• islam devleti hükümdarlarına devlete zararlı oldukları kanısına vardıkları kimseleri öldürebilmeleri yolunda tanınan hakka denir. çoğu kez şeyhülislam'dan fetva alınarak yapılırmış.

    ukteyi veren: grapes of butcher (24.11.2006 19:48)
  • fatih kanunnameleri ile osmanlı yasasına dahil olmuştur diye biliyorum.

    (bkz: kardeş katli)
  • islam devleti hukumdarlarina devlete zararli olduklari kanisina vardiklari kimseleri oldurebilmeleri yolunda taninan hakka denmeyen bir tur adam oldurme bicimidir. siyaseten katl, bogarak oldurme ya da idam anlamina gelir. ve bir kisinin siyaset edilmesine, sadece devlet hukumdarlari degil, bildigin siradan bir kazada yer alan kadi da karar verebilir. fakat kadi hazretleri, kisinin kisas hukumleri geregince, basinin kesilerek oldurulmesine, yakilmak suretiyle oldurulmesine de hukmedebilir. fakat olume mahkum edilen kisi, hanedandan biri ise ya da seyhulislam ya da vezirse, bu kisilerin kanlari kutsal sayildigi icin akitilmaz ve bunlar olume mahkum edildiklerinde kafalari kesilmez, bunun yerine siyaset edilirler. fakat bu kisiler de adi bir suc isledilerse, padisah-i veliyyü'n-niam hazretleri, pekala, "demi hederdir" deyip, basinin kesilmesine de cevaz verebilir. o padisahin bilecegi is.

    bundan kelli sunu demek icap eder ki, devletin ust duzey gorevlilerinin siyaset edilmesi siyasi cinayete kurban gittikleri anlamina gelmez. bu yuzden siyaseten katldeki, siyaset kelimesi, modern anlamdaki siyasetle karistirilmamali, kelimenin kullanildigi donemde icerdigi mana gozetilmelidir.

    bu da boyle bir entridir iste. siyaseten yazilmis.

    bu arada ukteciye not: yine cok guzel bir ukte vermissin, haberimiz yok*
  • siyaseten katl, dar kalıplardan ziyade, daha geniş ve uzun bir konudur ama genellikle en üst tabakada ki katl kısmına gelirsek, islam devletlerinde(farklı uygulama şekilleri var, hadiste geçen siyaseten katl ile osmanlı imparatorluğun da geçen ve ya sasaniler de fatimiler de geçen siyaseten katl farklı uygulama alanları görmüştür) üst tabakadan bakalım;

    bir şahıs ve ya şahıslar, devlet için zararlı olabilecek uygulamalar yapacağı hususunda şüpheleniliyorsa (isyan, suikast, hak iddia etme, devlete karşı halkı çelişkiye düşürme, kafa karıştırma) bu kişinin eyleme geçmeden, fetva(şeyhülislam kararı, kararın içeriği de islam tarafından öldürülmesinde bir sıkıntı yoktur hatta ve hatta açacağı ve ya açabileceği tehlikelere karşı da katli vacibtir(lüzum, gerek olan) ya da mahkeme kararı(gerçi saraya girdik artık, kadı kararı pek bağlamaz o kısımı) neticesin de o şahıs ve şahıslar öldürülür. burada ki genel mantık, yaptığı değil yapabilme olasılığıdır.(geçmiş hadiselerden de kaynak alınır, bedava ya düşünceyle adam öldürülmez).

    tabi buradan itibaren bu tanım aşağılara doğru daha farklı bir yol izlemektedir. ibret-i alem göstergesi olarak ceza ağırlaştırılması ve ya sadece idam kararı, bir şarlatanın, suçunun ağırlaştırılması vsvs. ve denildiği gibi her islam devletin de olacak diye bir kaide olmamakla birlikte, bunu kullanan devletler de bir standart etrafında kullanmamışlardır. farklı örnekler mevcuttur.
  • osmanlı tarihinin en dikkatli incelenmesi gereken mevzusudur. osmanlı için bir utanç mı olduğu yoksa bir meziyet mi olduğu hala bir muamma olan bu mevzuyu derinlemesine anlayamayan osmanlı tarihini de anlayamayacaktır.

