• din, doga ustuculuk ve çakma bilim'i reddeden insanlarin tanri ve din kavrami olmadan da etik davranabilecegini kabul eden dusunce bicimi. bir de kardesi religious humanism var.

    secular humanism
  • seküler humanizm son 30 yıldır kullanılan, aşağıda yazılı unsur ve prensiplere dayanan dünya görüşünü ifade eden bir terimdir.

    - dogmaların, ideolojilerin, ve geleneklerin; politik, dini veya sosyal olsun, her bir birey tarafından test edilip, ölçülmesi; direk olarak kör inanç temel alınarak kabul edilmemesi gerektiği inancıdır.

    - beşeri problemlere çözüm bulmada, önemli beşeri soruları yanıtlamada, kör inanç ve mistizm yerine, gerçekci delilleri, ve bilimsel araştırma metodlarını kullanmaya bağlılıktır.

    - hem birey, hem insan türü için gerçekleştirme, büyüme, ve yaratıcılıkla dolu temel bir ilgidir.

    - tarafsız gerçeği sabit arayış, yeni bilgi ve deneyimlerin, onun, gözümüzdeki hatalı algılanmasını değiştireceğini anlamaktır.

    - bu hayata bir ilgi, ve onu; kendimizi, geçmişimizi, entellektüel ve artistik eserlerimizi, ve bizden farklı olanların düşüncelerini daha iyi anlayarak anlamlı hale getirmeye bağlılıktır.

    - yaşayabilir bireyi, ahlaki kuralların sosyal ve politik prensiplerini bir arayış ve onları insaoğlunun ve bireylerin sorumluluğunu güzelleştirebilme yeteneğine göre yargılamaktır.

    - sağduyulu bir inanç; fikirler, iyi niyet ve anlayış için özgür bir ortam; ilerleme, kendimiz ve çocuklarımız için daha güzel bir dünya kurmak için gerçekleştirilir.

    seküler humanistler dini ve doğaüstü iddialara nasıl bakıyorlar ?
    seküler humanistler, naturalizm adı verilen, doğal evrenin dışında kalan, maddesel olmayan veya doğaüstü olan zebani, tanrı, ya da diğer ruhsal varlıkların evrendeki fizik kanunlarının yerini almadığına inanan bir dünya görüşünü kabul ederler.

    doğaüstü olaylar; mucizeler ve psi fenomenler, esp (duyu organlarını kullanmadan haberleşme) ve telekinesis gibi, körü körüne reddedilmez fakat büyük bir kuşkuyla bakılır.

    seküler humanistler hayat doludurlar.
  • ahlak felsefesi ile işkisi üzerine şurada çok güzel bir yüksek lisans tezi bulunmaktadır.
    edit: link güncellendi.
  • öncelikle bir inanç değildir, evreni ve gerçekleri gözlemle algılamak üzerine kurulmuş bir tavırdır, düşünce biçimidir. hümanizmin seküler prensiplere dayanan bir çeşididir aslında. ahlaki değerlerin ve etik muhakemenin, doğaüstü kavramlardan ve ahlaki kaynaklardan bağımsız oluşunu benimsemiş, serbest düşünce ve felsefi natüralizm temelli bir görüştür. belirli kriterlerle tanımlanmış bir etik sistem veya bir ideoloji sayılmaz pek, bunun yerine bilgiyi ve insanlığın gelişimini hedef almış bir ilkeler bütünüdür diyebiliriz.

    iyiliğin insanlığın özünde bulunduğunu iddia eden hümanist fikirleri reddederken insanlığın dinsiz de iyi olabileceğini savunur. sadece gözlemlenebilen gerçekliğin varoluğunu ve bunu anlamanın en yolunun gözleme dayalı bilimsel metodlar* olduğu düşüncesidir. ahlaki olsun olmasın, bütün kararların, hükumetlerin, felsefenin ve politikanın sonuçların analiziyle düşünülüp herhangi bir dini veya benzeri etkilerden bağımsız olması gerektiği fikridir. seküler hümanizme göre kanıt temelli mantık ve bilimsel metodlar her daim inanç sistemleri, metafizik ve dogma kökenli fikirlerden daha geçerlidir ve öyle de olacaklardır.

    seküler hümanistler dinsizdirler, genelde bu kavram ateizm ve agnostisizmle birlikte anılsa da bilinmelidir ki ne bütün dinsizler seküler hümanisttir ne de bütün seküler hümanistler ateist veya agnostiktir. şahsım adına mesela apateizm seçeneğinin varolduğunu da belirtmek isterim.

    her ne kadar dini sağ kitlelerin dinsizlikten dem vururken en sık kullandığı iki tabiri bir arada içerse de (sekülerizm ve hümanizm), seküler hümanizm din karşıtlığı değildir. bireysel hak ve özgürlükler doğrultusunda inanç hürriyetinin korunması ve tanınması gereken bir hak olduğunu savunur. ama her seküler hümanist dinlere karşı anlayış ve sevgi kelebeği olmak zorunda değildir, ki yine bu durumun canlı bir örneği olarak kendim din karşıtı bir insanım. elbette herkesin istediğine inanabilme özgürlüğüne saygı duyarım, ama inanılan kavramların kendilerini saygı duymaya değer bulmak zorunda değilim mesela.

