• abd’de modern internetin oluşumunu sağlayan 1996 tarihli iletişim ahlakı yasası’nın (communications decency act) 230. bölümü (section 230-fasıl 230) “etkileşimli bir bilgisayar hizmetinin sağlayıcısı veya kullanıcısı, başka bir bilgi içeriği sağlayıcısı kullanıcı tarafından sağlanan bilgilerin yayıncısı ya da sözcüsü olarak değerlendirilmez” diyor.

    kanun ile birlikte kişilerin internette yaptıkları yorumların kendilerini bağladığı, yorumların yapıldığı platformların yasal yükümlülüklerden sorumlu olmadığı belirtilmiş. bu yasadan alınan güçle birlikte abd'de sosyal medya şirketleri rahat bir şekilde çalışabiliyor.

    kaynak ve detay için .
  • section 230, web sitelerinin üçüncü taraf içerikten sorumlu olmadığını ve bu içerikler nedeniyle dava edilemeyeceklerini söyleyen yasadır.
    web sitelerinde başka biri tarafından yayınlanan içerik olduğunda tüm web sitelerini ve web sitelerinin tüm kullanıcılarını korur.

    örneğin; twitter'da iftira niteliğinde bir şey yayınlarsam, mağdurun beni dava edebileceğini, ancak twitter'a dava açamayacağını, aynı zamanda twitter'ın uygun gördüğü şekilde sitesindeki içerikleri denetleme hakkına sahip olduğunu söyler.

    230 ile ilgili tartışmalar 2016 seçimlerinden sonra, demokratların ve cumhuriyetçilerin farklı nedenlerle ama aynı amaca(repeal/revoke) hizmet eden söylemleri ile başladı. bu söylemlerden bazıları eksik bilgi ve/veya yasayı yanlış yorumlama üzerineyken, bazıları kasten yalandı.

    argüman 1: "bir şirket, içeriği denetlemeye başladığında bu artık bir platform değil, bir yayıncıdır ve kendisini yayıncı olarak tanımlayıp yasal yükümlülük ve sorumlulukları üzerine almalı, 230 altındaki korunmasını kaybetmelidir"

    230'da yayıncı ve platform ayrımı olduğu argümanı tamamen yanlıştır. kanunun sağladığı dokunulmazlığı, platform veya publisher olduğuna bağlı olarak kazanabileceği veya kaybedebileceği fikri uydurmadır. çünkü bir web sitesinin 230 altında korunması için alması gereken bir sıfat yoktur. üstelik, online service'ler 230 korumasını kazanmak için kendilerini platform olarak tanımlamadılar, buna zaten sahiplerdi.
    230 ile ilgili bir davanın hiçbir noktasında belirli bir web sitesinin bir platform veya publisher olup olmadığının belirlenmesine gerek olmadığı gibi bir önemi de yoktur. önemli olan tek şey söz konusu içeriktir. bu içerik başkası tarafından oluşturulmuşsa, onu barındıran web sitesi hakkında dava açılamaz. twitter'ın kendisi bir fact-check yazarsa ve/veya kendisi bir içerik oluşturursa o zaman sorumlulukla karşı karşıya kalır. bu da 230'un en basit, en temel anlayışıdır: içeriğin sorumluluğu, içeriği kim barındırıyorsa ona değil, çevrimiçi olarak yaratana aittir.

    230'dan bağımsız olarak, aynı anda hem yayıncı hem de platform olunabilir. yani kendi içeriğinizin bir yayıncısı ve başkalarının içeriği için bir platform olabilirsiniz. mesela gazeteler böyledir. kendi yazdıkları makalelerin bir yayıncısı ve kendi yayınladıkları ancak kendilerinin yazmadıkları içerikler için bir platformdurlar.

    argüman 2: "section 230 big tech'e yarıyor"

    230 big tech'ten çok biz internet kullanıcılarına yarar. başkalarının söylediklerinden sorumlu olmamamızı sağlayarak free speech'i destekler.

    argüman 3: "siyasi önyargılı bir web sitesi tarafsız değildir ve bu nedenle 230 korumasını kaybetmelidir"

    230'da tarafsızlık gerekliliği yoktur. yasa, çevrimiçi hizmetlere ideolojik tarafsızlığı veya eksikliği nedeniyle farklı şekillerde muamele etmez. site, tarafsız olsun veya olmasın 230 altındaki korunmasını kaybetmez. aksine, 230 dokunulmazlık verip hepsine aynı şekilde davranır. ve bu bir bug değil, 230'un bir özelliğidir.
    çevrimiçi platformlar için bu tür bir "tarafsızlık" ve/veya "içeriğe dayalı" şartını yasallaştırmaya çalışmak 1st amendment nedeniyle anayasaya aykırı olacağından mümkün değildir.

    argüman 4: "230, şirketlere asla dava açılamayacağı anlamına gelir"

    230, web sitelerini yalnızca başkaları tarafından oluşturulan içerik nedeniyle dava edilmesinden korur. web sitelerine birçok başka nedenden ötürü dava açılabilir, günümüzde de açılmakta ve free speech nedeniyle davayı açanların aleyhine sonuçlanmaktadır.
    bkz: https://www.theverge.com/…tter-google-facebook-loss

    argüman 5: "230, büyük ve güçlü internet şirketlerinin büyük ve güçlü olmasının nedenidir"

    230 büyük internet şirketlerine özgü değildir ve tüm internet için geçerlidir. hatta, 230'un olmadığı bir dünyada bir web sitesi çalıştırmanın maliyeti çok yüksek olacağı için 230 rekabeti teşvik etmeye yardımcı oluyor bile denebilir.
    üstelik, facebook, twitter ve google gibi devlerin kendilerine açılacak davalarla uğraşmak için avukat ordusu ve parası varken, küçük şirketlerin bu tip imkanları olmadığı için 230 büyüklerden çok küçük şirketlere yarar.

    argüman 6: "geleneksel yayıncılar hata yaptıklarında bu hatadan sorumludurlar. twitter da geleneksel yayıncı olursa o da sorumlu olur"

    230, kim olduğunuzla değil, ne yaptığınızla ilgili. geleneksel yayıncılar kendi içeriklerini oluşturdukları için sorumlular. twitter da kendi içeriğini oluşturursa o da sorumlu olur. bu da sadece twitter için değil, herkes için geçerlidir.

    230'un kaldırılmasına/değiştirilmesine en çok destek veren muhafazakarlar aslında hiç destek vermemesi gerekenler. zira 230'un kaldırılması/değiştirilmesi durumunda twitter gibi platformlar tüm içerikten sorumlu tutulacağından ve o içerikler nedeniyle dava edilebilir olacağından kendilerini yasal tehlikeye atmaktan kaçınmak için daha fazla sansür uygulayacaklar, daha çok kullanıcı hesabı silecekler. kendilerinin siyasi duruşuna bakarak kimlere sansür uygulanıp kimlerin hesabı silinecek tahmin etmek çok zor değil.
    mesela right-wing social media app'i parler'daki çok tartışılan o içerikler section 230 sayesinde var. 230 olmasa o içerikler silinecek, kullanıcıları banlanacak. yani 230 aslında left'ten çok right'a yarıyor.
hesabın var mı? giriş yap