyanirdim; ama olmeyi bu kadar istemiyordum. bu bakis acisi, yasamimi zorlastiran belirli ozelliklerimle nasil basa cikacagimi bilememekten kaynakliydi daha cok. simdi sabahlari kendimi yataktan cikarip yapabildigim kadar egzersiz yapip hazirlanip ise gidiyorum. bu tumceden sonra “kendimi harika hissediyorum.” gibi bir tumce beklemediniz umarim. icinde bulundugum daha cok “bugun de hayattayim; ama sona biraz daha yaklastim. ha gayret.” bezginligi. zamanimi bir bicimde gecirmeye calisiyorum iste.

    “hayatta kalmak icin kos.”

    sloganim bu. dun mesai bitiminde icime bir aci saplandi ki neyin tetikledigini cok iyi biliyordum aslinda. iyi ki bisikletle gidip geliyorum ise. eve bisikletle gelmeseydim cildirirdim yolda sanirim. buna karsin kendimi eve zor attim. yari karanlik evde yere cokup oylece kaldim bir sure. sonra aglamaya basladim. kosmaya cikmam gerektigini biliyordum; ama ben daha cok yere oylece oturmus, bana eslik etmesi icin bir sarki aradim bir sure. karanlikta oturup “bu boyle olmayacak.” dedim gozyaslari icinde. “lanet olsun.” diye gecirdim icimden, odanin aydinlatilmis diger yarisina bakarken. bense isiklari acilmamis tarafinda, karanlikta oturuyordum. karanliktan aydinliga gecmem gerekiyordu. ustumu cikardim. gidip banyodaki aynada gozyaslari icinde kendime baktim. “acinasi bir haldeyim.” diye dusundum mu diye dusunuyorum su satirlari yazarken. emin degilim. kendimi neden boyle goruyorum ki? kendimi boyle mi goruyorum? pek sayilmaz. acinasi bir halde oldugumu hic sanmiyorum. gidip saclarimi toplayip yuzumu yikadim ve kizarmis gozlerimi sildim. sonra uzerime kosu giysilerimi gecirdim ve kosmaya ciktim. icimden gecen bir sarki vardi. oyle bir sarki ki icimdeki karanlik bir sarki olsa, o sarki olurdu. insanlar neseli, enerjik sarkilar dinliyorlar spor yaparlarken. bense o an nasil hissettigime gore sarkilar dinliyorum. akil sagligini korumak icin kosuyorum ben sonucta. (gerci akil sagligimin yerinde olup oldugundan emin degilim.) hayatta kalmak icin kosuyorum. evet, bu daha dogru oldu. sonra evden ciktim ve kosmaya basladim. kulaklarimda o sarki ile. kosumun ilk 7 dakika 22 saniyesinde, en azindan. kosmaya basladiktan sonra sarkiyla birlikte aglamaya da basladim. gozyaslari ruzgarda yuzumde dagildi birkac dakika. sonra gecti. sonra kostum da bitti. 5 km kostum. kesintisiz. kosmaya aglayarak baslamis olsam da dun ofkeliydim kosarken. her neyi bastiriyorsam aciga o cikiyor kosarken. (duygularimi aciga cikarip rahatlamanin yani sira, duygularimin yogunlugunu azaltmak ve olumsuzlari elemek icin de kosuyorum bir yandan, dusununce.) dun aciga cikan duygu, ofkeydi. belki kizginlikti. emin degilim. kosarken bunun uzerine dusundum. hissettigim; ofke mi (gecmisten gelen, koklu), yoksa kizginlik mi (guncel, anlik/kisa sureli)? icimde ofkenin bittigini saniyordum. belki bitmemistir. belki de yalnizca tepem atmistir. duygularimi aktaramayinca tepem atiyor. bazen kestirip atasim geliyor her seyi. yapamiyorum. zaman zaman yapmaliyim belki de; cunku bir yerden sonra bu, kendime yonelen bir saldirganliga donusuyor ve kendimi yok etmek istememle sonuclaniyor. kimseyi incitmek istemiyorum. kendimi bu yuzden mi cektim ben insanlardan diye dusunuyorum bazen. bunun da etkisi olabilir. kendimi anlatmayi cok denedim. karsiligini buldugu da oldu, bulamadigi da. bir yerden sonra pes ettim. aslinda hala pes etmedigimi dusunuyorum; ama karsilik bulamadiginda kiriliyorum ve sonra kendimi cekiyorum. burada sorunlu bir oruntu var ve ben bunu degistirmeliyim.