    fatih 14 yaşında tahta geçtiğinde haçlılar 2. murat tahttan çekilince papaya başvurarak "incil üzerine yemin edilip bir anlaşma yapılsa bile bundan vazgeçilebilir mi ?" diye başvurmuş papa'da "müslümanlar kafirdir, onlara verilen söz incil üzerine bile olsa vazgeçebilirsiniz demiştir. bunun üzerine paşalar 2.murat'ı o meşhur mektupla fatihe çağırtmıştır. 2.murat bunların hakkından geldikten sonra hayatını kaybeder. tekrar 2. mehmet tahta geçer . fatih yapısı itibariyle avabi mizaçlı biri olup. genç yaşına rağmen hiç lafını sakınmamıştır. bunun üzerine osmanlının kurulduğu günden beri paşalık yapmakta olan beyler fatihten rahatsız olmuş ve onun bebek yaşta olan kardeşini tahta geçirme planlarına girişmiştir. fatih bunu sezince cellat başına kardeşini boğdurtmuş ve paşalara "benden başka tahta aday yok hala beni devirmeye niyetlimisiniz" diye karşılarına çıkmıştır. elbette bebek yaşta bir çocuğun boğdurulması tasvip edilebilecek bir şey değildir ancak bunu günümüz çekirdek ailesi mantığıyla değerlendirmek hiç doğru değildir. o anda fatih o hamleyi yapmasa kendi tahttan düşürülse yerine bebek yaşta kardeşi tahta geçip tamamen kendi ikballerini düşünen paşalar tarafından yönetilse bugün elimizde ne istanbul kalırdı ne de trabzon. kaldıki o bebek öldürülüp hanedan yıkılıp yerine paşalardan birinin ismiyle yeniden bile kurulabilirdi. tabi bu süreçte fatihe gönül veren askerlerle paşaların ordularının arasında oluşabilecek bir savaşta kaç kişinin ölebileceğinden bahsetmiyorum bile.

    o dönemdeki bir padişah tebaasını da tanrının onlara bir emaneti olarak gördükleri için yeri geldiğinde daha fazla sayıda kendi kanından insanların idamında da beis görmemiştir. bu adamları günümüz yöneticileri gibi düşünmemek gerekmektedir. bu insanlar bu halkın başına seçilip gelmiş insanlar değildir. bu insanlar hep oradadır ancak halk gelip geçicidir. osmanlının kuruluşundan yıkılışına kadar ki siyaseten katle uğrayan insan sayısı toplasan 40-50 kişiyi geçmez ancak sadece kanuni ve yavuz dönemindeki şehzade kavgalarında 1000 lerce insan ölmüştür. tabi aynı zamanda avrupa'nın durumunu da özetlemek gerekmektedir. rus çarı büyük petro oğlunu hapse attırmış, onun işkenceyle öldürülüşüne gözleriyle tanıklık etmiştir. bunun gibi bir çok örneği çoğaltmak mümkündür.

    onun için bu mevzu üzerinden osmanlıyı tenkit mi etmeli , takdir mi etmeli iyi tahlil etmeli , insaflı yorumlar yapılmalıdır.
  • mesele kardeş katlinden ötedir. tanzimat (1839) dönemine kadar osmanlı imparatorluğu'nda yönetici elitleri "sultan'ın kulları"ydılar. yani, mallar, canları ve namusları ile sultan'a ait ve ona itaate mecburdular. siyaseten katl de, özellikle mallarına el koyma, müsadere ile birlikte gerçekleşirdi. zaten, herhangi bir saray ferdinin ölümünden sonra mallarının varisi bizatihi sultan'dı. çünkü, sultan'ın bahşettiğinin dışında bir zenginlik ve güç elde etmek gibi bir ihtimal olmadığı için aslında, müsadere ve varislik mevzusunda pek sıkıntı yoktur. despotizm böyle bir şeydir. sultan'ın en yakınındaki ve ondan sonraki en güçlü adam vezir-i azam, aynı zamanda boynunun kırılması ihtimali en yüksek figürdü. en güçlü gibi görünen halka en zayıfıydı.

    şimdi, bu uygulamaya iyi ya da kötü demek kendi içinde sorunludur. çünkü, osmanlı'nın politik doğası, özellikle 1453 sonrası tek adamlığın mutlak hakimiyetinde şekillenmişti (öncesinde sultan'ı neredeyse eşitler arasında birinci kılan türkî aileler söz konusuydu). 1453 öncesinde sultan'ın kulları ile türkî aileler arasında bir güç kavgası gerçekleşmişti. bu aileler belli bir özerkliğe sahip "kul" olmayan iktidar odağıydılar. fakat, 1453 de iki hizipten çandarlı ve zağanos paşa arasındaki (kendisi devşirmedir) kavga (ilki istanbul'un, en azından o dönemde, alınmasına karşıydı), kulların galibiyeti ile sonuçlanınca siyaseten katl bir yönetim pratiği olarak işlerlik kazandı.

    hep merak ederim; çandarlı ailesi bu kavgayı kazansaydı bugün nasıl bir coğrafya olurdu buralar diye.

    neticede, bir yönetim pratiği olarak siyasi cinayeti, despotizmden, müsadereden, devşirme siyasetinden ve türk aristokrat ailelerin 1453'deki iktidar kavgasını kaybedişinden ayıramayız.
  • hükümdarın adam öldürme yetkisi; genellikle fetva ile olurdu
  • hükümdarın idam hükmü vermesi
  • osmanlı devletinin sonuna değin kanunen kaldırılmasa da bu yetkiyi en son kullanan padişah: (bkz: 2. mahmut)

    edit: tanzimat döneminde kaldırılmış kanunen.
hesabın var mı? giriş yap