• atayistlik, pornoculuk, laikçilik, komünistlik ve anarşistliğin her nevi versiyonunu milli ve manevi değerlerle bağdaşmayacak şekilde entrylerinde dile getiren allahtan kormaz münafık sözlük yazarlarının kelime-i şahadet getirmek zorunda kalmasına vesile olan hayırlı hadiselerdir.

    adını vererek rencide etmek istemediğim atayist bir sözlük yazarı da bu ibretlik hadiselerden nasibini aldı. bu atayist yazar, din düşmanı entrylerinden birini girdikten sonra daldığı uykudan üç harflilerin dürtmesiyle uyandı ve tabii ki hiçbir dua bilmediği için, üç harflilerle sabaha kadar pişpirik oynamak zorunda kaldı. sabaha doğru kelime-i şahadet getirmeyi akıl eden yazar, üç harflilerin musallatından bu sayede kurtuldu ve huzurlu bir uykuya daldı.
  • (bkz: #17787450)
  • yakinlarda basima gelen bir olay:
    evrim teorisi uzerine bir makaleyi yazdirayim dedim, ayrintisiyla okumak icin. yazicinin kablosunu bilgisayara takip, soz konusu makaleyi yaziciya yolladim . meyveleri sonra toplamak uzere ayrildim bilgisayarin basindan.

    uc bes dakika sonra dondugumde, yazicida koca bir yigin cikti birikmis olmasina anlam veremedim; arkali onlu 3 yaprak olmaliydi oysa ki. cikti tomarini elime alip ilk sayfasini gormemle, kerpeten ali gibi "noluyo lan!" demem bir oldu. evrim teorisi uzerine bir makale yolladigim yazicidan ilk sayfasinda fâtiha sûresi olan yaklasik 150 sayfalik kuran'i almistim elime; ustelik, okumak istedigim evrim makalesi de yoktu piyasada!

    hemen anladim tabii neler dondugunu: bana atilan bir tokatti bu, son bir uyari, belki de son bir cagri!

    gecenlerde e-kuran-ı kerim indirip "daha sonra basarim" diyerek tek yuze iki sayfa gelecek sekilde kaydedeyim demistim. belli ki, dosyaya yazdirmaya calisirken, o an bilgisayara baglı olmayan yaziciya yollamisim. bir hafta sonra yaziciyi takinca ilk onu basmisti tabii. asil makaleye gelmeden de yazicidaki kagitlar bitmisti! yedekte de hic yoktu kagit.

    benim basima gelenler alemlere ibret olsun diye yaziyorum buraya: siz siz olun yedekte birkac deste kagit bulundurun. sonra dimdizlak kalirsiniz ortada gece yarisi. ben mesaji alip deste deste kagit yigdim eve.

    yine ayni yaziciyla yasadigim diger bir ibretlik paylasim icin (bkz: sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar/@ramali)

    duzeltme:ibretlik yazim hatalari
  • sabahın sekiz buçuğunda yaşadığım olay.

    bb: bosvermis bunye
    dsa: dükkan sahibi amca

    bb: merhaba. bu yakınlarda açık bi giyim mağazası bulabilir miyim bu saatte? *
    dsa: bu saatte zor, dokuzda açılıyor.
    bb: peki teşekkürler.
    dsa: sen ağladın mı?
    bb: eöö, yoo.. *
    dsa: ağlamışsın, ağlamışsın. niye ağladın?
    bb: sinirlerim bozuk, o yüzden.
    dsa: mağazayı napıcaksın?
    bb: hırka alıcam.
    dsa: * hırkayı napıcaksın?
    bb: giyicem?
    dsa: * niye?
    bb: *
  • fuck buddy ilanına sadece "nefes alıyorum" yazmamla hareketlenen mesaj kutumun, erkek olduğumu belirttikten sonra sessizleşmesi, durulması, siklenmemesi... vs
  • üç buçuk yıllık bilgisayarım, sanırım fanı bozulduğu için restart atıp duruyordu. ben de tamir için meskenimdeki teknik servise verdim cumartesi günü. sonra adamların bir kartını aldım iletişim için. akşama doğru alabilirsin dedi eleman. akşam oldu kartı çıkardım, numarayı çevirdim ve adam gelip alabileceğimi söyledi. tamir etmişler. gittim bilgisayarı aldım. acelem olduğu için test edemedim. eve bir geldim sorun devam ediyor. bilgisayar açılmıyor. hemen adamı aradım, adam ertesi gün pazar olduğu için pazartesi sabahı getirmemin uygun olacağını söyledi. öyle de yaptım. bu sefer adamların kartını kaybettiğim için yeni bir kart aldım ve çıktım. pazartesi akşamı aradım, hazır dediler. gittim aldım ve yine acelem olduğu için test etmeden eve gittim. aynı terane, yine çalışmıyor japonun yaptığı. yine aradım, aynı piyes. salı sabahı yine bıraktım bilgisayarı, ama tembihledim, dedim birader iyice test edin bir daha bozuk halde vermeyin, o yüzden cumartesiye kadar yayıla yayıla yapın dedim. bugün çarşamba malumunuz, akşam arayacaktım çünkü final dönemi ve sıkıntılı oluyor notebook'suz. kartı çıkardım cebimden ve şlakkkkk! daha önce dikkat etmediğim küçük bir ayrıntı tüm bu koşuşturmacanın sebebiymiş meğersem. kartta yazanı aktarıyorum;