    seküler hümanizmi tanımlayan ve manifesto yerine geçen bir çok metin vardır. bu metinler arası ciddi farklılıklar olabilmekle birlikte hepsi özünde benzer bir bakış açısını savunmaktadır. hiç birini okumadım gerçi, okumaya da ihtiyacım yok. seküler hümanizmi öğrenip bensimsemiş birisi değilim çünkü, zaten sahip olduğum görüşlere en iyi uyan tanımın bu olduğunu öğrendiğim için kendimi bu kavramla tanımladığım oluyor.

    yukarıda seküler hümanizmin ilkelerini çok güzel açıklayan bir entry mevcut olduğundan teker teker buraya sıralama zahmetine girmiyorum. ama değinmek istediğim bir kaç ufak nokta var. entrymin başında bir inanç değildir demiştim, seküler hümanizm kimisi tarafından dini bir görüş gibi kabul edilse de kimisine göre dinden bağımsız bir kavramdır. ben de ikinci gruba dahilim çünkü seküler hümanizm dine karşı alınan bir tavırdan ziyade dini de kapsayan doğaüstü metafiziğe karşı alınmış bir tavırdır.

    telekinesi ve benzeri doğaüstü kavramlar için körü körüne reddedilmez denilmiş, aslında hiç bir şey körü körüne kabul edilmez bu görüşte. dayanağı, ispatı, anlamı olduğu sürece her türlü fikre açık görüşlülüğü de yanında getirir çünkü. her ihtimalin gerçek olabileceğini değerlendirip mantık ve ispatlarla muhakeme yapıp sonuçlara varmak bilimsel metodun temelindeki bir fikirdir, ve bilimde her zaman yanılma ihtimali vardır. bilim progresif olarak gelişen bir şey olduğundan gelecekteki bilgiler bugünki bilgileri yanlış çıkartabilir, ancak bu da bir yere kadar mümkündür. varlığı inkar edilemez gerçekler buna pek dahil değildir. bir kavramın doğaüstü olarak tanımlanmasındaki sebep ispatsızlık ve mantıksızlıktır. bu bağlamda bilimsel kurallarla ispatlanamayan fikirler körü körüne değil, mantıksızlığı ve dayanaksızlığı gerekçesiyle reddedilir ve açıklabilene kadar da gerçeğin bir parçası olarak görülmez.

    ayrıca kavramın doğası gereği bir şeye inanmak fikri pek mümkün değildir. çünkü inanç ispatı olmadan doğruluğu kabul edilen kavramlara yönelik bir eylemdir. bu durum seküler hümanizm, ampirizm ve felsefi natüralizmin temelleriyle çelişir. bu yüzden bir seküler hümanist herhangi bir kavramın varlığı veya yokluğuna yönelik bir inanç içerisinde değildir. bilimsel bir dayanağı olmayan bütün fikirlerin kabul edilmemesi ve üzerine inanç beslenmemesi gerektiğini savunur, bunun doğruluğuna inanılmaz. mesela basit bir örnek olarak tanrı konusunda, tanrının yokluğuna inanmak diye bir şey söz konusu değildir. dinsizlik bir inanç türü değildir zaten, felsefi olarak inanç kavramına aykırı bir görüş olmasından mütevellit bu fikirleri ya reddeder ya da umursamaz. çünkü tanrının bilimsel gözlemlenebilen bir gerçekliği yoktur. tanrı ve dinler hiç bir geçerli dayanak bulunmadan kabul edilen, inanılan fikirlerdir. bu bağlamda seküler hümanistlerin tanrının yokluğuna inanması gibi bir durum söz konusu olamaz.
  • bazı dini ilimlerle uğraşanlar tarafından en tehlikeli kabul edilen görüş. çünkü seküler humanizm'in amacı, insanların bu güne kadar ürettiği ahlak değerlerini dinin kendisinden ayırarak insanlığa atfetmek ve geleceği onların üzerine kurmaya devam etmek. çünkü onlara göre tüm dinler farklı coğrafyalarda bazı aynı sonuçlara ulaşmıştır. bu dinin değil insanların iyiyi arama amacından doğmuştur.
    işte bu yüzden tehlikeli olarak kabul edilir, çünkü dindarların ahlak ve geleneksel yapıyı tekelleştirmesine karşı çıkıp o değerlerin dinin değil insanlığın malı olduğunu savunur. dini reddetmek bu ahlaki yapıları ve kurumları reddetmek anlamına gelmediğini, sadece bu kurumların her insan icadı gibi kusurlu olup iyileştirilerek geleceğe taşınmasını söylemesi iyilik kavramını kendinde bulan ve insanaları bu şekilde dine bağlayan din adamlarının tezlerini suya düşürür: din olmadan insalığa ait sürekli gelişen bir evrensel ahlak.
  • mensubu olduğum felsefi akım yahut tavırdır.

    seküler hümanist olduğum için insanlık namına bir amme hizmetine girişiyor ve american humanist association ın seküler ve dinî hümanizmi karşılaştırarak tanımladığı makalenin çevirisini sunuyorum:

    "hümanizm nedir?" sorusuna bir nevi cevap veriyorsunuz. ne tür bir hümanist sorduğunuza bağlı!
    "hümanizm" kelimesinin birkaç anlamı vardır. yazarlar ve konuşmacılar genellikle hangi anlamı kastettiklerini açıklığa kavuşturmadıkları için hümanizmi açıklamaya çalışanlar kolaylıkla bir kafa karışıklığı kaynağı haline gelebilirler. neyse ki, kelimenin her anlamı farklı bir hümanizm tipi oluşturur - farklı türler kolayca ayrılır ve uygun sıfatların kullanımıyla tanımlanır. dolayısıyla hümanizmin çeşitlerini bu şekilde özetlemek nispeten kolaydır.
    edebi hümanizm, beşeri bilimlere veya edebi kültüre bağlılıktır.
    rönesans hümanizmi, ortaçağın sonunda klasik harflerin yeniden canlanması ve insanların doğruyu ve yanlışı kendi kendilerine belirleme yeteneklerine duyulan güvenin yenilenmesiyle gelişen öğrenme ruhudur.
    batı kültürel hümanizmi, büyük ölçüde antik yunanistan ve roma'da ortaya çıkan, avrupa tarihi boyunca gelişen ve şimdi bilim, siyaset teorisi, etik ve hukuka batı yaklaşımının temel bir parçasını oluşturan rasyonel ve ampirik gelenek için iyi bir isimdir.
    felsefi hümanizm, insan ihtiyacına ve ilgisine odaklanan herhangi bir bakış açısı veya yaşam biçimidir. bu türün alt kategorileri arasında hristiyan hümanizmi ve modern hümanizm yer alır.
    hıristiyan hümanizm, webster'ın üçüncü yeni uluslararası sözlüğü tarafından "hıristiyan ilkeleri çerçevesinde insanın kendini gerçekleştirmesini savunan bir felsefe" olarak tanımlanır. bu daha insan odaklı inanç, büyük ölçüde rönesans'ın bir ürünüdür ve rönesans hümanizmini oluşturan şeyin bir parçasıdır.
    natüralist hümanizm, bilimsel hümanizm, etik hümanizm ve demokratik hümanizm olarak da adlandırılan modern hümanizm, önde gelen savunucularından biri olan corliss lamont tarafından "tüm doğaüstücülüğü reddeden ve öncelikle akla ve bilime, demokrasiye ve insana dayanan doğalcı bir felsefe olarak tanımlanır. merhamet." modern hümanizm, hem seküler hem de dini olmak üzere ikili bir kökene sahiptir ve bunlar onun alt kategorilerini oluşturur.
    seküler hümanizm, on sekizinci yüzyıl aydınlanma rasyonalizminin ve on dokuzuncu yüzyıl özgür düşüncesinin bir sonucudur. seküler hümanizm konseyi ve amerikan rasyonalist federasyonu gibi birçok laik grup ve diğer birçok bağımsız akademik filozof ve bilim adamı bu felsefeyi savunuyor.
    dini hümanizm, büyük ölçüde etik kültür, üniteryanizm ve evrenselcilikten ortaya çıktı. bugün birçok unitarian universalist cemaati ve tüm etik kültür toplulukları kendilerini modern anlamda hümanist olarak tanımlıyor.
    modern hümanizmle uğraşırken en kritik ironi, savunucularının bu dünya görüşünün dini olup olmadığı konusunda hemfikir olmama eğilimidir. onu felsefe olarak görenler seküler hümanistler, din olarak görenler ise dini hümanistler. bu tartışma, seküler ve dini geleneklerin birleştiği ve modern hümanizmi ortaya çıkardığı yirminci yüzyılın başlarından beri devam etmektedir.
    laik ve dini hümanistler, aynı dünya görüşünü ve aynı temel ilkeleri paylaşırlar. bu, hem laik hem de dini hümanistlerin 1933'te hümanist manifesto ı'i, 1973'te hümanist manifesto ıı'yi ve 2003'te hümanist manifesto ııı'ü imzalayanlar arasında yer alması gerçeğiyle açıkça görülmektedir. 2. dini ve laik hümanistlerin fiilen aynı fikirde olmadığı şey yalnızca dinin tanımında ve felsefenin uygulanmasındadır.
    dini hümanistler tarafından kullanılan din tanımı genellikle işlevseldir. din, aynı felsefi dünya görüşünü paylaşan bir grup insanın kişisel ve sosyal ihtiyaçlarına hizmet eden şeydir.
    kişisel ihtiyaçlara hizmet etmek için dini hümanizm, ahlaki değerler için bir temel, ilham verici bir idealler dizisi, hayatın daha sert gerçekleriyle başa çıkma yöntemleri, hayatı neşeyle yaşamak için bir mantık ve genel bir amaç duygusu sunar.
    sosyal ihtiyaçlara hizmet etmek için hümanist dini topluluklar (etik kültür dernekleri ve birçok unitarian universalist kilisesi gibi) bir aidiyet duygusu, çocukların ahlaki eğitimi için kurumsal bir ortam, benzer düşünen insanlarla paylaşılan özel tatiller, benzersiz bir tören yaşamı, ideolojik olarak tutarlı geçiş törenlerinin performansı (düğünler, çocuk karşılamaları, reşit olma kutlamaları, anma törenleri vb.), kişinin yaşam felsefesini onaylama fırsatı ve fikirleri için tarihsel bir bağlam.
    dini hümanistler, çoğu insanın kişisel ve sosyal ihtiyaçlarının yalnızca din tarafından karşılanabileceğini (işlevsel anlamda sadece ayrıntılı olarak ele alındığında) sıklıkla ileri sürerler. bu ihtiyaçları geleneksel inanç bağlamında karşılamak ile hiç karşılamamak arasında bir seçim yapmak zorunda olduğunu düşünmüyorlar. geleneksel dinde kendini evinde hissetmeyen bireyler, geleneksel olmayan dinde bir yuva bulabilmelidir.
    bir keresinde bir muhabir bana dinin bu işlevsel tanımının özünü alıp sadece yüzeysel süsleri bırakmak anlamına gelip gelmediğini sormuştu. cevabım, dinin gerçek özünün, bireylerin ve toplumun hayatında oynadığı rol olduğuydu. doktrinler mezhepten mezhebe farklılık gösterebilir ve yeni doktrinler eskilerin yerini alabilir, ancak dinin insanlara hizmet ettiği amaç aynı kalır. bir şeyin özünü en kalıcı ve evrensel olan olarak tanımlarsak, o zaman dinin işlevi onun özüdür.
