• marifeti kendinden menkul kişilerin merakının günlük repliklerinde sezinlenebilen bir huyudur bu.
    -yemeği ateşe koydum, namazımı kıldım,hemen geldim, abdest alırken sularda kesilmişti sorma yani, ee sen nasılsın ?
    -ben de eee...
    -bu arada namaz kılarken telefon çalmasın mı, kimdi acaba ?
    -ee yine ar...
    -off allahın gücüne gitmesin fıtık ameliyatı olduğumdan beri namaz baya bir zorluyor beni
    -seni de na...
    -ay dur abdestim kaçmadan biraz kuran okuyim, hadi görüşürüüüz.
  • ibadeti şova dönüştürmektir... zorunlu olmadığı hallerde namaz kıldığını duyurmak pek bir gereksizdir, bireyin kendisi ile tanrısı arasındakileri diğerlerine anlatma merakıdır...
  • bu merakın asıl sebebi her namaz kıldığının beyanından sonra beyanda bulunanın
    bir allah kabul etsin duyma,
    ve cevaben cümlemizinkini
    deme ihtiyacında da kaynaklanıyor olabilir..
  • islâm'ın kendisine göre pek de sakıncalı olmayan bir çaba.

    ama aradaki çizgiyi iyi çizmek lâzım.

    rasûlullâh s.a.v., "şirk ümmetimin kalbinde, karanlık gecede kaya üzerinde yürüyen karıncanın ayak sesinden daha gizli gezer" buyurmuş.

    ilk önce namazı farz ve nâfile olarak ikiye ayırmak gerekir.

    farz namaz, bir müslümân'ın kılmakla yükümlü olduğu namazdır. bu namazların kılınması farz olduğu gibi, bir namazın kendisi için ayrılan vakit dolmadan kılınması da ayrıca farzdır. yâni, öğle namazı öğle vakti dolmadan, sabah namazı güneş doğmadan kılınmalıdır; aksi davranışlar haramdır. bu sebepledir ki, namazın vakti dolmadan kılınabilmesi için bir sürü ruhsat tanınmıştır. hareket eden vâsıtada namaz kılmak, savaş sırasında dönüşümlü olarak namaz kılmak (ama mutlaka kılmak), hastalıkta, sakatlıkta, ölüm döşeğinde namaz kılmak ile ilgili hükümler mevcuttur. o derece ki, bir insan başını oynatabiliyor ise az oynatarak rükû, daha çok oynatarak secde yapmak sureti ile namazını kılmalıdır.

    namaz müslümân'a farz olduğuna göre; yâni varsayılan tutum olarak müslüman olan herkesin 5 vakit namaz kılması gerektiğine göre müslümanın farz namazını kıldığını, hem de her fırsat bulduğunda anlatması ayıp veya garip karşılanmamalıdır.

    islâm dîninde kişilerin günahlarını araştırmak, onları açığa dökmek de haramdır. kişinin gerek kendisine gerekse başkasına ait günahları ortaya sermesinin haram oluşu, toplumsal sonuçlarından dolayıdır. buna genelde bozgunculuk, kötü çığır açmak vb. denir. bu davranışla hem tevbe imkânı zora sokulmuş, hem haram işlemek bir mârifetmiş hissi oluşturularak propagandası yapılmış, en azından bir haramı işlediği için pişmân olan herhangi bir şahıs, başkasının da aynı şeyi yaptığını duyması sağlanarak bu sıkıntısından kurtarılmış; tekrar yapmaya daha meyilli hâle getirilmiş olur.

    namazı kılmak, kılarken de vaktinde kılmak farz olduğu gibi, vaktini geçirmek de haramdır demiştik ya, kişinin farz namaz kıldığının bilinmemesi, daha doğrusu kılmadığının düşünülmesi, kişi hakkında "acabâ bu adam namaz kılmıyor mu ?", "yav mustafa yatsıyı kılmadı gâlibâ" gibi düşüncelerin oluşması, bir insanın namaz kıldığı halde kılmıyormuş gibi yapması da pek sakıncalıdır. burada öncelikli amaç, haram işlemek (meselâ farz namazı terk veyâ tehir etmek) konusunda sağa sola örnek olmamaktır. aksi ise haramın, namazı terk etmenin, tehir etmenin bir çeşit reklâmını, propagandasını yapmak, bunlara teşvik etmek, bunları meşru göstermektir.

    hattâ, farz namazlar konusunda kılanın kılmıyormuş gibi yapmasından ziyâde, kılmayanın kılıyormuş gibi yapması gerekir. aslında namaz kılmayana sopa cezası, hapis vb. gibi had cezaları da namazı terketmenin bu toplumsal/propagandasal sonuçlarından dolayıdır; yoksa, zorla kılınan namazın kimseyi kurtarmayacağını, o had cezalarına içtihâd eden ulemâ da bilmektedir.

