• gremlin interactive'in unutulmaz menajerlik oyunu. sahip olduğu kullanıcı dostu arayüzü, devasa database'i, maçları izlemeden direk sonuçları alabilme özelliği ile çok uzun zaman başından kalkamamama neden olmuştur. iki kişi ile kolaylıkla oynayabilirizsiniz. bir diğer güzelliği ise herhangi bir takımı üçüncü ligten alıp, premier lige kadar çıkarabildiğiniz kariyer modudur.

    (bkz: ukteydim doldum)
  • actua soccer’in mukemmel menejerlik oyunu. bence hala cm 01-02’den sonra yapilmis en guzel menejerlik oyunudur. sadece ingiltere liginden takimlar secilebiliyor olmasi kotu. manager ve pro manager olmak uzere iki farkli sekilde oynanabiliyor. manager ozelligi bildigimiz premier liginden takimlar secilerek oynaniyor(birinci lig de seciliyor sanirim), pro manager’de ise 3. ligden takim seciyorsunuz. bu ikisi arasinda bir secim yaptiginiz zaman yine oyunun zorluk seviyesini belirleyecek ozellikler cikiyor karsiniza:

    player age: oyuncularin yaslarini acip kapatma ozelligi. bu ozelligi acarsaniz karsiniza contract renewal(otomatik kontrat yenileme) cikiyor. onu da dilediginizce ayarlayabiliyorsunuz.

    kanimca en onemli ozellik budur. cunku ben player age kapali iken oynadim. 3. lig takimini premier lig’e cikarttim ve burada 2020’ye geldigim zaman kadromda hala george weah vardi. bir sure sonra giden oyuncu olmadigindan surekli daha iyisini aliyorsunuz ve en sonunda butun yildiz futbolcular –buyuk bir kismi normalde olmus olmali- sizin takiminizda gencecik pirlanta gibi oynuyorlar. dolayisiyla oyun cok sacma bir hal aliyor.

    maclari 3-4 farkli sekilde izleyebiliyorsunuz(ozet, cm tarzi commentary, her ikisi). 2d motor kullaniliyor maclarda. goller genelde ayni sekilde atiliyorlar ama goruntuler o yillarda yapilmis bir oyun icin son derece guzel. stadi genisletmek, hamburger forma satmak cok zevkli.

    tavsiye: i.oyuna baslar baslamaz butun coach’lari yenileyip, 5 yildizlilarini getirin.
    ii. taktik olarak 2-4-1-2-1 ile oynadim ben. gayet iyi sonuclar aldim.
  • beleş oyuncuları tesbit etmenin oldukça zor olduğu oyundur.bir sürü genç oyuncu vardır ama bunlar da keşfedilmeyi bekler.oyuncu arama menüsü çok zayıftır.zaman zaman kilitlenip kalmasıyla çileden çıkarmışlığı da vardır.diyelim ki çok iyi özellikli bir oyuncu aldınız (mesela ratingi 90) ,bu oyuncu gün gelip de emekli olunca ,bunun yerine aynı özelliklere sahip bir klonu farklı bir isimle ,free players listesinde beliriverir.artık belli zaman sonra hep bu klonları alacağınız için transfer parası ödemezsiniz ,sadece oyuncuya yüklü bir miktar teklif eder yuvarlanır gidersiniz.oyunda ortalama sezon bitirme süresi 1 saattir (sadece maç sonuçları istenirse).kocaelisporu uefa kupasını ,bursasporu şampiyonlar ligi şampiyonluğunu omuzlamış görmek olasıdır ayrıca.
  • gayet basit bir oyun olması yanında gerçekçilik konusunda türlü saçmalıklar barındıran oyundur. şöyle ki koçlarınızı iyileriyle yenilediğiniz zaman 3. ligdeki biraz iyi bir oyuncuyu bir ronaldo yapmanız işten bile değil. üstelik bu takımla sezon başında milandır barcelonadır istediğiniz takımla hazırlık maçı yapabilirsiniz. genelde maçın sonuçları önceden bellidir, sizin sahaya sürdüğünüz takımla alakasız olur zaten. benim hatırladığım tek artısı futbolcuların özel dosyalarının bulunması ve bu dosyalarda oyuncuyla ilgili hoş notların bulunmasıydı.
  • diğer premier manager serilerinden büyük farkları olan oyun.

