• (bkz: #17734892)
  • sevan nişanyan'nın iki cilt halinde yayımlanan kitabı.
    taraf gazetesindeki köşesinde yazdığı tüm yazıların -sonradan eklediği dipnotlar ile beraber- bulunduğu bir kitaptır.
    sadece toplu taşımada okuyarak bitirdiğim kitaplardan biri olmuştur.

    nişanyan'ın samimiyeti ve şeffaflığıyla, etimoloji gibi ağır bir konuda bile nasıl merak aşıladığına şahit olmak isteyenlerin okuması gereken bir eserdir..

    he bu arada: "arapça seçmeli veya zorunlu bir ders olmalı mı olmamalı mı" konusunda sarsılmaz temeli olan bir görüş edinmek isteyenler de bu kitabı mutlaka yiyip bitirmeli..

    ben nişanyan'ı bu yazılarıyla daha bir tanıma ve saygı duyma fırsatı buldum.
    kendisi bu ülkenin pek sevmediği fakat gıpta etmesi gereken nadir entelektüellerindendir.
    bir gün yalnızca azınlık bir meclis tarafından değil, birçok kesim tarafından kıymetinin bilineceğini düşünüyorum, iyimserim bu konuda..
  • (bkz: başucu kitabı)

    yakında bir şeyler yazacağım hakkında.
  • kelimelerle oynamayı seven bir insan olarak haberim olduğu anda üzerine balıklama atladığım eser. okuduğum her bir sayfadan ayrı bir keyif aldım.

    yalnız yazar niyeyse "deyyus" kelimesinin kökenini anlatırken gereksiz bir şekilde "eskiden arabistan'da feministler yokmuş, öyle anlaşılıyor. o yüzden asr-ı saadet demişler belki." diye bir fikir yürütme ihtiyacı duymuş. o kısım biraz üzdü.

    ama emeğe saygımız sonsuzdur ve okunmaya devam edilecektir.
  • ufuk açan bir köşeydi. hele ki gençseniz. heyhat türkiye'de bu tarz köşeler hiç kalmadı.
  • sevan nişanyan kelimebaz serisinde diyor ki: "kötü niyetli olmayan her esprinin her konuda yeri olduğuna inanıyorum. müslüman arkadaşlarımız da bunu kabul edecek olgunluğa erişseler, inanın daha huzurlu, daha mutlu, daha kâmil insanlar olacaklardır."

    (bkz: sevan nişanyan/@ibisile)
  • yazarın taraf gazetesi’ndeki köşe yazılarından oluşan eseri. sevan emmi’nin okuduğum sanırım dördüncü kitabı. etimolojiye özellikle meraklı birisi için belki her sayfası zevklidir ama ben bu konuya uzaktan uzağa bir heyecan duyuyorum o kadar. benim gibiler için ise keçiboynuzu tadında. beş on tane yazıdan biri ikisi mutlaka okunmalı diyebileceğim şekilde.

    yanlış cumhuriyet gibi üzerinde akademik olarak çalışılmış, kapsamlı, doyurucu ve odaklı bir şey beklememek gerektiğini aslında yazar da bir yerde ifade ediyor; köşe yazısında daha ziyade kısa, vurucu, duygu uyandırıcı olmak gerek diye hatırlatıyor. orada da bunu etkili bir biçimde yapmış belli zamanlarda.

    ben okuduğuma memnunum, asla vakit kaybı olarak görmüyorum. ama eşime dostuma -kelimelerin kökeni, arapça ve farsça’nın incelikleri diye ölmeyen kitleye- hangi yazıların okunmasını tavsiye ettiğimi kitabın üzerine işaretledim. kitabımı ödünç verip verimli bir okuma sağlayabileceğimi düşünüyorum bu kimseler için. daha sonra fırsat bulunca buraya da hangi yazıları işaretlediğimin bir listesini buraya eklemek istiyorum.

    bir dilin yaşayan bir organizma olduğunu, tutucu yaşlı memur kafalılara hiç kulak asmadan kültürden, zamandan, komşu kültürlerden etkileşim içine girdiğini ve sürekli değiştiğini güzel anlatmış. bu değişime direnme çabasının boşunalığını yüzümüze vurmuş. dilin zenginliği denen şeyin ince ince anlam ayrımlarını verebilmesinde olduğunu öğretmiş.

    ayrıca eğer yeni kavramları icat etmiyorsak, dünyanın yeni nesnelerini oluşturmuyorsak bunları kelime uydurarak yakalamanın imkansızlığını ve gülünçlüğünü de ifade etmiş.

    bir de dil devrimi diye tarihte yer alan, arapça, farsça ve batı kökenli kelimelerin dilden ayıklanıp orta asya kökenli kelimler üzerinden uydurulan kelimelerle yeni bir dil oluşturma çabasının dili nasıl sakat bıraktığını güzel güzel anlatmış.
hesabın var mı? giriş yap