    bu açıdan bakınca normal bir müslümanın, muhâtabının konuşmasındaki namaz ilânlarından ziyâde diğer ilânlara kafayı takması; "ulan bu karı her gün yer mi siliyor ?", "her akşam farklı yemek yapıyor, vay beea ?" diye düşünmesi daha normal karşılanabilir. zira hiç bir kadın evinin yemeğini kendisi yapmakla, evini kendisi temizlemekle yükümlü değildir; bunları para karşılığı başkasına da yaptırabilir.

    nâfile namazlarda ise durum tam tersine döner. nâfile namazlar, kişinin kılmakla yükümlü olmadığı, sadece allâh rızası için, tâbiri câiz ise gönlünden koparak yaptığı ibâdetlerdir ve bu ibâdetler kendi yapılış amaçlarına uygun olarak kul ile allâh arasında kalmalıdır. rasûlullâh (s.a.v.) zamanında, vakit namazlarının şu an câmilerde kılınan sünnetleri de evlerde kılınmakta idi. şimdi ise evvâbîn namazları bile câmilerde kılınır olmuş, bir de câmilerde insanı kolundan tutup "sen niye evvâbîn namazı kılmadan gidiyorsun ?" diye sorguya çeken insanlar türemiş. halbuki nafile namazın gizli kalması, en hassas mes'elelerden birisidir; zirâ gizli şirk'in en büyük şubesi olan riyâ, yuvasını nafile namazlara yapar.
  • az zorlaninca muezzinin yardimiyla imamlarinda icine girdigi gurup.
  • namaz kilinacagini duyurma meraki icin (bkz: ezan)
  • -ay kızzz geçen bi namaz kıldım görsen ermiş oldum dersin
    -yapma kızz gerçekten mi.bende yakınlarda bir zamanda düşünüyorum ama kısmet olmuyor allah inandırsın

    şeklindeki konuşmaları beraberinde getirir.bunun 5 vakitininde farz olduğunu bilrek genede ayda bir kılınan bu namazın showu ne kadar doğrudur bilinmez.
  • 107-maun

    1- dini yalanlayanı gördün mü?

    2- işte o, öksüzü iter, kakar.

    3- yoksulu doyurmaya önayak olmaz.

    vay namaz kilanlarin haline.

    bu temel gerçeğin ardından o'nun uygulamalı bir şeklini koymaktadır:

    4- vay, o namaz kılanların haline ki;

    5- onlar kıldıkları namazdan gafildirler.

    6- onlar gösteriş yaparlar.

    7- en ufak bir yardımı esirgerler.

    bu kıldıkları namazlarından gafil olan namaz kılanların helak edilmelerine ilişkin bir beddua veya tehdittir. kimdir acaba kıldıkları namazlarından gafil olan bu kimseler?

    işte onlar gösteriş yapanlardır, iyiliğe engel olanlardır.

    onlar namaz kılarlar fakat namazı hakkı ile ikame etmezler. namazın hareketlerini yerine getirir, namazın dualarını okurlar fakat kalpleri namaz gerçeğine, namazda okunan kur'an'a, dualara ve tesbihlere ve bu tesbihlerdeki gerçeğe katılmaz. onlar namazı sırf allah için değil, insanlara gösteriş için kılarlar. işte bu nedenle onlar namazlarından gafildirler. o'ndan habersizdirler. o'nu hakkı ile ikame etmezler. insandan asıl istenen namazı ikame etmektir. sırf onu eda etmek değildir. namazı ikame etmek ise ancak onun gerçeğini yaşamak ve onu yalnız allah için kılmakla olur.

    namazlarını gaflet içinde eda eden bu namaz kılanların işlerinde namaz bu yüzden etkilerini göstermez. ve bu nedenle onlar yardımlaşmayı engellerler. insan olan kardeşlerine yardımı; hayır ve iyiliği engellerler. yani allah'ın kullarından iyiliği esirgerler. eğer onlar gerçekten namazı allah için ikame etselerdi, onun kullarından iyiliği esirgemezlerdi. işte allah katında kabul edilen gerçek ibadetin mihengi budur.

    böylece bir kere daha kendimizi bu inanç gerçeğinin önünde bu dinin karakterinin önünde buluyoruz. görüyoruz ki kur'an'ın apaçık bir hükmü namazı hakkı ile ikame etmedikleri için namaz kılanları "veyl" ile uyarıyor. namazı ruhsuz bir şekilde sırf hareketleri ile eda ettikleri için, namazda kendilerini sırf allah'a vermedikleri için, gösteriş hareketleri ile namaz kıldıkları için. bundan dolayı namaz onların kalplerinde ve eylemlerinde etkisini bırakmamıştır. oyle ise bu namaz boşa gitmiştir. hatta bu namaz ağır bir biçimde, cezalandırmayı gerektiren bir günaha dönüşmüştür.

    kaynak : fizilal´il kur´an tefsiri / seyyit kutub
  • -geçen arkadaşlarla namazdayız...
    cinsinden cümlelere sebebiyet verebilir.ha sevabı mı kalır geriye artık o ayrı konu..
hesabın var mı? giriş yap