• romain gary nin dilimize can yayınları tarafından şafakta verilmiş sözüm vardı adıyla çevrilen yapıtı. iki bakımdan şaşırmıştır şahsımı ilk olarak 1990 yılında yayınlanmasına rağmen sözlükte bir entry e sahip olmayışı ve ikincisi bu kıyıda köşedeliğine rağmen bir şaheser olması.
    bir annenin yaşamın acısına sıkıntısına inat gelecekteki mutlu günlerine yaptığı bir güzelleme gibi sevdiği oğlu ve bu oğulun dünyayı gerçek adalete kavuşturup annesinin ayaklarının altına sermek için giriştiği mücadele herkes için tanıdık. ne de olsa anne sevgisinin koşulsuzluğu ve insanoğlunun bir an önce büyüme isteği,yıllar geçtikçe bir şeyler başarma isteği; olağan koşullarda sessiz dillendirilmeyen ve çoğu insanın öyküsüdür..ama olağanüstü şartlarda yaşanınca ve bunu yaşayan kişi (romain gary) annesine verdiği sözü(bir başyapıt yaratma) tutarcasına bir çabaya girince (gerek anlatımdan gerekse diğer yapıtlarına bakarak) karşınızda böyle bir roman buluyorsunuz.."yaşadım ben" diye bitiyor kitap dışarda da yağmur yağıyor.
  • romain gary nin kendi hayatından kesitleri taşıyan romanı. can yayınlarından çıkan kitabın arka kitap yazısı şöyledir
    annemden gelen mektuplar giderek kısalıyordu. kurşunkalemle yazılmış ve ayaküstü karalanmış şeylerdi bunlar. çok da hüzünlüydüler. "sevgili küçüğüm," diyordu son mektubunda, "yalvarırım beni düşünme, benim için üzülme. korkusuz bir adam ol. bana ihtiyacın olmadığını artık bilmelisin. artık çocuk değilsin, bir erkeksin. başkalarının yardımı olmadan da ayakta durabilirsin. sevgili küçüğüm çabuk evlen. çünkü yanıbaşında bir kadının varlığına kesin ihtiyaç duyacaksın. belki de sana yaptığım en büyük kötülük buydu. özellikle de iyi bir kitap yazmaya bak. çünkü seni ancak böyle bir çalışma yatıştırabilir. sen her zaman iyi bir sanatçıydın. beni düşünme. sağlığım iyidir. annen." ölümünden önceki son birkaç gün içinde iki yüz elliye yakın mektup yazmış, bunları topluca, isviçre'deki bir arkadaşına göndermiş. bu mektuplar düzenli aralıklarla bana, cepheye gönderilmiş. ve böylece annem, öldükten sonra bile bana güç ve yüreklilik aşılamaya devam etmişti. tam üç buçuk yıl boyunca

    kaynak:www.canyayinlari.com
    *
  • romain gary nin baş yapıtı *. beş ya da on kez okundu tarafımdan, saymadım. o kadar çok insana okuması için verdim ki, kitaplığımdaki durumu en içler acısı kitaptır şu an. öyle yıpranmış, üzerinde ellerin ve gözlerin izi kalmış.
    müthiş bir anne, oğul öyküsüdür. bütün kitap sanki şu sözleri söylemek için yazılmıştır ( bire bir aynı değil, anımsadığım kadarıyla): " bir erkeğin başına gelebilecek en büyük kötülük, aşırı şefkatli bir anneye sahip olmaktır, sevginin ve ilginin en üst düzeyde varoluş biçimini kana kana içmişsindir. ömrün boyunca hep bunu verebilecek bir kadın arayacak, verilenle asla yetinemeyeceksindir. ama hiç bir kadın onu aşan sevgiyi ve şefkati veremeyecektir".
    sıradışı, gözüpek bir anne ve onun biçtiği rolleri gerçekleştirmekle yükümlü oğul... komik, acıklı, çok içten, çok insan.
    kitabı okuduktan sonra bir oğlum olmasını istemiştim. *
  • annesine verdiği söz gereğince yaşamını bir anıta dönüştüren yazarın otobiyografik kitabıdır. kendini adamanın ne olduğunu görebiliriz bu kitapta. şaşırtıcı bir yaşam, usta bir kalem ve etkileyici bir hikaye. kimi yerleri bir hayat dersi niteliğindedir. anımsayabildiğim kadarıyla:

    --- spoiler ---
    hukuk fakültesine devam ederken çok hoş bir kızla birlikte yaşamaya başlar romain gary. fakat o kadar meşguldür ki, kızla doğru düzgün ilgilenememeye başlar. bir süre sonra kızdaki tuhaflıkları farkedip takip eder ve kızın bir ilişkisinin olduğunu öğrenir. başka bir adamla birliktedir kız. eve gider, gece sevgilisi kapıyı çaldığında bir süre kapıyı açmaz. kapıyı açtıktan sonra sevgilisine tokat atar ve neden kendisini aldattığını sorar. kızın tanıtı çok anlamlıdır, "çünkü sana çok benziyordu" yazar bu sözün ne kadar acı olduğunu çok uzun zaman sonra farkettiğini söyler kitabında.
    --- spoiler ---
  • annemin yıllar boyu bekleyip, askere giderken okumam için elime tutuşturduğu kitaptır. eh, böylesi kalp-parçalayıcı 1 kitabı askerde okumanın doğal 1 sonucu olarak her gün ankesörlü telefondan kendisine wail ediyordum ben de. sonununda ikimiz de perişan olduk ama herhalde hayatımda okuduğum en güzel üç beş kitaptan birini de bu vesileyle okumuş oldum: soluğumu tutararak, 1 solukta.
  • on yıl kadar önce henüz 14-15 yaşındayken okuduğum, bir şekilde kaybettiğim, kimi ayrıntıları zamanla hafızamdan silinmiş olsa da beni nasıl etkilediğini, okurkenki hislerimi hala hatırladığım, can yayınları artık basımını yapmadığından bir türlü bulamadığım romain gary eseri.
  • yaklaşık iki haftadır ağır aksak bir ritm ile okuduğum roman. etkilendiğim şeyler karşısında dimağım zamanı durdurup o anın tadını çıkarır. bu kitap da öyle. durup durup okuduğum kelimeleri, romain gary nin çocukluğunu tahayyül etmeye çalışırken buluyorum kendimi. kelimelerin tesiri hafifleyince yenileri için devam edebilme gücü buluyorum kendimde. bitirdiğim zaman eklemeler yapacağım lakin beni okuduğum sayfalar arasında en çok düşündüren kısmı ilan etmek için "son" yazısına ulaşmayı bekleyemeyeceğim.

    "anneme duyduğum sevginin, evin içinde beni sarıp sarmalayan şefkatin dışarıda karşılaşacağımdan çok değişik olduğunu valentine'i tanıdıktan sonra öğrenmiş oldum. bu yüzden ona gönül borcum büyüktür. onu tanıdıktan sonra öğrendiğim bir başka şey de, hiçbir şeye sonsuza dek sahip olunamayacağı, hiçbir şeyin kesinlikle kazanılmış sayılamayacağı ve hiçbir şeyden kesinlikle emin olunamayacağıydı."

    edit : gözyaşları içinde bitirdim biraz önce. böyle olduğunu bilemezdim. annen'i zaman zaman aşırılıkları yüzünden yargıladığım için affet beni romain...
  • yönetmenliğini erci barbier in yaptığı promise at dawn olarak uyarlanan romain gary hayatını anlatan 2017 yapımı film. anne - ogul ilişkisinin bu denli iyi işlendiği başka bir film izlemedim, oldukça etkileyici.
    kostümler ve mekanlar muazzam, soluksuz izleneceğine eminim.

    --- spoiler ---

    valentine dan çok hoşlanan romain gary onun için dövüşmüştür.eve geldiğinde üstü başı çamur suratı kan içinde olduğunu gören annesinin öğüdü ;

    -dövüşmek için 3 sebep vardır;
    -kadınlar, şeref ve fransa
    -bu 3 sebepten biri miydi?

    -evet

    --- spoiler ---
  • bu kitabı hep o son cümlesiyle hatırlıyorum. bir romana, bir hayat hikayesine, bir ömre yakışabilecek en müthiş son cümledir belki de. "vay be!" dedirtecektir şüphesiz. aslında bu bir çok kitabın sonunda verebileceğiniz bir tepkidir ama inanın belleğiniz bu seferki "vay be!" yi diğerlerinin arasına göndermeye razı olmayacaktır. çünkü belleğiniz, bu "vay be!"yi, daima, hikayesini okuduğunuz o son cümleyle ve onun söylendiği, sizin de bir an için gitmiş bulunacağınız o okyanus kıyısıyla birlikte hatırlayacaktır.
hesabın var mı? giriş yap