    dindar hümanistler, bunu gerçekleştirirken, doktrinin burada ve şimdi insan ihtiyaçlarını karşılama yüksek amacını yıkmasına asla izin verilmediğinden emin olurlar. bu nedenle hümanist çocuk karşılama törenleri topluluğa yöneliktir ve hümanist düğün hizmetleri, evli çiftin ve ailelerinin özel ihtiyaçlarına göre uyarlanmıştır. bu nedenle hümanist anma törenleri, ölen sevgilinin ruhunu kurtarmaya değil, ölenlerin hayatta nasıl olduğuyla ilgili unutulmaz bir deneyim yaşatarak hayatta kalanlara hizmet etmeye odaklanır. bu yüzden hümanistler insanları ölüm yataklarında kendi dinine çevirmezler. başkalarının gündemlerinden etkilenmeden, yaşadıkları gibi ölmelerine izin vermeyi daha iyi buluyorlar.
    son olarak, dini hümanizm "eylemdeki inançtır". uu bakanı kenneth phifer, "bir hümanistin inancı" adlı makalesinde şunları söylüyor:
    hümanizm bize, tanrı'nın bizim için harekete geçmesini beklemenin ahlak dışı olduğunu öğretir. bu ve gelecek çağların savaşlarını, suçlarını ve gaddarlığını durdurmak için harekete geçmeliyiz. olağanüstü güçlere sahibiz. ne yapacağımızı seçme konusunda yüksek derecede özgürlüğe sahibiz. hümanizm bize, evren felsefemiz ne olursa olsun, içinde yaşadığımız dünyanın sorumluluğunun nihayetinde bize ait olduğunu söyler.
    şimdi, laik hümanistler dini hümanistlerin yaptıklarının çoğuyla hemfikir olsalar da, bu faaliyetin doğru bir şekilde "dini" olarak adlandırıldığını reddediyorlar. bu sadece anlamsal bir tartışma değil. laik hümanistler, dinde eleştiriyi hak eden o kadar çok şey olduğunu ileri sürerler ki, hümanizmin iyi adının onunla bağlantı kurularak lekelenmemesi gerekir.
    seküler hümanistler genellikle üniteryen evrenselcilere "hümanistler henüz kilise alışkanlığından çıkmamış" olarak atıfta bulunurlar. ancak üniteryen evrenselciler bazen seküler hümanistlerin basitçe "kilisesiz bir üniteryen" olduğuna karşı çıkarlar.
    son yıllarda seküler hümanist dünya görüşünün muhtemelen en popüler örneği tartışmalı yazar salman rüşdi idi. 13 şubat 1989'da abc'nin nightline'ında the satanic verses adlı romanıyla ilgili olarak şunları söyledi.
    kitabım] seküler dünya görüşü ile dini dünya görüşü arasında ve özellikle ilahi olarak ilham edildiğini iddia eden metinler ile hayal gücünden ilham alan metinler arasında eski, eski bir çatışma olduğunu söylüyor. . . . tüm gerçeği bildiğini iddia eden ve dünyayı tek gerçek gerçeğe göre düzenlemeye çalışan insanlara güvenmiyorum. bence bu dünyada çok tehlikeli bir pozisyon. zorlanması gerekiyor. her şekilde sürekli olarak meydan okunması gerekiyor ve ben de bunu yapmaya çalıştım.
    new york review'un 2 mart 1989 tarihli baskısında, the satanic verses'da şunları açıkladı:
    büyük bir dünya dininin doğuşuna laik, hümanist bir vizyon vermeye çalıştı. bunun için, görünüşe göre, denenmeliyim. . . . karakterlerimden biri "bugün savaş hatları çiziliyor" diyor. "laikliğe karşı dindar, ışık karanlığa meydan okur. hangi tarafta olduğunuzu seçseniz iyi olur."
    seküler hümanist gelenek, kısmen eski yunanistan'a dayanan bir gelenek olan bir meydan okuma geleneğidir. yunan mitolojisinde bile, diğer kültürlerin mitolojilerinde nadiren ortaya çıkan hümanist temalar görülebilir. ve kesinlikle modern dinler tarafından tekrarlanmadılar. buradaki en iyi örnek prometheus karakteridir.
    prometheus, zeus'a meydan okuyan kişi olarak antik yunanlılar tarafından beğenildiği için öne çıkıyor. tanrıların ateşini çalıp yeryüzüne indirdi. bunun için cezalandırıldı. yine de işkenceleri arasında meydan okumaya devam etti. bu, otoriteye hümanist meydan okumanın bir kaynağıdır.
    bir daha mitolojide gerçekten kahraman bir promethean karakteri gördüğümüzde, john milton'ın paradise lost'unda lucifer olur. ama şimdi o şeytan. o kötü. kim tanrı'ya meydan okursa, kötülüğün kişileştirilmiş olması gerekir. bu geleneksel dinin bir verisi gibi görünüyor. ancak eski yunanlılar aynı fikirde değildi. onlara göre zeus, tüm gücüne rağmen hala yanılıyor olabilir.
    bir arkadaşıma "tanrı'nın ahlaki standartları" hakkındaki görüşümü söylediğimde ne kadar şok olduğunu hayal edin. dedim ki, "böyle bir tanrı olsaydı ve bunlar gerçekten onun ideal ahlaki ilkeleri olsaydı, hoşgörülü olurdum. ne de olsa tanrı'nın kendi fikirlerine hakkı var!"
    sadece bir hümanist bu şekilde konuşmaya meyillidir. sadece bir hümanist, bir tanrı olsa bile, onunla, onunla veya onunla aynı fikirde olmamanın sorun olmadığını öne sürebilir. platon'un euthyphron'unda sokrates, tanrı'nın mutlaka iyinin kaynağı, hatta iyinin kendisi olmadığını gösterir. sokrates, bir şeyin iyi olup olmadığını tanrı emrettiği için mi, yoksa tanrı onu zaten iyi olduğu için mi emrettiğini sorar. yine de, eski yunanlılar zamanından beri, hiçbir ana akım din, tanrı'nın iradesinin bu şekilde sorgulanmasına izin vermemiş veya itaatsiz bir karakterden bir kahraman yaratmamıştır. bu geleneğe sahip çıkanlar hümanistler.