    eski serilerdeki düz mantık ile oynanırsa, yani stadı büyütüp, bir maçta bir milyon poundluk bütçe elde edilme yöntemi seçilirse, muhtemelen büyük transferler hayaldir. zira en fazla 20 milyon pound elde edebilirsiniz. fakat işin detayına inip, kaşkol, forma, dergi, kola, hamburger satarsanız, bütçenizi kolaylıkla geliştirebilirsiniz. özellikle küçük takımlarda bu işlemlerin önemi oldukça fazla. tabi, burada biraz iktisat bilgisi gerekiyor. manchester united, bir ayda binlerce dergi satabilirken, üçüncü lig takımımız scarbrough değil bir ay, 4 yılda o dergileri satamıyor.

    grafik olarak da kesinlikle cezbedici bir görüntüsü var. goller 40 metreden atılmıyor, ortalar yapılırken kaleciler hayrettinvari çıkışlar yapmıyor.

    geçen yıllara rağmen, fm 2008'e inat, kendini oynatmayı beceriyor bu oyun.
  • geçen gün buldum bu oyunu yine bir yerlerden, bir haftadır da kölesi oldum. oynarken pek keyifleniyorum ve aynı zamanda "tanrı football manager serisini korusun" diye dua ediyorum.

    - "search" kısmında "youth" yazınca aynı genç oyuncular çıkardı hep. ve siz onları alıncaya kadar aynı yaşta kalırlardı. en iyi iki oyuncusu** siz alınca bir anda 16 yaşından 22 yaşına geçerlerdi hep.

    - yine "search" kısmında "free" yazınca tüm free oyuncular çıkardı. genelde italya ve ispanya'dan free olan oyuncular hayvani para isterlerdi. ama sonuçta bir şekilde anlaşılırdı. (bkz: salvatore fresi)

    - deplasman maçlarını "brief" yani şimdiki 2 boyutlu fm atası oyun motoruyla oynattığınızda %98 kazanır, %1.7 berabere kalır, %0.3 yenilirdiniz. ne kadar prim verirseniz de o kadar yüksek bir skor elde ederdiniz.

    - nottingham forest ile evinizde maç yaptığnızda çok küçük ihtimalle fark atardınız. genelde berabere veya 3-2 biterdi maçlar kendi sahanızda. ancak deplasmana ana kadroyla gittiğinizde 1-4, 2-5, 2-7, 1-6 sonuçlarından birini almanız yüksek ihtimal olurdu. nottingham forest da daima ikinci lige kadar düşerdi. (yapımcılarının derby county fanı olduğundan şüphelenirim hala.)

    - oyuncuların standart güçleri vardı. 100 üzerinden değerlendirilirdi. (mesela birinin pası 92) onu 99 yapardınız ve yeni sezon başlayınca yine aynı özelliklere geri dönerdi.

    - "players age" butonunu kapattığınızda her oyuncuyla oyunun başlangıç yaşında ahirete kadar oynayabilirdiniz. 2009 yılında anladım ki, bir oyuncunun "quality"si ne kadar yüksekse, o kadar çabuk gelişiyor. (bilmeyenler için geliyor: ian rush wrexham'da ve 37 yaşında. az fiyata öz işler çıkarmakta. liverpool kadrosuna katın tabi* charlton'da john barnes ve middlesbrough'ta paul gascoigne de en paşa veteranlardandı. bunları oynatmazlardı ve dörtte üç fiyatına satarlardı) (yine parantez; maldini, thuram, batistuta falan karizma adamlardı, gelmezlerdi manu'ya bile. mattias sammer gelirdi. iyi de olurdu.)