    -------plus bilgisayar tamiri ve parçaları-------

    'servet bozuk'

    genel müdür

    daha da kartvizite bakmadan iş yapmam.
  • gerçekten de az sonra yazacağım olay hayatımın ibretlik olayıdır.

    işim gereği sürekli hafızamı zorlamak, hiçbir şeyi atlamamak için sürekli içimden tekrar etmek ve bir yerlere not almaktan feci bunaldığım bir dönemdeyim. artık öyle bir noktaya geldim ki saldım gitti. unutursam unuturum halinde takılıyorum. dolayısıyla iş hayatını geçtim artık ev hayatına da yansımaya başladı bu durum. evden çıkıp markete gittim, alışverişten sonra eve dönüp kapıyı açtım ve poşetleri içeri taşıyıp kapadım. yarım saat sonra bir arkadaşım geldi. akşam geç saatlerde başka bir arkadaşım daha ve en son gecenin bir körü başka bir arkadaşım. sabaha karşı hepsini belirli aralıklarla yolcu ettim ve zıbardım. ertesi gün akşam beşe kadarda evden çıkmadım. tam çıkarken de anahtarın kapının üstünde olduğunu fark ettim. ama içeride değil dışarıda!!

    bir saniyede insanın aklından geçenlerin uzunluğunu tahmin bile edemezsiniz. genellikle kapı kitlemek adetim değildir. ama aklıma geldikçe atlamadığım sürece mandalı mutlaka kaparım (o zımbırtının bir adı var mı bilmiyorum). anahtarımı bir yerde unutma konusunda da ustayımdır. bir iki sene öncede işe giderken kapıyı kitleyip çıkmış, akşam anahtarımı çantada bulamayınca ofiste unuttum sanmıştım. meğer kapının üstünde bırakmışım. kapıcı görüp almış. ama bu sefer ne ben ne de o kadar evime gelen, giden kimse kapının üstünde sallanan o anahtarı fark etmemiş. o günden beri kapının yanına bir yazı astım. "anahtarla iki kez kilitle, mandalı kapa" altındaki kağıtta da "anahtarını kontrol et" (çilingirle kanka olduk) yazıyor.
  • bir örneğini bugün yaşadığım olaylardır.
    öğleden sonra mersin metro markete gittiğimde aniden cep telefonu almaya karar verdim ve aldım. kasada alım işlemleri yapılırken kasiyer kız üniversiteye gidip gitmediğimi ve bölümümü sordu. aklım telefonda olduğundan dalgın dalgın okulumu ve bölümümü söyledim. ardından kız kendisinin de hep tarih okumak istediğini söyledi hatta çok iyi puanlar çektiğini ama olmadığını falan söyledi. muhtemelen yokluk nedeniyle okuyamayıp çalışmak zorunda kalmış kızlardandı. aklım hala telefondaydı ve doğru dürüst dinlemedim bile.

    ben yıllarca fakir ama gururlu olmakla övünmüş, alçakgönüllü ve halden anlayan olmayı ilke bilmiş kapitalist bugün o kıza hiç hak etmediği davrandım ve benimle iki kelam edip iki dertleşmesine izin vermeyip adeta yukarıdan baktım. dünün fakir ama gururlu genci bugünün zengin ama şerefsizi olmuştu. ve ben kendi kendime ibretlik bir ders aldım; önemli olan telefonunu yenilemek değil insan olabilmektir.
  • manisa'dan tavşanlı'ya trenle gittiğim bir yolculuktu... yüküm ağır yolum ise uzundu neyse ki ara bir dönem olduğu için tren fazla dolu sayılmazdı. hemen vagonun girişindeki küçük odacığa yerleşebileceğimi düşündüm zira tek başına bir adam pencere kenarında oturuyordu odada ondan başka kimse yoktu. 3-4 parça ağır valizim vardı adamdan kibarca yardım istedim... sol tarafını da bana doğru dönerek "ne yeaardımı yeaa?" şeklinde hırlarcasına bir ses çıkardı. sol kolu dirseğinin biraz üzerinden kesilmişti. özürler diledim fakat trenin kalkmasının üzerinden 15 dakika geçmiş olmasına rağmen henüz valizleri yerine koyamadığımdan ötürü aramızda garip bir gerginlik oluşmuştu... söylene söylene birasını içiyordu...
    karşısına oturmadım, uzak oturursam yanlış anlar diye düşündüm ve 6 kişilik odada salak gibi gidip tam yanına oturdum. içki ve ter kokuyordu üstelik 12 saat yolum vardı. ilerlemeye devam ettik.
    tren akhisar'a geldiğinde durduktan bir süre sonra bulunduğumuz odanın kapısı açıldı, yanımdaki adam istifini bozmadı fakat ben istemsizce kafamı kapıya doğru çevirerek baktım. görünürde kimsecikler yoktu, kapı kapandı ve yerde sürünen bir adam gördüm. iki dizinden aşağısı olmayan bu adam dizlerinin alt tarafına daha rahat sürünmek için iplerle sıkı sıkıya bir araba lastiği bağlamıştı. uzun ve yağlı saçları iki yana umarsızca hareket ediyordu. iki elini karşıdaki koltuğa koyarak başından 3. destek kuvvetini aldı ve ani bir takla ile kendini koltuğa bıraktı. sonra hafifçe sürünüp debelenerek dik bir şekilde tam karşıma oturdu. sırıtıyordu... selamın aleyküm dedi...
    böyle bir olayın olma olasılığı ne olabilir ki? 10 saat yolculuğu brandenburg sanatoryumunda geçirir gibi tavşanlı'ya kadar gittim... çok uzun sürdü...
hesabın var mı? giriş yap