    ne de olsa, insanlığın ilerlemesinin çoğu dine ya da görünen doğal düzene meydan okuyarak olmuştur. bir kasırga çarpmadan önce yıldırımı saptırdığımızda veya bir kasabayı tahliye ettiğimizde, sözde "tanrı'nın eylemleri"nin etkilerini azaltırız. ay'a indiğimizde, dünya'nın yerçekimi kuvvetine meydan okuyoruz. aıds krizine bir çözüm aradığımızda, merhum peder jerry falwell'in savunduğu gibi, "tanrı'nın eşcinselleri cezalandırmasını" engellemiş oluyoruz.
    siyasi olarak, dini ve laik otoriteye meydan okumak demokrasiye, insan haklarına ve çevrenin korunmasına yol açmıştır. hümanistler bunun için özür dilemezler. hümanistler, bu tür eylemleri haklı çıkarmak için hiçbir incil öğretisini çarpıtmazlar. yanıtlarının promethean meydan okumasını kabul ederler ve bununla gurur duyarlar. çünkü bu geleneğin bir parçasıdır.
    laik hümanist geleneğin bir başka yönü de şüpheciliktir. şüpheciliğin tarihsel örneği sokrates'tir. neden sokrates? çünkü bunca zamandan sonra, antik çağlardan günümüze tüm ünlü azizler ve bilgeler arasında hala tek başına duruyor. her dinin bir bilgeliği vardır. musevilikte musa, zerdüştlükte zerdüşt, budizm'de buda, hıristiyanlıkta isa, islam'da muhammed, mormonizm'de joseph smith ve bahai'de baha-u-lah vardır. bu kişilerin her biri mutlak gerçeği bildiğini iddia etti. ünlü bilgeler arasında hiçbir şey bilmediğini iddia eden tek kişi sokrates'tir. her biri bir dizi kural veya yasa tasarladı, sokrates dışında. bunun yerine, sokrates bize bir yöntem verdi - başkalarının kurallarını sorgulama, çapraz sorgulama yöntemi. ve sokrates hakikat için ölmedi, haklar ve hukukun üstünlüğü için öldü. bu nedenlerle sokrates, özünde şüpheci hümanisttir. hem yunan rasyonalizminin hem de ondan gelişen hümanist geleneğin bir sembolü olarak duruyor. ve eşit olarak tanınan hiçbir aziz ya da bilge, ölümünden bu yana onun şirketine katılmadı.
    prometheus ve sokrates imgeleriyle güçlü laik hümanist kimliği ve geleneksel dinin eşit derecede güçlü reddi nedeniyle, laik hümanist aslında tertullian ile aynı fikirdedir - kim dedi: "kudüs'ün atina ile ne ilgisi var?"
    yani, laik hümanistler, eski kudüs'ün somutlaştırdığı inanç mirasından çok, antik atina'nın simgelediği rasyonel mirasla daha yakından özdeşleşirler.
    ancak bundan seküler hümanizmin yalnızca olumsuz olduğunu varsaymayın. olumlu yanı özgürleşmedir, en iyi amerikalı agnostik robert g. ıngersoll'un şu sözleriyle ifade edilir:
    evrenin doğal olduğuna, tüm hayaletlerin ve tanrıların birer mit olduğuna ikna olduğumda, beynime, ruhuma, kanımın her damlasına özgürlüğün duygusu, duygusu, sevinci girdi. hapishanemin duvarları ufalandı ve düştü. zindan ışıkla doldu ve tüm cıvatalar, çubuklar ve kelepçeler toz haline geldi. artık hizmetçi, serf ya da köle değildim. benim için tüm geniş dünyada, sonsuz uzayda bile bir efendi yoktu. düşünmekte özgürdüm, düşüncelerimi ifade etmekte özgürdüm, kendi idealimi yaşamakta özgürdüm, kendim ve sevdiklerim için yaşamakta özgürdüm, tüm yeteneklerimi, tüm duyularımı kullanmakta özgürdüm, hayal gücünün kanatlarını açmakta özgürdüm, araştırmakta özgürdüm. , tahmin etmek ve hayal etmek ve umut etmek, kendim için yargılamak ve belirlemekte özgürüm. . . özgürdüm! dik durdum ve korkusuzca, sevinçle tüm dünyalarla yüzleştim.
    laik bir hümanist'in "hallelujah!" diye bağırmasına yetecek kadar.
    hümanizmin aynı anda hem dini hem de laik olabileceği gerçeği elbette bir paradoks sunar, ancak bu tür tek paradoks değildir. bir diğeri, hem dini hem de laik hümanizmin, aklı inancın üzerine, genellikle inançtan tamamen kaçınma noktasına yerleştirmesidir. akıl ve inanç arasındaki ikiliğe hümanizmde sıklıkla vurgu yapılır, hümanistler aklın yanında yer alır. bu nedenle dini hümanizm, alternatif bir inanç olarak değil, alternatif bir dindarlık yolu olarak görülmelidir.
    bu paradoksal özellikler, yalnızca dünya dinlerinin incelenmesinde dini hümanizmin benzersiz bir şekilde ele alınmasını gerektirmez, aynı zamanda hümanizmin bir din olup olmadığı konusunda hem hümanist hareketin içinde hem de dışında devam eden anlaşmazlığı açıklamaya yardımcı olur.
    paradokslar burada bitmiyor. dinsel hümanizm tanrısızdır, doğaüstüne inançsızdır, ahirete inançsızdır ve "daha yüksek" bir ahlaki değerler kaynağına inançsızdır. hatta bazı taraftarlar, onun herhangi bir "inanç" içermeyen bir din olduğunu öne sürecek kadar ileri gidebilirler -kanıta dayalı bilgi tercih edilebilir olarak kabul edilir. ayrıca, bilimsel olmayan yollarla elde edilen bilgi olarak yaygın "dini bilgi" kavramı, dini hümanist epistemolojide kabul edilmez.
    hem dini hem de laik hümanizm kültürel hümanizm ile çok yakından tanımlandığından, modern bilimi, demokratik ilkeleri, insan haklarını ve özgür sorgulamayı kolayca benimserler. hümanizmin, özellikle cinsel etikle ilgili olarak günah ve suçluluk kavramlarını reddetmesi, onu çağdaş seksoloji ve cinsel eğitimin yanı sıra hümanist psikolojinin yönleriyle uyumlu hale getirir. ve hümanizmin laik devleti tarihsel olarak savunması, onu kilise-devlet ayrımını savunmada başka bir ses haline getiriyor.

