• söyleyeceklerim var albümünde yer alan güzel bir uğur ışılak şarkısı. özellikle aralardaki, bağlamanın re teliyle atılan sololar çok güzel. alınteri olan sözleri ise şöyledir;

    bu veda faslından belki cayarsın,
    gözümün içine dal biraz daha,
    yüreğimde derin ahı duyarsın,
    aşktan nasibini , al biraz daha.

    gitme, gitme, kal biraz daha.
    gitme, gitme imanın varsa allah'a.

    kurtuluş yok, aşkın alın yazımdır,
    ne söylersen söyle, merhem nazındır.
    emrine amade, gönlüm sazındır,
    mızrabın olayım çal biraz daha.

    gitme, gitme, kal biraz daha.
    gitme, gitme imanın varsa allah'a.
  • sevgiliye gitmemesi için yalvarırken o kadar çaresizleşmek ki "gitme imanın varsa allah'a" demeyi göze alabilmek... böyle bir şarkıdır.
  • biraz kal... iyiydik böyle. daha önce dokunup, şimdi dokunmadığın yerler var hala. azar azar sunup duvara çarpılmış, kağıtlar gibiyim; bükük ve işe yaramaz.... yetmezsin, yetinemezsin, anlatılamazsın; anlatamam... ne seninle aynı zamanı yakalama çabam oldu geldiğinde, ne gidişini zamana sığdırabilme yeteneğim. yapamam da zaten. gücüm yetmez yanımda olduğun zamanları ömrüme sığdırmaya. gerçi seversin hesapsızca, öylece siktirip gitmeyi. belki de iyi oluyor öylece gidişin. tüm umutlarımı yitirince sana dair yazmaya başlıyorum. yine de gitmesen gelmezdi belki sonbahar... ben mi istedim gelmesini sonbaharın, yoksa sen mi yalandın? kal biraz daha yine de sen....
  • yalnızlığın son evresi olan acı temenni.
    güç, kudret, yetki, para, mutluluk, huzur sahipleri zirveye doğru yürürkenki en adrenalinli zamanlarda yanlarında birinin olup olmamasını pek umursamaz. ayağı yere beş çiviyi birden çakan her şeye kâdir bir çekiç gibi sağlam basıyordur ve ihtiyacı yoktur kimseye.
    ama gücün yitip aslanın yaşlandığı veya bazı zincirleme olaylar sonucu kötüye gidiş vardır ki, işte orada doğanın insana olan baskınlığı ortaya çıkar. şu koskocaa fezada kendi yumruğunun üstüne balyoz tanımayan kasırga kılığına bürünmüş insanlar, ılık bir nisan yağmuruna dönüşüverirler. nice imparatorlar yalvarmıştır en sevdiğine "biraz daha kal benimle" diye.

    yakın dizi tarihinden iki kült örnekle açıklayabiliriz.
    pek muhterem hayzınbörg'ümüz walter white. o emperor biznıs yapıyordu, bulüüğ kıristıl ondan sorulurdu ve işinin en iyisiydi. ama kaçış başladığında, izbe bir arazide hiçliğin ortasında tek kontak kurduğu tedarikçisine 10 bin dölar önerirken o titreyen sesiyle "bir saat daha kalamaz mısın?" derken duyduk kendisini.

    yedi cihanın en epik reyizlerinden olan john reese örneği var. hep yalnız çalışan, üstesinden gelemediği durumların nadir görüldüğü bir uluslararası ajan kendisi. lakin o kör kurşunla vurulduğunda, o hiçliğin ortasındaki karlarla çevrili arazideki arabanın içinde ölmek üzereyken carter'a "benimle biraz daha kal lütfen" deyişini de işittik.

    demek ki ne kadar güçlü olursanız olun, dünya hakimi de olsanız, yalnızlaştığınızda korkmaya başlıyorsunuz.
    bu, insanın acizliğinin ve hüznünlü kısa döneminin bana göre en çarpıcı örneğidir.
  • gökhan tepe'nin yeni şarkısı. sözleri de şu şekilde;

    yok, inanmak istemiyorum
    olamaz, olamaz.
    çok karanlık yüreğim seni
    göremez, duyamaz

    allah aşkına, kal biraz daha
    boynumuz bükük durmasın.
    al beni yine sakla göğsüne
    ayrılık bizi bulamasın.

    karanlıktan üşüdüm üşüdüm; lambaları yak
    düşünüp düşünüp uykuya dalmak ne mümkün
    kaderim sensiz uyanmak bir ömür bilirim

    istersen üzülüp üzülüp aynalara bak
    neyi var neyi yoksa; her şeyi yak
    denedim ne mümkün seni unutmak sevgilim
hesabın var mı? giriş yap