• 24 nisan 1915'te istanbul'da toplanan ermeni aydınlar arasında nadir sağ kalanlardan, vostan gazetesi editoru, yazar, öğretmen ve ermeni ulusal meclisi lideri mikayel şamdancıyan'ın, kişisel anılarla bağlandığı ve başlarına gelenleri kaleme aldığı üç ermeni aydından biridir. diğer ikisi ise taniel varujan (1884-1915. şair, öğretmen) ve diran kelekyan (1862-1915. gazeteci).

    bu yazılar raffi şirvanyan'ın ermenice'den çevirisi ile, 20 nisan 2007 tarihli agos'ta hrant dink'in 23,5 nisan başyazısı ile yayımlanmış.

    rupen sevag'a dair kısım şöyle:

    1915 haziranının sonlarında ilk kafilenin ayrılması ve on dokuz kişi için istanbul’a dönme izni çıkmasını takip eden bir buçuk ay boyunca sevag’la birlikteydim. o sıralar, istanbul’a dönmesine izin verilmiş olan altı arkadaşımla birlikte kalıyordum. rupen sevag da çankırı’ya yeni gelmişti. hemen bize katılmasını kararlaştırdık. sosyal ve neşeli kişiliğini istanbul’dan bilirdim. onun gelişiyle, evimiz hemen bayram neşesiyle doldu.

    kafilemiz çankırı’ya vardığında aramızda sekiz doktor vardı; şehirdeyse hiç doktor yoktu. doktor dostlarımız, mesleki bilgileriyle yöre halkına yardım ettiler. içlerinde en çok sevag’a itibar edilirdi. doktor dinanyan istanbul’a dönme izni aldığında, ameliyat ettiği bir türk kızın pansuman işini ona devretti. kızın babası –bir çeteci olan– arabacı ismail, ameliyatı istediği paraya yapmadığı için dinanyan’a diş biliyordu. dinanyan, istanbul’a dönmek için yola çıkacağı gün ve saati adam öğrenmesin diye akla karayı seçmişti.

    bir gün, vakit öğleyi epey geçtiği halde sevag yemeğe gelmedi. birbirimizi bekletmemek için tam öğle saatinde evde olurduk. sevag her zaman çok dakikti, sıradışı bir şey olduğu kesindi. endişe içinde bekliyordum. nihayet geldi. çok kötü görünüyordu. sofrada üçüncü bir arkadaşımız daha vardı; sevag, o kalkana kadar bir şey konuşmadı. sonra, çekinerek, pansuman yaptığı kızın babasının kendisini iki saat evde alıkoyduğunu anlattı. yüzsüz adam, ermeni kırımlarının büyük bir şiddetle sürdüğünü, çankırı ermenileri için de bu yönde bir emir gelmesini beklediklerini ve kurtulmak istiyorsa çok geç olmadan islamiyete geçmesi gerektiğini söylemişti. 24 saat içinde valiye başvurarak din değiştirme talebinde bulunmasını istiyordu. ertesi gün bayramdı. sevag adamdan, çocuklarının hatrı için, kendisine bu teklifin yapılmamasını istemiş, adam da emrin her an gelebileceğini, elini çabuk tutmasını söyleyip onu bırakmıştı. tehdidi görmezden gelemezdik, zira felaketin yayılmakta olduğunu duyuyorduk. daha üç dört gün önce ankara’da 2000’den fazla erkek katledilmişti. sevag’ın kararı hakkında tek bir söz etmedik, çünkü ne olacağı belliydi. sevag istenen başvuruyu hiç yapmadı. arkadaşlar arasında panik yaratmamak için, olan biteni kimseye anlatmadık. sırrımızı sadece diran kelekyan biliyordu.

    çankırı ittihat kâtibi-i mesulünün çabalarıyla, mutasarrıf asaf bey başka yere gönderildi, çünkü ermenilere karşı açıkça olumlu bir tavır içindeydi (bu asaf, adana katliamından sonra günah keçisi ilan edilerek beş sene görevden uzaklaştırılmış olan dörtyol mutasarrıfı asaf’tı; bu cezanın ardından aldığı ilk görev çankırı mutasarrıflığıydı). asaf’ın ardından mutasarrıflık görevini vekaleten kastamonu vilayeti jandarma komutanı üstlendi. reşit paşa valilikten henüz uzaklaşmamıştı. sevag, mutasarrıf vekiliyle çok samimi bir ilişki kurmuştu. çoğu akşam onun hükümet binasındaki odasına giderdi, birlikte rakı içerlerdi.