    basima her ne geliyorsa isteklerime karsi koymaktan, onlari gormezden gelmekten ya da bastirmaktan oturu geliyor. kendimi gucsuz ve acinasi hissediyorum ki boyle hissetmekten hic hoslanmam. bundan hic hoslanir ki zaten? gucsuz ya da acinasi oldugumu dusunmuyorum. boyle davrandigimi da hic sanmiyorum. o zaman boyle hissetmeyi de birakmam gerekiyor. o zaman bana boyle hissettiren her ne ise ona bir son vermem gerekiyor. bazen her seyi kaldirip atasim geliyor. yapacagimi pek sanmiyorum. yapacak olursam da bu, buyuk olasilikla, kendimi kaldirip atmamla sonuclanir saniyorum. hayir, ben gucsuz biri degilim. tersine, oldukca guclu oldugumu dusunuyorum. o zaman oyle davranmaliyim.

    boyle dusundum kosarken. bunlari dusundum. kosum bittiginde daha iyi hissediyordum; ama cok sakinlesmis degildim. bugun de degilim. yoksa yazamazdim bunlari. oylece dokuldu icimden tum sozcukler.

    gereksinimlerimin ne oldugunu biliyorum. ne istedigimi de biliyorum. kendimi gozlemlemekte iyi oldugumu ve icgorusu yuksek biri oldugumu dusunuyorum. ben kendimde genellikle neyin neden ve nasil oldugunu ve neyin neleri nasil tetikledigini biliyorum cogunlukla. o zaman bunlara uygun davranmaliyim. tek basina kalmanin da bir siniri oldugunu goruyorum. ben bu kadar yapabildim. simdi bunu degistirmeye, iyilesmeye calisiyorum. yoksa benim icin felaketle sonuclanacak gibi gorunuyor.

    boyle hissederek 45 yil daha yasanir mi? dusunurken bile afacanlar basiyor beni. kafayi hepten kirarak yasamak istedigimi hic sanmiyorum. “gunler gecsin, bir an once bitsin.” diye hissederek yasanmaz ki. o zaman bir sey yapmali.

    hani sinirlari zorlamayi cok seven ayarsizin teki, sebat eden inatcinin biriyim de bu kadari benim icin de fazla. hepten kirilip gitmeden nasil bir cozum bulmam gerektigini henuz bilmiyorum. kosuyorum. hayatta kalmak icin simdilik baska bir cozumum yok; ama baska bir cozum varsa benim onu bulmamam diye bir durum soz konusu olamaz.

    ama sanirim bu sefer bir cozum bulmam gerekmiyor; cunku ne oldugunu biliyorum. benim carpik birkac bilisimi degistirmem gerekiyor. bakis acim ve dusunusum degisirse nasil hissettigim de degisecek buyuk olasilikla. kendime iliskin nasil dusundugum, kendimi nasil gordugum hissettigim duygularla dogrudan iliskili cunku. degisim yasarsam, degisimin davranissal disa vurumlari da daha farkli, daha olumlu olur diye dusunuyorum. umuyorum. bunun uzerinde calisacagim. kosmayi birakmadan.

    sloganimiz su: hayatta kalmak icin kos.
  • bulantılar içindeyim
    beni anlarsan sevinirim
    boşluk kusmak üzereyim
    sıkıntıdan öleceğim
    (bkz: delirmek)
hesabın var mı? giriş yap