• bir sözlük ayıbı, kadını olmasına rağmen erkeği olmayan sahipsiz bir konu daha.

    esasen plaza kadınından hiçbir farkı olmamasına rağmen plaza kadınını eleştiren ve küçümseyen tuhaf bir cinstir.
    şöyle bir genelleme yapsam hiç yalan-yanlış olmaz; plaza kadını ne kadar maskülense, plaza erkeği de en az onun kadar feminendir. güçler dengesi de böyle olması gerekiyor galiba.
    onu asıl sevimsiz yapan şey bazı durumlarda kadından daha feminen olması değil bunu kabul etmemesi tabii ki. sistem böyle dostum rahat ol. kadına iltifat olsun diye "erkek gibi" derken aslında nasıl kendi egonu okşuyorsan, biri de sana "kadın gibi erkek" dediğinde rahatsız olma, bozulma. böyle böyle bir şekilde eşitleneceğiz. birlikte kalori hesaplayacağız, hangi mekanın aşçısı neyi güzel pişirir paylaşacağız, bu yılın moda renklerini birlikte konuşacağız, birlikte klimadan üşüyeceğiz ya da donacağız.
    yalnız dikkat et, benden feminen olursan ağzını burnunu dağıtır, rezil rüsva ederim bak!
  • kariyer hirsi olsun, kendi parfum kokusu ile orgazm olmak olsun, plaza baskisindan gerilip kendini yemeye ve icmeye vurmak olsun, plaza kadini ile kaotik de olsa bir uyum icinde olanlardir. feminenlikleri de ekseriyetle plaza baskisindandir. kadinlarin egemen oldugu plaza tirilligi ve tuketim trendleri karsisinda yakinsama egilimidir. bu durumun icsellestirilememesi, is disindaki hayatlarinda onlari alkole ya da futbola gommektedir, kufure ve rahatlamaya kosarlar. kadinlarin tuketime kosmasina bir haftasonluk antitezdir onlar icin. plaza tuvaletlerinde aglayan kadinlar gorebilirsin, plaza erkekleri de tuvalette kufur ederler ve kapilari tekmelerler emin ol. cinsel vb. hazsal tatminsizliklere hic girmiyorum.*
  • evlerine hırsız girse aylık akbili, takım elbise ve ayakkabıları götürse iş hayatı sona erer. yeni takım elbise almak için bankadan kredi de çekemezler çünkü eskisinin kredisi daha bitmemiştir.
  • (bkz: donald draper)

    (bkz: mad men)
  • plaza kadını gibi aslında hayata dair**** yaptığı çoğu şey diğer insanlarla aynıdır ve genelde yanlış değildir.

    nedir bu hayata dair yapılan şeyler? iş hayatının bunaltısından kaçmak için dans kursu, yoga, pilates falan filan kurslarına yazılmak, bir enstrüman çalmayı öğrenmeye çalışmak olabilir. ne güzel. ilerde daha sağlıklı bir vücuda ve hayata sahip olabilmek için yediklerine dikkat etmek, düzenli spor yapmak olabilir. bak bu da güzel, tebrik ediyorum. arada iş veya başka arkadaşlarıyla sosyalleşmek adına fasıla gitmek, akşam yemeğine çıkmak, konsere gitmek olabilir. tatil hakkını yurt dışında kullanmak da tercih edilir genelde. ikamet adresini yepisyeni sitelerden de seçebilir de insan. bu da gayet anlaşılabilir bir davranıştır. insan şehir içi aprtmanlarında yaşamayı sevmiyor ve sıkılıyor olabilir, sitelerin sunduğu imkanlardan yararlanmak istiyor olabilir. ister de ister işte kime ne lan?

    ama işte tüm bu insanların akıl edebileceği ve akıl edip yapabildiği şeyleri sanki bir tek kendileri yapıyormuş gibi sunmaları ve yaptıkları şeyleri çok özel aktivitelermiş gibi aktarmalarıdır plaza insanlarını* dalga geçilir ve itici yapan. dans kursuna gidince kırk yıllık dansçı gibi davranırlar, yoga yapınca buda kesilirler başına. öğrendiği enstrümanı sanki kendi icat etmiş gibi sunarlar sana. salata yiyince veya iki kilometre koşunca yunan heykeli gibi kasılırlar karşında. fasıla giderler, en iğrencinden içki muhabbeti yaparlar, ne kadar çok içip hiç etkilenmediklerinden bahsederler. hafif çakır keyif olunca en dertli, en babacan insan olurlar, şarkılara bir başka eşlik ederler. rakıyı nasıl içmen gerektiğini konusunda ahkam keserler**. yaptıkları tatiller ufak birer kaçamak olur hayatlarında ve oturdukları siteler adeta yeni bir dünyadır onlar için.

    "abi dur yavaşla biraz, hayat bu kadar önemli birşey değil, koy götüne gitsin" demek istersin ama sen daha ağzını açmadan "yo dostum yo. hayat yaşamaya değer ve istersen herşeyi başarabilirsin" der. "güzelim çok fazla önemsiyorsun kendini ve yaptıklarını" dersin, uğradığı haksızlıklardan yakınınca " sen de öylesin ama" dersin, ayı olursun, gider öğle arasında seni anlatır iş arkadaşına*.

    kısacası plaza insanının sorunu kendini fazla önemsemekten kaynaklanır. çözümü nedir ne değildir bilemem ama çözüm üretmek amacında da değilim zaten. öğle yemeğini nişantaşı'nda yedi diye başkalarını küçük gören, hayatta yaptıklarını bir hava atma ve kendini gösterme aracı olarak kullanan insan umrumda değildir. sonuç olarak ya plaza insanısındır ya değilsindir.

    böyle bir yazı yazarak ben de plaza insanı oldum mu acaba şimdi?
  • genelleme yapmayayım ama çoğunun da burnu sanki silikon vadisinde çalışıyormuşcasına büyüktür efendim.
  • (bkz: 400 dolar maaş alıp genel müdür gibi giyinenler)

    ulan evde yırtık donun ve şıpıdık terliğinle dolanıyon.
hesabın var mı? giriş yap