    bütün bu özellikler, insanların devlet okullarında "laik hümanizm dinini" öğrettikleri şeklindeki eski suçlamaya yol açtı.
    bu bağlamda açıklığa kavuşturulması gereken en bariz nokta, bazı dinlerin, mensuplarını modern dünyanın belirli özellikleriyle çelişen doktrinlere sahip olmalarıdır. diğer dinler yok. örneğin birçok evanjelik hıristiyan, özellikle de "dini hak" saflarında yer alanlar, evrim teorisini reddetmektedir. dolayısıyla bir fen dersinde evrimin öğretilmesini dini hassasiyetlerine bir hakaret olarak görmektedirler. inançlarını kendileriyle tutarsız fikirlere maruz kalmaktan koruyan bu tür inananlar, evrimi "hümanizm" olarak nitelendiriyor ve bilim derslerinde evrimin özel olarak öğretilmesinin jefferson'un kilise ile devlet arasındaki ayrım duvarında bir kırılma oluşturduğunu iddia ediyorlar.
    dindar hümanistlerin modern bilimi kucaklarken, pazarlıkta evrimi kucakladıkları gerçekten doğrudur. ancak ana hat protestanlık, katoliklik ve yahudilik içindeki bireyler de modern bilimi ve dolayısıyla evrimi benimsiyorlar. evrim bugün bilimde en son teknolojidir ve fen derslerinde uygun şekilde öğretilir. evrimin dini hümanizm ile tanımlanmaya başlanması, ancak ana hat hıristiyanlığı veya yahudilikle değil, kuzey amerika'daki ilginç bir siyaset tuhaflığıdır. ancak bu, okullarda hümanizm üzerine yapılan tüm tartışmanın tipik bir özelliğidir.
    cinsel eğitim, değerler eğitimi, küresel eğitim ve hatta yaratıcı yazarlık dahil olmak üzere diğer çalışma kursları da hümanizmle özdeşleşmiştir. "durum etiğinin" 1974 yılın hümanisti joseph fletcher tarafından icat edildiğine inanmamızı isteyen hristiyan köktenciler var. ancak durumsal mülahazalar, en az 2.000 yıldır batı hukukunun bir unsuru olmuştur! yine laik ve dini hümanistler, güncel eğilimlerle uyum içinde olduklarından, çoğu büyük dinin mensupları gibi, tüm bunlardan oldukça rahatlar. bu fikirleri hümanizmin münhasır mirası olarak görmenin hiçbir gerekçesi yoktur. ayrıca, okulların yaptıkları müfredatı sunmalarının bağımsız laik nedenleri vardır. "seküler hümanizm dini" lehinde bir önyargı, bunların geliştirilmesinde ve uygulanmasında hiçbir zaman bir etken olmamıştır.

