*

44 entry daha
  • deha.
    kusursuza ulaşma arzusu.

    kusursuzluk konusunda o kadar obsesif ki çoğu filminin başrol oyuncularıyla tanışma faslında çok iyi arkadaş iken çekimler bitince kavgalı oluyor. malcolm mcdowell ile iletişimlerinin koptuğu, harvey keitel ile küfür ede ede ayrıldıkları söylenir çoğu yerde.
    shining çekimleri sırasında shelley duvall öbek öbek dökülen saçlarını topluyormuş.

    aynı sahneleri defalarca çekiyor çünkü istediği şey kusursuza en yakın olanı elde etmek. örneğin seyircinin gözünden "altı üstü kapıyı balta ile parçalama sahnesi"ni 127 kez tekrarlıyor.
    bir özelliği de sahneleri kronolojik olarak çekmek. yani "filmin ortasında bu odada birtakım olaylar olacak. hazır buradayken çekelim sonra diğer odaya geçelim" gibi bir çalışma planı yok. her şeyi filmdeki sırasına göre çekiyor. bu yüzden kadro filmin çekildiği yer neresi ise orada yatılı kalıyor uzun bir süre.
    harvey keitel ile kavga ettikleri söylenir demiştim ya sebebi adam tam otoriter. her şeyin kontrolü onda olacak. yönetmenin dışına çıkmayacaksın, doğaçlamaya falan izin yok. kusursuzu elde etmek için her şeyin tam istediği gibi olması gerekiyor çünkü.

    hatta bazı filmlerin senaryolarını beğenmeyip çekim sırasında değiştirdiği de anlatılır. shining yüzünden de stephen king ile arası bozuluyor. king, seneler sonra eserin haklarını alıyor ve tekrardan filmini çektiriyor kitabın.
    kitabı çok seven insanlar, spielberg falan filmi ilk izlediklerinde memnun olmuyorlar durumdan. fakat filmin başka bir özelliği de tekrar tekrar izlemek gerektirmesi. mesela spielberg de filmi tekrar tekrar izleyince çok beğendiğini söylüyor.
    aynı şey otomatik portakal için de geçerli örneğin. kitabın "kitap için" oldukça önemli bazı kısımları filmde yer almıyor. çünkü kubrick'in gayesi kitabı uyarlayıp izleyicilerin önüne koymak değil. vermek istediği birtakım mesajları, sayısız tokat ile eşdeğer olacak eleştirileri yüze vurmak, kara ayna misali izletmek ve kitap da burada sadece bir altyapı sayılır. ha anthony burgess da benzer amaçlarla yazmıştı kitabı fakat kubrick'in bazı politik ve toplumsal eleştirileri kitaptan bariz farklar ile ayrılıyordu.

    tüm bunların haricinde herhangi bir özel eğitimi de yok sayılır. sadece geçmişinde bir fotoğrafçılık var ve ondan gelen birikimler olabilir belki. onun dışında çevresinden aldığı borç paralar ile film çekerek kendini geliştiriyor.
    ahmet uluçay'ın da bu noktada kubrick ile bir ortak noktası olduğunu düşünüyorum. çünkü ikisi de bir çeşit deha ile üretiyorlar bu filmleri. yüreklerinde mevcut olan bir şey var. biz buna yetenek diyoruz kısacası.
    yeri gelmişken yetenek ile beceri ayrı şeyler. beceri sonradan kazanılıyor, yetenek ise bahsettiğim kalpten geliyor olma meselesi. işte kubrick ve ahmet uluçay yetenekli kişiler.

    dostoyevski ile de arasında bir benzerlik görüyorum. karamazov kardeşler'i yazarken hukuk konusunda çok fazla araştırma yapmış, bilen insanlarla konuşmuş, bazı dosyaları incelemiş, davaların nasıl yürüdüğünü vs öğrenmek için büyük çabalar sarfetmiş. kubrick'in de dr. strangelove için kırk tane kitap okuduğu fakat tatmin olmadığı söyleniyor. stanley kubrick's boxes isimli bir belgesel var. öldükten sonra evinde belgeselin adını yazdığınızda görselleri direkt karşınıza çıkacak devasa kutu yığınının bulunduğu anlatılıyor. tüm kutularda çektiği/planladığı filmler için yaptığı araştırmalar, çalışmalar mevcut ve orada bir yığın var adeta.
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap