• merkezinde okulun olmadigi egitim. geleneksel egitimin disindaki egitim. gunumuzde internetten alinan egitim ile hayatimiza yavas yavas girmeye baslamistir.
    bu egitim yonteminde ihtiyaca dayali oldugu, motivasyonu yuksek olan bireyler bu egitimi aldigi icin basari orani yuksektir. zaten gunumuzde buyuk sirketlerin basindaki kisilerin iyi okullari terk edip kendi ihtiyaclarina gore egitim almalari bunun en guzel ornekleridir. (bkz: mark zuckerberg)
    okulsuz egitimin en guzel yani ihtiyac olana odaklanmadir. fazladan istenmeyen bilgiyi almamaktadir. okulda yapilan egitimde ise belirli bir mufredat ve disiplin vardir. okulsuz toplumda kisinin istegi ve motivasyonu disiplini olusturur.

    [https://www.youtube.com/watch?v=gwhmhcozj6c
    ayrica
    (bkz: okulsuz toplum)]
  • örgün eğitim sistemini takip etmeyen veya klasik okul müfredatını ev okuluna taşımadan çocuğun kendi kendine doğal yaşam alanı olan evi ve çevresinde öğrenme metodudur. okulun çocukların özel ilgilerinin gelişimini ve yaparak yaşayarak öğrenme imkanını engelleyen ve onları körelten bir kurum olduğu inancıyla ortaya çıkan bu öğretim metodu gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde uygulanmakta. son yıllarda ülkemizde de okulsuz eğitimle çocuklarını yetiştiren aileler bulunuyor. yurtdışında örgün öğretim dışındaki yöntemlerle yetiştirilmiş çocukları kabul eden üniversiteler var ve bu yolu tecrübe eden ebeveynler, diploma gerektiren meslekler için bu metodun bir engel olmadığını düşünüyorlar.
  • bu model başta amerika, kanada ve norveç olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde uygulanmaktadır. bu ülkelerde eğitim zorunludur, ancak okul zorunlu değildir. yani ebeveynlerin çocuklarını evde eğitme hakları vardır.

    modelin ilk örnekleri 18. yüzyılda birkaç ailenin birleşerek maaş karşılığı çocuklarını eğitmesi için öğretmen tutmalarıyla başlamıştır. daha sonra köyler arasına yayılan bu model, birçok ülkeyi içine alan yeni bir eğitim akımına dönüşmüştür. ilk dönemlerde okulu olmayan kırsal kesimlerde tercih edilmeye başlanan bu model, zamanla zengin aileler tarafından da tercih edilmeye başlayınca yeni bir durum ortaya çıkmıştır.
  • hayırlısı ile benim çocuk büyüyene kadar memleketimizde de kabul edilse de bir rahat nefes alsam dediğim sistem. arkadaş ben ergenlik çağında hormonları tavan yapmış 40-50 çocuğun bir sınıfa tıkılarak eğitilmeye çalışılmasından bir verim alınacağını düşünmüyorum. olay gene çocuğun kendi insiyatifinde bitiyor, gene ailenin azami ve özel çabası gerekiyor, okulun psikolojik travmadan başka bir katkısı olmuyor. kızım daha 2,5 yaşında okula verme fikri tüylerimi diken diken ediyor, o kadar nefret etmişim ki kendi eğitim dönemimden... istedikleri şekilde denetlesinler ben hazırım, kendim eğiteyim çocuğumu, bütün sorumluluk benim olsun. ben getirdim bu çocuğu dünyaya zaten. başka her konuda sorumlu bizken eğitim konusuna neden devlet karışıyor anlayamıyorum.

    edit : olmadı olamadı. eylülde kızım okula başlıyor, 2 aydır depresyondayım, sanırım bunun etkisi olabilir. okul dedikçe midem bulanıyor, her şeyi bırakıp kızımla birlikte dağlara kaçmak istiyorum. onu bir yere saatlerce tıkma fikri kabus gibi geliyor, belki kendim bir yere kapatılma fikrini sevmediğim için olabilir. eğitim böyle olmamalı, nasıl olmalı kısmını artık ben de bilmiyorum, çünkü kafam düşünme yetkisini kaybetti ama böyle değil. bu değil.
  • okulların sadece teknik, akademik öğrenim yuvaları olduklarını düşünmek bir nebze de olsa eksiktir. ülkemizdeki eğitim ve öğretim modellerine bakarak bir yargıya varmak yanıltıcı olabilir.

    özellikle ilk ve orta okullar çocukların ruhsal ve sosyal gelişimlerinde çok önemli rol oynar. bu yaşlarda çocuklar bir arada olmayı, takımı, grubu öğrenirler. sosyalleşmeye başlarlar, aşık olurlar, kavga ederler, tartışmayı öğrenirler. duygular kitapla defterle öğretilecek bir şey değildir. bunları deneyimlemeleri gerekir. çocukları izole etmek onları duygulardan yoksun bırakmak anlamına gelir. birbirlerinden, eğitimcilerinden, mentorlerinden etkilenmelerini engellemiş olmak demektir.

    kanımca okulsuz eğitimden ziyade "okulsuz öğrenim"den bahsetmek ve bu iki terimi düzgün bir şekilde ayırt etmek gerekir. "eğitim" çok yönlüdür ve aileden başlar. "öğrenim" ise bence mutlaka bir öğrenim kurumunda gerçekleşmelidir. bunu çocukları kalıba sokmak olarak değerlendirmeyiniz. elimizdeki eğitim ve öğrenim sistemleri eskidir ve güncellemeye ihtiyaç duymaktadırlar. idarecilerin sistemleri yamalamaktansa tamamen baştan yaratmaya yönelik çalışmalar yapmaları gerekmektedir. tüm dünyadaki eğitim ve öğretim modellerinin üretim kanallarına istihdam sağlamak üzerine kurulu olduğu açıktır. tüm bireyler fabrikalarda beyaz yakalı çalışabilmek için gerekli teknik öğrenimi tamamlayacakları okullardan mezun olabilmeyi hayal etmektedirler. bu anlayış bile sınırların ne kadar dar olduğunu gösteriyor aslında.

    okulsuz eğitim olur; fakat okulsuz öğrenim olması mümkün değildir.
  • bunu deneyimlemiş birinin sunumu:

    konuşma
  • (bkz: aöl)
  • son yıllarda bazı instagram annelerinin/sosyal medya ünlülerinin de başlattığı "denemelerle", projelerle epeyce taraftar toplayan lakin önü ardı düşünülmeden savunulan akım.

    doğal bir hayat kurup yaşamaya gayret ettiği için çok çok takdir ederek, hayranlıkla takip ettiğim birinin tweet'ini gördüm de az önce, yine şaşkınlığa düşüp esefle düşünmeden edemedim!

    evet, eğitim sistemimiz düzeleceği yerde her yeni isim ve rüzgârla daha çok altüst oluyor ve çocuklarla gençler o rüzgârda ciddi manada sarsıntı geçiriyor, bu da hepimizin geleceğini ve gidişatı olumsuz etkiliyor. fakat bir yanlışın düzeltilmesi onu toptan ortadan kaldırmakla yahut reddetmekle olur gibi bir düşünce de kanaatimce durumu farklı ve hattâ pek çok yönden daha riskli bir kaosa sürüklemekten başka bir şey değil. zira okula sadece "eğitim" penceresinden bakanlar ve sırf o doğrultuda alternatif oluşturmaya çalışanlar, nihayetinde ortaya sadece kuru bilgi yüklü yahut pratikten ve hayata o çerçeveden katılmaktan, karışmaktan yoksun örneklerin çıkmasına sebep oluyor. eğitim sistemine haklı olarak veryansın ederken, okulun eğitimle sosyal hayatı bir potada -az çok- erittiğini, öğrenilen bilgiyi yansıma ve etkileşim yoluyla tahlil ederek pekiştirmeyi sağladığını görmemek, bu kadar basit ama bir o kadar da mühim bir noktayı fark edememek de bana göre pek acayip bir eksiklik hattâ çelişki!

    üstelik insanın özüne ya da yeteneğine bakmak yerine diplomasına, hangi okuldan mezun olduğuna dikkat kesilen böyle dar algılı ve peşin hükümlü bir ülkede çocuğunu okula göndermemek, sosyal hayata katmamak ve alternatif kanallarla deneme tahtasına çevirmek, o çocuğun geleceğini yakmaktan ve iyilik yapayım derken aksine tümden tahrip etmekten başka bir şey de değil! zira tamamen okulsuz eğitimle yetişmiş olmayı geçtim, keyiften değil, mücbir sebeplerden dolayı açıköğretimden üniversite bitiren, onu da her sınavın hakkını vererek ve alternatif yönlerle bilgi de edinerek başaran kişiler bile olmadık eleştirilere maruz kalıyor; onların hepsini genelleyerek yok saymak isteyen çoğunluğun tepeden davranışlarına birazcık dikkatle bakılsa, genel kabulün dışında yetişmiş, kendi kendini yetiştirmiş kişilerin nasıl zorluklara maruz bırakılabileceğini, nasıl bırakıldıklarını görmek de hiç zor olmaz!