    ikinci kafile de aramızdan ayrılıp, kanunsuzluğun hüküm sürdüğü o yollara revan oldu. onları uğurladıktan sonra hükümet konağına çağırıldık. sevag, varujan ve kelekyan da dahil olmak üzere otuz yedi kişi kalmıştık. otuz yedi kişilik bir liste geldi. serbest bırakılacak, istanbul dışında dilediğimiz bir yere gidebilecektik. listedeki beş kişi ya önceden istanbul’a dönmüş veya iki kafileden biriyle ayrılmıştı. buna karşılık, arkadaşlarımızdan beşinin adı listede yoktu. bu beş kişiden ikisi, en sevgili dostlarımız varujan ve sevag’dı. telgrafla istanbul’a, dahiliye nezareti’ne başvurup bizimle birlikte muamele görmeleri gerektiğini belirttiler. zira bizden ayrı tutulmaları için hiçbir sebep yoktu.

    bunun üzerine, ittihat kâtib-i mesulünün girişimleriyle bu beş kişinin ayaş’taki arkadaşlarımızın yanına gönderilmelerine karar verildi. çankırı’da hiç ermeni sürgün bırakmama kararı alınmış, şehre siyasi ve askeri esirler gelmeye başlamıştı. meğer, beş arkadaşımızın ayaş’a gönderilmesi kararı verildiğinde, oradaki arkadaşlarımız da ebediyete intikal etmiş durumdaymış.

    13 ağustos 1915 perşembe sabahı beş kişi iki arabayla yola çıktıl. yanlarında bir atlı jandarma ve bir zaptiye vardı. mutasarrıf vekili, sevag ve arkadaşlarının ayaş’a sağ salim varmaları için elinden geleni yaptı. sevag’ın arabasını süren, mutasarrıf vekilinin kastamonu’daki arabacısıydı. vekil, sevag’ı o sırada tesadüfen çankırı’da bulunan arabacıya, emniyetini sağlamasını sıkı sıkıya tembih ederek teslim etti.

    aynı gece saat 12’de, tüney’den çankırı’ya gelen bir telefonla, katledildikleri haberi ulaştırılmış. çankırı jandarma birliği komutanı nureddin ve kâtib-i mesul oğuz, telefon başında haberi sevinç çığlıklarıyla karşılamışlar. geceleyin, mutasarrıf vekili, bu cinayet haberlerinden, özellikle de sevgili dostunun öldürülmesinden kudurmuş bir halde, nureddin’i huzuruna çağırıp ona ağır ithamlarda bulunmuş. bütün bunları ertesi gün mutasarrıf vekiline yaptığımız başvuru üzerine öğrendik. vali reşit paşa uydurma bir tahkikat sonucunda katil olarak 11 zavallı köylüyü çankırı cezaevine attırdı. beş arkadaşımızın yola çıkmasından 24 saat sonra, istanbul’dan, onların da diğer 32 kişiyle aynı muameleye tabi tutulmalarını bildiren bir telgraf gelmişti. ne yazık, insanın kara talihin amansız çarkını geriye çevirmesi mümkün değildir.

    yazının tümü için: (bkz: #23244556)
  • 24 nisan vakti diğer 235 ermeni aydın gibi tutuklananlardan birisidir. sevag, taniel varujan ve beraberinde diğer üç kişiyle öldürülmüştür. öldürüldükten sonra iki çocuğuyla birlikte fransa'ya yerleşen ve bir daha asla anadili olan almancayı konuşmayan eşi yani appel için yazdığı bir şiir söyledir:

    neden

    neden, niçin aşık oldun bana?
    minicik kız, yazık sana.
    yüreğine anca bir kelebek sığar, ama
    sen tuttun, yaşlı bir kartalı hapsettin oraya.
    mavi kız mavi gözlerin aralandığında
    bir bülbülün şarkısı çınlardı orda.
    ah aşk nağmeleri duyacakken, tuttun
    uğursuz iniltilerimi doldurdun kulaklarına.
    ben başıbozuğun, serserinin biriyim
    geçmişin sonu gelmez mezarlarında ayakizlerim.
    sarıp sarmalayacakken uysal bir aşkla
    sen yüreğini tuttun, bıraktın fırtınaya.
    gözlerin aşkın aleviyle kararmış
    öyle şarkı söyleme, ölürsün sonra.
    senin gibi minicik bir aşk lazımdı sana
    sen gittin tutuldun bir aşk tanrısına.
hesabın var mı? giriş yap