• dokuzuncu nesil sabirtasi yazar. hosgelmis.
  • bu adam da en azılısından bir heartbreaker.

    si murg: panpa, böyleyken böyle, şöyleyken şöyle... bu da böyle olsa...
    mehmetto: bilader, senin ismin si murg değil taylan olmalıymış.
    si murg: neden panpa?
    mehmetto: uzun boylu, esmer ve yavşaksın.
    si murg: :((
  • frost mage gibi bir adam bu. ağzından çıkan iki kelimeyle donup kalabilmek işten bile değil.

    sofrada gırgır şamata dönerken, sen sessizce yemeğini yiyorsundur. arada sırada muhabbete dahil olup, sonra yemeğine devam edersin. büyüklerinden öyle görmüşsündür çünkü, görgü kurallarına aykırıdır, ayıptır; yemek yerken konuşulmaz!

    sonra birden delici bakışların üzerinde olduğunu hissedip kafanı kaldırdığında mehmetto'yu seni izlerken görürsün. ve kaleminin kırılmak üzere olduğunu o an anlarsın.

    mehmetto: ne düşünüyorsun yine sinsi piç?!
    katedral: :(
  • bana mehmetto nasıl biri diye sorsalar, hiç düşünmeden "hayatla bütün meselesini çözmüş" derim. ilk kez bir arada olma gerginliği yaşamayan, karşı tarafa da yaşatmayan ve aksine sohbetin de, eğlencenin de lokomotifi olan rahat bir adam. hepsi bu kadar değil ama. ve ben hepsini anlatacağım.

    biz her nisan antalya'ya gidiyoruz.
    şartlar, hava nasıl olursa olsun, her yıl nisan ayının son haftasında üç gün geçiriyoruz antalya'da.
    ve çok eğleniyoruz.
    ölmeyecek kadar uyuyup, kalan tüm zamanlarda çok güldüğümüz, çok içtiğimiz tatilde mehmetto da vardı bu yıl.
    öyle tanıştık.

    tatilin ikinci günü herkes uzanmış şezlonguna, ellerimizde mojitolar, kâh hepimiz birlikte, kâh ikişer üçer sohbet ediyoruz.
    mineralli krem sevdam yüzünden ortamdaki varlığım michael jackson'ın son günleri beyazlığında.
    gülerseniz küserim diyorum, gülmüyorlar.
    epey sonra yüzmek istiyorum ve dalıyorum suya.
    ama su öyle soğuk ki, hipotermi kavşağından son anda dönüp, bilmediğim bir dilde avaz avaz çıkıyorum birden sudan.

    şimdi siz olsaydınız sonsuz bir nezaketle "ama kız saatlerce yatmış güneşte, nisan havuzuna dalınca birden normal bunlar" mı derdiniz, "sâfi şımarıklık" mı derdiniz bilmiyorum. ama mehmetto eliyle havuzun karşı kıyısındaki bir kızı gösterip aynen şöyle söylüyor:

    "al işte! bu türk kızı, bu da rus kızı. bak onun hiç sesi çıkıyor mu?"

    gösterdiği yere bakıyoruz.
    bir rus kızı havuzun kıyısına tutunmuş, suya batıp çıkarak alışmaya çalışıyor.

    herkes deliler gibi gülerken ben hem gülüyor hem de deliler gibi utanıyorum.
    hani hayatta bazı zamanlar vardır; konu sizinle ilgili olsun ya da olmasın varolan bir durumu kendi içinizde öylesine eleştirir veya öylesine yüceltirsiniz ki, hayatınızın bundan sonrası olur artık. o ânın benim için öyle bir zaman olduğunu biliyorum.

    hemen her sabah yüzüyorum ben.
    evime en yakın tesis bir otelde olduğu için, amacı spor yapmak olmayan, genellikle iş ya da bir seminer için o otelde konaklayan ve çoğunluğu yabancı insanların olduğu bir otelin havuzunda yüzüyorum.
    insanlar şezlonglarında, üzerlerine havlularını örtmüş bir şekilde dinlenirken, mehmetto her an bir yerlerden çıkacak korkusuyla gık çıkarmadan suya giriyor, nefesi bile korkarak alıp yaklaşık bir saat yüzüyorum.
    daldığım su değil, cam kırığı dolu bir kova da olsa sesimi kimse duymuyor.

    ilk haftalardan birinde, ben dinlenirken yanıma gelip "are you russian?" diye sordular.
    sonraki haftaların meraklı tavşanları "are you french?" diye sordular.
    geçen haftanın kendinden emin türk gençleri seslerini duyabileceğim bir mesafede ama nasılsa anlayamayacağımdan %100 emin şöyle konuşuyorlardı:

    - abi kesin türk değil.
    - nasıl bu kadar eminsin oğlum?
    - hiç türk havası yok abi baksana. o kız türkse kafamı keserim!

    şimdi bana mehmetto nasıl biri diye yeniden sorsalar, hiç düşünmeden "iki saniyede asimile eder, sen bile anlamazsın" derim.
  • bu adamın yanında garip bir havaya bürünürsün, girdiği ortamı kendisine bağlar bir şekilde, öyle garip bir havası vardır. kıskandırır adamı.
    daha doğrusu kıskanmakla çok sevmek arasında kalırsın. ben sevmeyi seçtim bu adamı. çok da iyi ettim :) umarım en kısa zamanda tekrar muhteşem taklitleriyle, kendisiyle ve içi balık dolu akvaryumuyla içebiliriz.

    "yemedin ama, bitirmedin mamanı" beynime işledi...
hesabın var mı? giriş yap