    bir çocuğa, hele de okumaya ve öğrenmeye meraklıysa her şeyi, her şart altında öğretebilirsiniz, zira öylelerinin öğrenme hevesi hiçbir engeli, hiçbir yasağı dinlemez. zamanla kendi yolunu da çizerek "eğitim" adına donanımını kazanır, akranlarından o manada eksiği kalmaz; hattâ kendi yolunu kendi belirlediği için onları da aşacak seviyeye kısa zamanda gelir. fakat sosyal olabilme, en önemlisi de böyle bir toplumda hayatta kalmak, en mühimi de emeğini çiğnetmemek için rekabet edebilme gücünü o toplumun içine salınmadan, toplumun o yönlerine maruz kalmadan, bir nevi "aşılanmadan" ve bağışıklık sistemini hazırlamadan kazanamaz, kazanamadığı için de bilgi ve birikimi gittikçe kabuğuna çekilir, dolayısıyla o çocuğun potansiyeli kendisine güya iyilik yapan ana babası ya da yakını tarafından dolaylı yoldan köreltilmiş olur. bir yandan toplumun genelleyici körlüğü diğer yandan "koruma" ve iyilik yapılma iddiasıyla hayatının büyük kısmını elinden alanların varlığı derken, o çocuk ya da genç de potansiyelini geliştirmek ve donanımını pratiğe dökmek yerine zamanını ve enerjisini yok yere tüketmiş olur.

    uzun sözün kısası, okullar, bir çocuğun, ömrünü öyle ya da böyle mecbur kalarak içinde geçireceği, illaki bir-her şekilde maruz ve muhatap kalacağı topluma "aşılanma" yeridir, ne kadar erken dâhil olursa bünyesi ve geleceği için o kadar iyidir. dolayısıyla "sistemden" yana endişesi olan anne babaların yahut büyüklerin o aşının yan etkilerini bahane ederek karşıt kampanyalara kapılmadan önce, kendileri de dâhil tüm toplumdaki genel algıları değiştirmeye yönelik çözümleri, gayretleri olsa keşke. yoksa her hâlükârda olan yine çocuklara oluyor, nice ömür ve kabiliyet daha başlangıçtan itibaren türlü deneylerle yahut onların hırssız, rekabete bulaşmadan sakince gelişen yönlerini ezip geçmeye çalışanların hırsıyla heba olup gidiyor...

    şu da var ki:
    (bkz: #105444047)
  • ben hewitt tarafindan kitabi yazilmistir.
    (bkz: okulsuz büyümek)
  • eğitimde teoride kusursuz olan birçok şey, pratikte aynı etkiyi göstermeyebilir. bunu pandemi sırasındaki, online eğitimlerde yaşadık. önce ekonomik sorunlar yüzünden öğrenciler online derslere katılmadılar ama bir yaptırım olmadığını anladıklarında, derse katılımlar iyice düştü. buna birde, ailenin çeşitli nedenlerle çocuklarını denetlememesini eklersek, sonuç hiçte iç açıcı olmadı.

    okulsuz eğitim, yüzme bilmeyen insanları köpekbalıklarıyla dolu bir denize sokup, karşıdaki adaya yüzmelerini istemekle aynıdır. suya pekçok kişi girer ama adaya çok azı ulaşabilir. adaya ulaşanların başarısını, şans, hazır bulunuşluk, gerekli teçhizat gibi nedenlere bağlayabiliriz ama en önemli neden öz disiplin ve azimdir. öz disiplin ve amaca bağlılık, okulsuz eğitim için en önemli gerekliliklerdir. ailesinden öz disiplini almış bir çocuk ile almamış bir çocuğu, okulsuz eğitime sokarsak, alının sonuç bellidir. bilinçli ailenin çocuğu okur, bilinçsiz ailenin çocuğu ise olduğu yerde saymaya devam eder. sizce bu başarı mı yoksa adaletsizliğin resmi mi.
hesabın var mı? giriş yap