• frank o hara'nin muhakkak edinilmesi gereken kitabi. hem de sirf don draper okuyor diye degil...

    "now i am quietly waiting for the catastrophe of my personality to seem beautiful again and interesting and modern...

    the country is gray and brown and white and trees. snows and skies of laughter always diminishing.

    less funny, not just darker, not just gray.

    it may be the coldest day of the year. what does he think of that...i mean, what do i?

    and if i do...perhaps i am myself again."
  • mad men'de barda bir adamın okuduğunu görüp don drapper'ın da alıp okuduğu kitaptır.

    kitabı okuduktan sonra da birine postaladı.
  • aşırı şekilde edinmek istediğim kitap.
  • ilk olarak 25 haziran 1954'te "meditations on re-emergent occasions" ismiyle yazılan, ilk yayınlanışı ise poetry dergisinin kasım 1954 sayısında "meditations in an emergency" adıyla gerçekleşen bir frank o'hara şiiri. özgün dilindeki tam metni ait olduğu yerden okunabilir: poetry foundation

    iki katlı bir evin üst katının merdivenlerinden düşüp katlar boyunca seke seke ta bodruma kadar inmiş ve yol boyunca bin parçaya bölünmüş zihinlerden fragmanlar okumayı ve izlemeyi düz yollarda anlatılmış engebesiz hikâyeler dinlemekten hep daha çok sevdim. çok daha çok.

    şiirin o'hara'nın diliyle söylenişinin güzelliği bir yana, şiiri birkaç gündür kafamda döndürürken araya karışan türkçe cümleleri ayıklaya ayıklaya kendimi kendi kendime "güzel" diyebileceğim "neredeyse" bir çeviriye varmış buldum. ya da türkçe söyleyiş. ne bileyim. daha afili.

    kafamda dönüp duran çeviriyi tutup şiiri araştıra araştıra hizaya getirip sonra oturup yazdım ve hoş buldum. mesela meğer sondan bir önceki kıtada mrs. thrale'a referansla alıntılanmış kısımda geçen "cecchina" ismi, lazio'daki şehir değil, anthony madrid'in the paris review'da yayınlanan araştırmasına göre fanny isminin asıl hali olan francesca'nın ilk değil de diğer hecelerinin kullanılmasıyla elde edilen şirin söylenişiymiş. alıntı ise samuel johnson'ın yakın çevresinden hester thrale'in thraliana adlı günlük derlemesindenmiş. alıntının tarihi: 1 eylül 1779.

    ister bizzat frank o'hara'ya merakla ulaşılmış, ister mad men referansıyla varılmış ya da sadece öyle geçerken uğranmış olsun, bu paramparça zihnin pınarından bence hemen herkese en az bir cümle düşer. ben kendime iki kase ayırdım: "güzel olmak kolay; öyle görünmek zor" ve "olay örgüsü çoktan çözüldüğü için kimsenin okumaya yeltenmediği bir son bölüm." ve afiyet oldu.

    ve hoş bulduk:

    --------------------------

    "acil durumda meditasyon"

    sanki bir sarışınmışım gibi hovarda mı olmalıyım? yoksa bir fransızmışım gibi dindar mı?

    kalbimin kırıldığı her defasında kendimi daha maceraperest hissediyorum (ve o bitimsiz listede nasıl da hep aynı isimler karşıma çıkıp duruyor!), fakat günün birinde geriye birlikte bir şeyler yapmaya kalkışılacak hiçbir şey kalmayacak.

    seni niçin paylaşmalıyım? neden sen bir değişiklik yapıp başka birinden kurtulmuyorsun?

    ben, yeryüzündeki en sorunsuz adam. tüm istediğim sonsuz aşk.

    ağaçlar dahi anlar beni! ulu tanrım, onların altında uzanırım, değil mi? ben, tıpkı bir yaprak kümesi.