    - son olarak da, "all teams" diye bir hilesi vardı bu oyunun. yazınca serie a, bundesliga ve la liga açılıyormuş. hiçbir zaman beceremedim. nasıl yapıldığını bilen varsa anlatsın yalvarırım. şu oyunu milan'la oynayıp jübile yapmak istiyorum ben. o milan'a donato'yu, basler'i, blanc'ı almak istiyorum. şaka şaka, ilk ikisini almam ama blanc yakışır yemin ederim. costacurta ve maldini'nin yedeği olur, canımı yer. (olmaz aslında. interli adam. ölsün hatta. yok yok, kalsın o. desailly geri alınır hiç olmazsa.)

    - ha, aklıma gelmişken, oyuna manu ile başlarsanız sırasıyla inter-milan-parma-lazio ile hazırlık maçları yapınca en yüksek değerdeki bilet fiyatlarıyla, toplam, 2,5 milyon pound kazanmanız iş bile değildi. sonraki sezon bunların hiçbirisi gelmezdi old trafford'a o ayrı.

    - bir de bizim herthalı marko pantelic, lausanne sport takımındaydı. takım bunu oynatmazdı, 2.15 milyon pound gibi bir değerle alır gollerine doyamazdınız.

    (bkz: hey gidi hey)
  • taşınma dolayısıyla kolileri karıştırırken bulduğum, zamanının ingilizce yetersizliğinden ötürü kontratlarını yenileyemediğim oyuncuların bir bir beni terkettiği* oyun.

    o değil de yıllardır aklımdadır, ronaldo'yu bir türlü transfer edememiştim. dün sonunda 14 yıllık hasret son buldu ve ronaldo'yu 7 milyon sterlin karşılığında transfer ettim. nasıl mutluyum anlatamam.
  • taktiğin oyuna pek etkisi yoktu. bütün takımı kaleye de dizseniz onlar bildiği gibi oynuyordu. sonuçlar üç aşağı beş yukarı belliydi. 3-4 maç önceden save ettiyseniz zorla kupa sahibi olabiliyordunuz yine de. teknik tarafından ziyade, stad yaptırmak, yemek, dergi, şapka satmak, reklam gelirleriyle uğraşmak, futbolcularla ev+araba+maç başı gol, şampiyonluk primleriyle transfer pazarlığı yapmak çok büyük keyif verirdi. fakat nedenini bilmediğim bir şekilde, birkaç yıl sonra her şeyi yoluna koymuş, stad geliri ve diğer gelirlerden parayı bulmuşken maliye tepeme çökerdi ve her hafta 600 bin- bir milyon pound civarı vergi vermeye başlardım. bu şekilde para hızlı erirdi. para azalsa da vergi azalmazdı ve en son kovulurdum. kesin bi yerde hata yapıyordum, şimdi kesin anlarım da orta okulda anca bu kadar oluyordu işte. şimdi düşünüyorum da, belji birmingham city'nin ahı çıkıyordu. sene başında 4 kişi oynuyormuş gibi başlardım oyuna. arsenal, manu ve liverpool'un 7-8 milyon poundluk bir bütçesi olurdu. ama o zamanlar birinci lig'de olan birmingham city seneye 21-24 milyon arası bir parayla başlardı, tam hatırlamıyorum ama çok iyi paraydı. ben bu 3 takımın parasını manu'ya hortumlardım. en zor olanı manu'dan birmingham'a futbolcu transfer etmekti. neville g'yi 20 milyona birmingham'a yollayana kadar çatlıyordum. ev araba ne varsa veriyordum üstüne de tonla para, anca anlaşıyordu. adam birinci lige gitmek istemiyordu tabi. bu 3 takımın paralarını hortumladıktan sonra, manu ile o kupa senin bu stad gelirleri benim derken vergi borcundan bayıyordum işte. ne demişler, alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. yalnız bütün yıldızlar bir aradaydı. belki en basit ve dandik menajerlik oyunuydu ama ben en çok ondan zevk alıyordum. sonraları bir tane daha oynamıştım arkadaşla ama o kadar zevk vermemişti. maç izlemek değil, arkaplandaki işlerle uğraşmak güzel geliyordu.
  • nihai amacımın hagi ve moldovanı aynı takımda oynatmak olduğu, benim için gelmiş geçmiş en güzel menejerlik oyunu.
hesabın var mı? giriş yap