• son haftalarda aklıma takılan, türkiye'de son 15-20 yıl içinde yaşanan siyasi olaylara baktığım zaman ciddi ciddi üzerinde düşündüğüm soru.

    milli görüş'ün 12 eylül sonrası temsilcisi olan refah partisi, 1987 genel seçimleri'yle beraber siyasi hayata fiilen girmiştir. 1987'de %7, 1991'de %16, 1995'te ise %21 oy alan milli görüşçüler, iktidar ortağı olabilecek kadar bir oya ulaşmışlardı 1995'te.

    refah partisi'nin bu yükselişi, ülke içinde olduğu kadar, ülke dışında da yankı bulmuş, özellikle orta doğu'da çıkarlarını düşünen abd'yi yakından ilgilendirmiştir.

    sovyetler birliği'ne karşı yeşil kuşak projesini hayata geçirmiş ve komünizm'e karşı radikal islam'ı yıllarca kullanmış abd, sovyetler'in yıkılması sonrası orta doğu'da radikal islam'ı bu sefer kendine tehdit olarak görmeye başlamıştır.

    radikal islam tanımına uyan ve türkiye'de gittikçe güçlenen refah partisi ise hem islamcı hem de anti-emperyalist kimliğiyle özellikle iktidar ortağı olduktan sonra abd'yi rahatsız etmeye başlamıştır.

    orta doğu'daki radikal islamcı akımlarla baş etmenin yolunun o ülkelerde laik sistemleri desteklemek yerine, o ülkelerdeki radikal islamı dönüştürmek, küresel sistemle uyumlu bir islam yaratma fikri de 1990'lı yılların ortalarından itibaren abd'nin düşünce kuruluşlarında geliştirilmiş ve benimsenmiş bir strateji idi.

    bu bakımdan 28 şubat 1997 mgk sonrasındaki süreçle, tsk içindeki çevik bir gibi amerikancı komutanların ve amerikancı olmayanlarının da laiklik hassasiyetleri istismar edilerek "radikal islamcı" refah partisi kapatıldı.

    refah partisi'nin kapatılmasına o zamanlar geniş çevreler destek vermiş, hatta bugün akp'yle yakın ilişkiler içinde olan iş çevreleri, fethullahçılar ve bir çok kesim bu darbeye destek vermiştir, ya da itiraz etmemiştir. hatta fethullahçıların okullarının anahtarlarını çevik bir'e teslim etmek istediklerini, çevik bir'in emrinde olduklarını söylediklerini de hatırlamaktayız.

    28 şubat süreci salt islamcılara yönelik bir operasyon değildi. türkiye'nin küresel sermaye içine çekilmesinin, türkiye'de islamın dönüştürülmesinin önünü açan bir girişimdi. refah partisi kapatıldı. refah partisi'nin içindeki yenilikçiler, "gömlek değiştirerek" yeni parti kurdular. bu yeni parti, kapitalizm ile iç içe bir islamcı partiydi. radikal islam dönüştürülmüş, ılımlı islam ideolojisi türkiye'de hakim kılınmıştı.

    yenilikçilerden oluşan partinin genel başkanı, henüz istanbul büyükşehir belediye başkanıyken amerikalılarla görüşmeye başlayan recep tayyip erdoğan'dı. istanbul'daki belediye başkanlığı süresince kendisini türkiye'ye tanıtma imkanı da bulan erdoğan, 2000'li yıllara gelindiğinde eski siyasetçilerden bıkmış türkiye'nin yeni yüzü olarak parlatıldı.

    cia ile iç içe olan yahudi asıllı amerikalı diplomat morton abramowitz ile tanışıklıkları kasımpaşa'daki özel bir vakıfta başlayan erdoğan'ın, belediye başkanı olduktan sonra amerikalılarla olan görüşmeleri arttı.

    ilk kez 17-21 nisan 1995'te başlayan, daha sonra 17-22 kasım 1996, 20-23 aralık 1996, cezaevine girmeden önce 1 mart 1998'de ve 16 temmuz 2000'deki abd gezileri basına da yansıyan ziyeretlerdir.

    refah partisi henüz kapatılmamışken, erdoğan'ı belediyedeki makamında 15 ekim 1996 günü ziyaret eden morton abramowitz'in, "siz, istanbul'u yönetip yıldızınızı parlatabildiğinize göre türkiye için de çok şey yapabilirsiniz" cümlesi basında da yer almış, gazeteci ertuğrul özkök ise abramowitz'in "evet, kravatlı ve daha şehirli kılıklı görünen erdoğan'ı erbakan'a tercih ederiz" sözlerini köşesine taşımıştır.

    aydınlık dergisinin, 20 ekim 1996 tarihli sayısındaki "abramowitz tayyip'i erbakan'ın yerine hazırlıyor" haberi yapıldığı zaman henüz refah partisi kapatılmamış, erdoğan ise başbakan olmamıştı. 6 sene sonra 2002'de akp'nin iktidara gelmesiyle bütün bu senaryolar bir bir gerçekleşmişti.

    18 temmuz 2001'de ise recep tayyip erdoğan'ın akp kurulmadan önce israil büyükelçisi david sultan ile yaptığı görüşmede sultan'a "yeni oluşacak partinin israil ve abd politikalarına asla ters düşmeyeceği"ni söylediği gazetelerde yer bulmuş ve israil'de tartışılmıştı.

    28 şubat sürecinin baş aktörü çevik bir ise bugünkü ergenekon davası ile hiç bir zaman ilişkilendirilmemiş, göz altına alınmamış ya da ifade vermeye çağrılmamıştır. öte yandan aynı çevik bir, ocak 1999'da cezaevinden çıktıktan sonra tayyip erdoğan ile bir araya gelmiştir. hatta aynı çevik bir'in daha önceleri yeşil sermayeci ilan edilmiş ülker grubu'nda yönetim kurulu üyeliği yaptığı da çok yazılıp çizildi.

    bütün bu olaylar ve bağlantılardan sonra kim tayyip erdoğan'ın refah partisi'nin kapatılacağından haberdar olmadığını iddia edebilir? eğer iddia edilebiliyorsa bunun açıklaması çok sağlam olmalıdır. zira bütün yollar tayyip erdoğan'ın refah partisi'nin kapatılacağından haberdar olduğu gerçeğine çıkıyor. refah partisi iktidar ortağıyken amerikalılarla görüşmeler yapan aynı partili bir belediye başkanının amacı ne olabilir? bir kere değl iki kere değil, nedendir bu görüşmeler? haksız mıyım?
  • milli görüşün asıl temsilcisi ve ekonomik politika olarak eşitliği hedefleyen refah partisi'nin recep tayyip erdoğan'nın sermayeye boyun eğen kişiliğine ters düştüğünü bildiğimizden, cevabının "evet" olduğundan da emin olduğumuz soru.
  • tarihsel gelişimlere bakınca (bkz: #23953687) cevabının çok net olduğu soru.

    (bkz: evet)
  • hiç alakasız başlıkta bile kemal kılıçdaroğlu'nu kötülemeye çalışan sözlükteki akp yorum ekibi'nin cevaplayamadığı soru.

    gerçekten ayar yemek istiyorsanız sizi şu başlıklara alalım:

    (bkz: kemal kılıçdaroğlu)
    (bkz: lumpiya/@bildirdi)
hesabın var mı? giriş yap