    fakat ben kendimi daha önce kırsal yaşama övgülerle ya da otlaklardaki sapık eylemlerin masum geçmişlerine dair bir nostalji ile hiç doldurmadım. hayır. kimsenin istediği tüm yeşillikleri elde etmek için new york şehri sınırlarının dışına çıkması gerekmez. yakınlarda bir metronun, bir plakçının ya da insanların yaşamlarından büsbütün pişmanlık duymadıklarını gösteren herhangi bir işaretin bulunduğundan emin olmadan bir çimen yaprağından dahi keyif alamam ben. içtenlikten en uzak olanı doğrulamak daha önemlidir; bulutlar hak ettikleri ilgiyi yeterince görüyor ve onlar bile geçip gitmeye devam ediyorlar. neyi kaçırdıklarını biliyorlar mıdır? hı-hıh.

    gözlerim bulanık mavi, gökyüzü gibi, ve değişir sürekli; bakışlarım rastgele ve anlık, tümüyle özgün ve sadakatsiz, ki kimse güvenmesin bana. daima uzaklara bakıyorum. yahut yine benden vazgeçmiş bir şeylerin arkasından. uykularımı kaçırıyor bu benim ve bu beni mutsuz ediyor, fakat onları oldukları yerde tutamıyorum. keşke gözlerim gri, yeşil, siyah, kahverengi ya da sarı olsaydı; işte o zaman evde kalır ve bir şeyler yapardım. meraklı olduğumdan değil. aksine çok sıkıldım ama özenli olmak benim görevim, tıpkı gökyüzünün yeryüzünün üzerinde durmak zorunda olması gibi beni de gerektiren bir şeyler var. ve son zamanlarda onların kaygıları öyle büyük bir hal aldı ki kendime sadece biraz uyku ayırabiliyorum.

    traşsız olduğunda öpmeyi sevdiğim tek bir adam kaldı sadece. heteroseksüellik! karşı konulamaz bir hızla yaklaşıyorsun. (o nasıl vazgeçirilebilir?)

    aziz serapion, kendimi senin beyazlığının örtüleriyle sarıyorum, ki o beyazlık dostoyevski'nin geceleri gibidir. ben nasıl efsane olacağım, sevgilim? aşkı denedim, fakat aşk seni bir başkasının göğsünde saklıyor ve ben daima bir nilüfer gibi ortaya çıkıyorum—daima ortaya fırlamanın coşkusu! (fakat insan bu coşkunun dikkatini dağıtmasına izin vermemeli!) ya da bir sümbül gibi, "hayatın pisliğini uzakta tutmak için," evet, orada, kalpte bile, pislik pompalanır, pislik kovalar, kara çalar, kirletir ve tanımlar. bir gün o bölümdeki, o seradaki gizemli bir boşlukla ünlenecek dahi olsam ben istediğimi yapacağım.

    eğer bilmiyorsan yok et kendini!

    güzel olmak kolay; öyle görünmek zor. sana hayranım, sevgilim, kurduğun tuzak için. olay örgüsü çoktan çözüldüğü için kimsenin okumaya yeltenmediği bir son bölüm gibiydi.

    "fanny brown kaçtı—bir külahlı süvari ile kaçıp gitti; her ne kadar bu macerasıyla beni biraz üzmüş de olsa o küçük sürtüğü çok seviyorum, & umarım o mutlu olur. —zavallı aptal cecchina! ya da f:b:, ona eskiden dediğimiz gibi. —dilerim orada yiyeceği bir araba dayak, yanında da 10,000 sterlin parası olur." —bayan thrale.

    buradan çıkıp gitmeliyim. yanıma bir atkı ve en kirli güneş kremlerimi alıyorum. geri döneceğim, mağlup olup vadiden yeniden ortaya çıkacağım; gittiğin yerlere gelmemi istemezdin, bu yüzden ben de nereye gelmemi istemiyorsan oraya gideceğim. henüz ikindi vakti ve önümde daha çok zaman var. alt kata bırakılmış bir not olmayacak. anahtar yuvasına tüküreceğim ve tokmak dönecek.
  • nefis bir eserdir. nadide hisler yaşarsınız ilk şiirden itibaren. don draper yavşağı haricinde black mirror’da da gözümüze çarpması ise enteresan bir detaydır.
hesabın var mı? giriş yap