• (bkz: nimbus)
  • nimbus olanın doğrusu için (bkz: kara bulut)
  • bundan iki üç hafta kadar önceydi. gece oldukça geç yattığım için anca öğlene doğru uyanabilmiştim. yataktan tembel bir ev kedisi gib yavaş ve isteksiz bir şekilde kalktım. lavaboya giderken bir elimle göbeğimi kaşıyıp diğeriyle kıçımın arasına giren boxerımı çıkarmaya uğraşırken, o gün nasıl bir teklifle karşılaşacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.
    kahvaltı niyetine hazırladığım tostu yiyip , süngerbob'u izlerken telefonum çaldı; arayan yıllar önce kaçamak bir ilişki yaşadığım ve evli olan selin isminde bir kadındı. o'nun da canı sıkılmış olacak ki bir anda aklına ben gelmişim ve öylesine aramış (!)..nerede olduğumu sordu. "kadıköy'deyim" dedim. tesadüfe bakın ki o da oradaymış ve işim yoksa görüşebilir miymişiz diye sordu."olur" dedim görüşelim, nasılsa benim de yapacak bir işim yok , yalnızım ve canım sıkılıyor.sonunda yarım saat sonrasına randevulaşıp kapattık telefonu.aceleyle hazırlanıp çıktım evden . taksiden inip hızlı adımlarla starbucks'ın yolunu tuttum. içeri girip şöyle bir göz gezdirdiğimde , selin'i göremedim . "birazdan gelir herhalde" diye içimden geçirip bir kahve aldım ve boş bir masaya geçip selin'i beklemeye başladım.o sırada telefonum çaldı , arayan selin'di ; "bir yere uğramam lazım, yarım saat kadar gecikeceğim, lütfen kusura bakma" dedi. içimden okkalı bir küfür sallayıp "tamam canım problem değil" dedim.
    ve ne olduysa o andan sonra oldu ; karşı masada oturan entel görünümlü bir adamın beni gözünü bile kırpmadan kestiğini farkettim. rahatsız oldum haliyle. ben de ona ters ters baktım gözlerimdeki mesaj aynen şuydu : " ben ibne değilim ona göre!!"
    derken bu entel abimiz masasındaki kahvesini de alıp yanıma yaklaşmaya başladı, o an aklımdan binbir türlü şey geçiyordu , yine o an bir homofobik olduğumu farkettim.
    yanıma gelip "sizinle biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu.ümitlenmesin diye tüm erkekliğimi toplayıp pskikopatca bir bakış fırlattım; "buyur ne konuşacağız?" ,
    ters olan şey ise ben psikopatça baktıkça adamın gözleri parlıyor, ayrı bir mutlu oluyordu.
    bana kendini tanıttı , bir film yapımcısı olduğunu , yakında karabulut cinayetini konu alan bir film projesine başlayacaklarını söyledi. tüm bunların benimle ne gib bir ilgisi olabileceğini düşünmeden edemedim. derken ağızındaki baklayı çıkarttı ; filmde cem gariboplu'nu canlandıracak oyuncuyu daha bulamadıklarını ve benim cafeye girdiğim andan beri bu rol için biçilmiş kaftan olduğumu düşündüğünü söyledi.eğer bu filmde oynamayı kabul edersem bana ücret olarak 150 bin usd vereceklerini belirtti. tabi benden başka iki aday daha varmış ve bir deneme çekimi de yapılaması gerekiyormuş.
    tüm bunları duyunca kafamda şimşekler çaktı. cafedekilerin şaşkın bakışları arasında "benzetildiğim adama bak, böyle birşey olamaz!" diye diye çıkıştım adama "hayır, asla bunu kabul edemem" dedim. adam bu tepkimden oldukça dumura uğramış bir vaziyette yavaşça masamdan kalktı ve son bir umutla kartını masaya bıraktı; "fikrinizi değiştirirseniz bu numaradan bana ulaşabilirsiniz" deyip cafeyi terketti...

    sonra kendi kendime , tüm bunların ne anlama geldiğini sorguladım ,
    aslında, yıllar sonra arayıp sonra da beni eken selin diye birini hiçbir zaman tanımadığımı , ayrıca cem gariboğlu'na hiç mi hiç benzemediğimi ve son olarak da o gün starbucks'a hiç gitmediğimi hatırladım ve hala yatakta olduğumu farkettim . "sanırım deliriyorum..." deyip göbeğimi kaşıyarak kalktım ve televizyonu açıp sünger bob'u izlemeye başladım.
  • kemal kılıçdaroğlu'nun eski soyadı.
  • (bkz: black smoke)
  • aynı zamanda konya'nın akşehir ilçesine bağlı bir köy.
  • felaket, sıkıntı demektir.

    meteoroloji terimi olan için (bkz: kara bulut)
hesabın var mı? giriş yap