• 1862-1915 yıları arasında yaşamış ermeni kökenli osmanlı vatandaşı. fransa'da eğitim görmüş, daha sonra gazeteciliğe başlamıştır. istanbul'da ceride-i şarkiye ve surhantag'ta gazetecilik yapan diran kelekyan, 1904'te mısır'a giderek journal de caire'de çalışmaya başlamıştır. ikinci meşrutiyet'ten sonra istanbul'a dönerek sabah gazetesi'nin yazı işleri müdürü olmuştur. tarih-i osmani encümeni üyeliği, darülfünunda öğretim üyeliği de yapan kelekyan, 1909'da mülkiye'de hocalığa başlamıştır. siyasi tarih alanında çalışan kelekyan çeşitli kitapların yanı sıra türkçe-fransızca sözlükler de hazırlamıştır. ermeni cemaatinin temsilciliğine seçilen diran kelekyan 24 nisan 1915 günü sivas'a sürgüne gönderilmiş ve orada öldürülmüştür.
    (bkz: ermeni soykırımı)

    ek: (bkz: minareyi çalan kılıfını hazırlar)
  • yazmış olduğu türkçe fransızca sozlukler'in özelliği vardır ayrıca.osmanlıca yazımlarının karşısında okunuşları da bulunmaktadır. oldukça aranan osmanlıca sozlukler arasından yer almaktadır.
  • ikinci abdülhamid zamanında bir takım yıkıcı ve bölücü hareketlere destek verdiği ortaya çıkmıştır. sonrasında ingiltere kendisine kucak açmış ve londra'da hayatını idame ettirmiştir. bu süre boyunca çeşitli londra gazetelerinde yazarak ermeni mezalimi provokatörlüğü yapmış; ikinci meşrutiyetin ardından istanbul'a dönerek bedri kemal ve ilhan nadir müstear isimleriyle yazarlığa devam etmiş ve birkaç tefrika halinde romanı yayımlanmıştır. tahrik ve kışkırtmaları o denli azdırmıştır ki, devletimiz kendilerini ermenilerin yaşamadığı çeşitli şehirlere sürgün ederek engellemeye çalışmıştır. sivas'ta öldürüldüğüne dair hiçbir kanıt yoktur, aksine sözde soykırımdan yıllar sonra, ölüm tarihi devlet kayıtlarında 1928 olarak geçmektedir. gazeteci ve yazar kimliğinden dolayı ermeni diasporası tarafından soykırım yalanının baş aktörü haline getirilmesi pek manidardır.

    http://www.devletarsivleri.gov.tr/…tap=992&belge=12

    ayrıca caz müziğinin öncülerinden sayılan sanatçı gregor kelekyan'ın pederidir.
  • ikinci abdülhamit döneminin bir kısmında (1898-1904) hazine-i hassa nezareti'nde görev yapmıştır, yanı "yıkıcı ve bölücü hareketlere destek verdiği" külliyen yalandır.

    ingiltere'nin "kendisine kucak açtığı" ve "ermeni mezalimi provokatürlüğü yaptığı" iddiası götünden sallamanın iyi bir örneğini teşkil eder.

    1908'den sonra tarih-i osmani encümeni üyeleğine atanmıştır, yani ittihat ve terakki döneminde de saygın biridir. eğitime yaptığı hizmetlerden dolayı eşine 1911'de devlet maarif nişanı verilmiştir.

    yalnızca ermeni olduğu için sürgün edilmiş ve sonra da katledilmiştir. kendisi 1915 tehcirinin planlı bir soykırım olduğunun bariz bir örneğidir.

    devlet arşıvlerindeki belgeye gelince, 24 nisan 1915'te istanbul'dan sürülen biri hakkında, 25 nisan günü böyle bir belge gönderilmiş olması -eğer o belge gerçekse- soykırımın başka bir kanıtıdır.
  • 24 nisan 1915'te istanbul'da toplanan ermeni aydınlar arasında nadir sağ kalanlardan, vostan gazetesi editoru, yazar, öğretmen ve ermeni ulusal meclisi lideri mikayel şamdancıyan'ın, kişisel anılarla bağlandığı ve başlarına gelenleri kaleme aldığı üç ermeni aydından biridir. diğer ikisi ise taniel varujan (1884-1915. şair, öğretmen) ve rupen sevag'ın (1885-1915. yazar, tıp doktoru).

    bu yazılar raffi şirvanyan'ın ermenice'den çevirisi ile, 20 nisan 2007 tarihli agos'ta hrant dink'in 23,5 nisan başyazısı ile yayımlanmış.

    diran kelekyan'a dair kısım şöyle:
    "...artık otuz iki kişi kalmıştık; diran kelekyan da aramızdaydı. yurtdışından döndükten sonra onunla istanbul’da yakın dost olmuştuk. güçlü ve becerikli bir insandı. onu hayatta sadece maddi zorluklar korkuttuğu için, zayıflıkları da bunlarla ilgiliydi. daha çankırı’ya gelişimizden iki hafta evvel, ona istanbul hariç, istediği bir yere gitmekte özgür olduğu söylendi, ancak o bizlerle kalmayı tercih etti. deniz kıyısında bir yere gidip kaçmaya takmıştı kafasını, ancak bunu hiçbir zaman gerçekleştiremedi.