    devlet okullarına hümanist sızma suçlaması, kültürel hümanizm ile dini hümanizm arasındaki bir karışıklığın ürünü gibi görünüyor. dini hümanizm kültürel hümanizmi kucaklasa da, bu kültürel hümanizmi ayırmanın, onu dini hümanizm olarak adlandırılan teist olmayan ve natüralist bir dinin münhasır mirası olarak etiketlemenin ve onu yabancı ilan etmenin bir gerekçesi değildir. bunu yapmak, kişinin kültürünün önemli bir bölümüne sırtını dönmesi ve neyin dinsel olup neyin olmadığının hakemi olarak hıristiyan köktenciliğinin standartlarını tahta çıkarmak olacaktır. batı kültürünün daha derinden anlaşılması, devlet okullarındaki hümanizm tartışmasını çevreleyen konuların açıklığa kavuşturulmasında uzun bir yol kat edecektir.
    karışıklık alanlarını bir kez terk ettiğimizde, modern hümanist felsefenin tam olarak ne hakkında olduğunu basit terimlerle açıklamak mümkündür. hem dini hem de laik hümanistler tarafından ortak olarak kabul edilen temel fikirleri özetlemek kolaydır. bu fikirler aşağıdaki gibidir:
    1-hümanizm, kendileri için düşünen insanlar için bu felsefelerden biridir. bir hümanist'in meydan okumaktan ve keşfetmekten korktuğu hiçbir düşünce alanı yoktur.
    2-hümanizm, gerçeği kavramak için insan araçlarına odaklanan bir felsefedir. hümanistler, sözde aşkın bilgiye sahip olduklarını veya bu bilgilere eriştiklerini iddia etmezler.
    3-hümanizm, bilginin peşinde koşan bir akıl ve bilim felsefesidir. bu nedenle, dünya hakkında bilgi edinmenin en geçerli yolu söz konusu olduğunda, hümanistler keyfi inanç, otorite, vahiy ve değişmiş bilinç durumlarını reddederler.
    4-hümanizm bir hayal gücü felsefesidir. hümanistler, sezgisel duyguların, önsezilerin, spekülasyonların, esin patlamalarının, duyguların, değişen bilinç durumlarının ve hatta dini deneyimin, bilgi edinmek için geçerli araçlar olmasa da, bizi dünyaya bakmanın yeni yollarına götürebilecek yararlı fikir kaynakları olarak kaldığını kabul ederler. dünya. bu fikirler, yararlılıkları açısından rasyonel olarak değerlendirildikten sonra, genellikle problem çözmeye yönelik alternatif yaklaşımlar olarak uygulamaya konulabilir.
    5-hümanizm burada ve şimdi için bir felsefedir. hümanistler, insani değerleri, ölümden sonra sözde bir yaşam vaadinden ziyade, yalnızca insan yaşamı bağlamında anlamlı buluyorlar.
    6-hümanizm bir şefkat felsefesidir. hümanist etik, yalnızca insan ihtiyaçlarını karşılamak ve hem birey hem de toplum için insan sorunlarına cevap vermekle ilgilenir ve sözde teolojik varlıkların arzularının tatminine hiç dikkat etmez.
    7-hümanizm gerçekçi bir felsefedir. hümanistler, ahlaki ikilemlerin varlığını ve ahlaki karar vermede anlık ve gelecekteki sonuçların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini kabul ederler.
    8-hümanizm günümüz bilimi ile uyumludur. bu nedenle hümanistler, büyük boyut ve yaştaki doğal bir evrende yaşadığımızı, bu gezegende uzun bir süre boyunca evrimleştiğimizi, ayrılabilir bir "ruh" için ikna edici bir kanıt bulunmadığını ve insanların belirli yapılara sahip olduğunu kabul ederler. insan odaklı herhangi bir değer sisteminin temelini oluşturan ihtiyaçlarda.
    9-hümanizm, günümüzün aydınlanmış toplumsal düşüncesiyle uyumludur. hümanistler, sivil özgürlüklere, insan haklarına, kilise-devlet ayrımına, katılımcı demokrasinin yalnızca hükümette değil, işyerinde ve eğitimde de yaygınlaştırılmasına, küresel bilincin genişletilmesine ve uluslararası ürün ve fikir alışverişine ve açık uçlu bir yaklaşıma bağlıdır. sosyal sorunları çözmeye, yeni alternatiflerin test edilmesini sağlayan bir yaklaşım.
    10-hümanizm yeni teknolojik gelişmelerle uyum içindedir. hümanistler, özellikle çevreyi korumak adına, bu devrimler üzerinde ahlaki etkilerini uygulamak için ortaya çıkan bilimsel ve teknolojik keşiflerde yer almaya isteklidirler.
    11-hümanizm, özetle, hayata aşık olanlar için bir felsefedir. hümanistler kendi hayatlarının sorumluluğunu alırlar ve yeni keşiflerin parçası olma, yeni bilgiler arama, yeni seçenekleri keşfetme serüveninin tadını çıkarırlar. hümanistler, hayatın büyük sorularına önceden hazırlanmış cevaplarda teselli bulmak yerine, bir arayışın açık uçluluğunun ve bunun gerektirdiği keşif özgürlüğünün tadını çıkarırlar.
    bu felsefenin her zaman sınırlı ve eksantrik bir taraftarı olduğunu öne sürenler olsa da, tarihin gerçekleri aksini gösteriyor. hümanizmin modern yandaşları arasında planned parenthood'un kurucusu margaret sanger ve amerikan hümanist derneği'nin 1957 yılın hümanisti; hümanist psikolojinin öncüleri carl rogers ve abraham maslow, yine yılın hümanistleri; 1930'larda hümanizmle özdeşleşen albert einstein; 1960'larda amerikan hümanist derneği'ne katılan bertrand russell; 1970 yılın hümanisti seçilen sivil haklar öncüsü a. philip randoph; ve fütürist r. buckminister fuller, 1969'da yılın hümanisti.

    birleşmiş milletler, hümanizmin iş başındaki özel bir örneğidir. eğitim, bilim ve kültürü teşvik eden bm örgütü olan unesco'nun ilk genel direktörü, unesco'nun tüzüğünü pratikte kendi başına hazırlayan 1962 yılın hümanisti julian huxley'di. dünya sağlık örgütü'nün ilk genel direktörü 1959 yılın hümanisti brock chisholm'du. bu örgütün en büyük başarılarından biri çiçek hastalığını yeryüzünden silip atmak olmuştur. ve gıda ve tarım örgütü'nün ilk genel direktörü ingiliz hümanist john boyd orr'dı.
    bu arada, 1980 yılın hümanisti andrei sakharov gibi hümanistler, bu tür hakların bastırıldığı her yerde insan haklarını savundular. betty friedan ve gloria steinem kadın hakları için savaştı, mathilde krim aıds salgınıyla savaştı ve margaret atwood, edebi özgürlüğün dünyanın en açık sözlü savunucularından biri olmaya devam ediyor - hepsi hümanistler.
    bilim adamlarının listesi çoktur: stephen jay gould, donald johanson, richard leakey, e.o. wilson, francis crick, jonas salk, steven weinberg, carolyn porco ve diğerleri - 1980'lerdeki başkanı son bilim adamı ve yazar ısaac asimov olan amerikan hümanist derneği'nin tüm üyeleri.
    hem dini hem de laik hümanist örgütlerin üyelik listeleri, kim kimdir gibi okunur. bu insanlar aracılığıyla ve daha pek çoğu daha az tanınan, hümanist felsefenin dünyamız üzerinde, taraftarlarının sayısıyla orantılı olmayan bir etkisi vardır. bu bize işe yarayan fikirlerin gücü hakkında bir şeyler söyler.
    filozof george santayana'nın hümanizmi "bir doktrin değil, bir başarı" olarak ilan etmesine neden olan şey bu olabilir.
    dolayısıyla, modern hümanizmde, modern bilgiyle uyumlu bir yaşam biçimi veya dünya görüşü bulunur; ilham verici, sosyal açıdan bilinçli ve kişisel olarak anlamlıdır. bu sadece düşünen kişinin değil, aynı zamanda hisseden kişinin de bakış açısıdır, çünkü bilimlere olduğu kadar sanatlara da ilham vermiştir; eleştiri kadar hayırseverlik. ve eleştiride bile hoşgörülüdür, tüm insanların başka yolları seçme, özgürce konuşma ve yazma, hayatlarını kendi ışıklarına göre yaşama haklarını savunur.
    yani, seçim senin. hümanist misin?
    "evet" veya "hayır" diye cevap vermenize gerek yok. çünkü bu bir ya-ya da önermesi değildir. hümanizm sizindir - benimsemek veya basitçe ondan yararlanmak. az veya çok alabilir, bardaktan yudumlayabilir veya tortusuna kadar içebilirsiniz.
    o size kalmış.
hesabın var mı? giriş yap