    kelekyan’a istanbul’dan, karısından haberler ulaşıyordu. alman elçisi wangenheim onun hayatı hususunda türk hükümetinden güvence almıştı. dolayısıyla, etrafımızda ve başka yerlerde işlenen cinayetlere rağmen, kendi hayatı konusunda iyimserdi. wangenheim’ın, kendisi için verdiği sözü tutacağından en ufak bir şüphe duymuyordu.

    ekim ayında, alman elçisi wangenheim’ın damar sertliği nedeniyle öldüğü haberi geldi. ertesi sabah, bizler henüz bu haberin siyasi önemini veya bizim için doğuracağı sonuçları idrak edecek vakit bulamadan, kelekyan tutuklandı ve divan-ı harp’te yargılanmak üzere çorum’a götürüleceği bahanesiyle yola çıkarıldı. öleceğini anlamıştı, üzgündü. bizimle birlikte sürgünde olan bir din adamından, pazar günü kendisi için ayin-i ruhani icra edilmesini istedi. hatırladığım kadarıyla, bir çarşamba günü yola çıktı.

    şimdi kelekyan’ın hatırası için bu satırları yazarken, onun talih inancı geliyor aklıma. yola çıkarılmadan bir ay kadar önce, varujan ve sevag’dan ayrıldığımız zamanlarda, ağaçlarla kaplı bir yolda yürürken talih hakkında konuşuyorduk. “kader benim hayatımı yedi senelik dönemlere ayırdı. yedi senede bir, çok hayati bir olay yaşarım ama sonra zorlukların üstesinden gelmeyi başarırım. şimdi de yedi senenin sonuna geldim” demiş, devamını getirmemişti. oysa, zorlukları yenmek hususunda bu defa da iyimser olduğunu biliyordum. öyle insanlar vardır ki, kötü talih onlarla yüz yüze çarpışır, bazılarının ise arkasından usul usul kuyu kazar.

    kelekyan’ın yola çıkarılmasından üç hafta sonra, yedi arkadaşımla çankırı’dan ayrıldım. sonradan bize bir kişi daha katıldı. geri kalan yirmi arkadaşımız, kastamonu ermenileri tehcir edildiği sırada onlarla birlikte sürüldü ve aralarından yalnızca üç kişi sağ kalabildi. on yedi kişi ise bütün o zorlu koşulların ve feci cinayetlerin kurbanı oldu."

    yazının tümü için: (bkz: #23244556)
  • ii. meşrutiyet dönemi mebuslarından krikor zohrab'in 1911'de ermenice olarak yayımladığı, kısa öykülerden oluşan "hayat, olduğu gibi" kitabını osmanlıca'ya çevirmiş ve bir de önsöz yazmıştır.

    önsözü bitirirkenki şu sözler önemli:

    "...bu küçük hikayelerden bir kısmının türkçe'ye çevirilmesini başka bir nokta-i nazardan daha haiz-i ehemmiyet görüyorum. avrupa milletlerinden başka, japonya ve çin gibi memalik-i baîde* edebiyatını bile ara sıra merak ettiğimiz şu zamanda, ermeni, rum, bulgar gibi anâsır-ı* osmaniye'nin edebiyat-ı hazırasına adem-i vukuf tabiidir ki yabancılık tevlid eder. anâsır arasnda tanışmak, bilcümle ahval-i içtimaiye ve medeniyeye vukufla olur. şüphe yoktur ki zamanımızda bir kavmi tanıtacak hâlât-ı medeniyenin başlıcalarından biri edebiyatıdır (...) yek-diğerimizi ne kadar anlarsak o nisbette muhabbetimiz kuvvetli olur."
  • kayserilidir.
  • önceleri bir hınçak eylemcisiydi. 1896'dan sonra londra ve paris'te kaldığı bir dönemde jön türk hareketine katılmıştır.

    daha sonra mizancı murad'la birlikte dönen grupta yer almıştır. [mizancı murad'a padişah ihsan-ı şahanelerinden yeterli para ve af olanağı sağlamıştı]. teşkilat-ı mahsusa şefi ahmed celaleddin ile yakınlaşması bu döneme rastlar. o günlerde meşhur sabah gazetesinin başyazarı idi (1897-1899 ve 1909-1915). kahire'de sürgün olduğu sırada journal de caire'nin (1904-1909) siyaset bölümünü yönetmiştir. osmanlı hanedan çevrelerine yakınlığı sayesinde 1905-1906'da bahaeddin şakir'in ittihat ve terakki'yi örgütlemesine yardımcı olmuştur. nisan 1915'te tehcir edilmiştir.

    kaynak: ermeni kayseri'nin tarihi ıı, kahire, 1937, ermenice)

    ben, ölünceye kadar, o mükemmel "kamus-ı fransevi, musavver türkçe'den fransızca'ya lugat"ının 1911 baskısını kullanacak ve "muharriri diran kelekyan"ı ve kitabı neşreden bir başka ermeni nâşir "sahib ve tâbii: mihran" efendiyi hayırla yâd edecek, kelekyan'ı sürgüne gönderip sivas civarında katledenlerin de ismine lanet edeceğim.
    .

    1915'te (istanbul'dan hiç ermeni sürgüne gönderilmedi diyenlere ithafen) 200 kadar ermeni aydınla birlikte anadolu'ya sürgüne gönderilmiş ve (biri hariç, ki onu da arkadaşı halide edip kurtarmıştır, çünkü aklını oynatmıştı o ermeni aydını) diran kelekyan'la birlikte hiçbiri geri gelmemiştir.
hesabın var mı? giriş yap