suphi ziya özbekkan
-
"her şey bu zaman evinden açar geçer,
en geçmeyecek gönül geçer, yar geçer"
diyerek insanı derin bir hüzne sokan bestekarımız.
hayatı ve eserleri için:
http://www.turkmusikisi.com/…uphi_ziya_ozbekkan.htm -
nevzad atlığ'ın tanımıyla klasik türk musikisinin son bestecisi olup öldüğü tarih olan 1966 yılı kendisininkiyle beraber bu musikinin cenazesinin de kaldırıldığı yıldır.
-
(bkz: titrer yüreğim)
merhumun, genç yaşında ölen kızı hümeyra için yazmış olduğu muhayyer bir eserdir. "allah sıralı ölüm versin..." diye boşuna dua edilmiyormuş. -
-
yusuf ziya paşa’nın oğludur.
istanbul’da türbe’de doğdu. adını,
annesi tarafından dedesi olan suphi
paşa’dan (1818-1886) almıştır. osmanlı
devleti’nde çeşitli nazırlıklarda
(bakanlık) bulunan abdullatif suphi
paşa (samipaşazade subhi paşa olarak da anılır.) maarif nazırlığı sırasında kız çocuklar için okullar açılmasına özel önem verdi ve bu okullarda okutulacak müfredatı hazırladı. osmanlı devleti’nin ilk maarif nazırı (eğitim bakanı) abdurrahman sami paşa’nın oğlu, türkiye cumhuriyeti’nin ilk milli eğitim bakanı hamdullah suphi tanrıöver’in de babasıdır. ilk türk nümismatıdır. sanayi-i nefise mektebi ve müze-i hümayun (istanbul arkeoloji müzesi) onun çabaları sonucu kurulmuştur. ilk gerçekçi türk romanı olarak kabul edilen sergüzeşt’in yazarı samipaşazade sezai’nin de kardeşidir.
işte böyle bir aile ortamında büyüyen suphi ziya bey, altı yaşına kadar özel öğretmenlerle yetiştirildi. istanbul, roma ve isviçre’de öğrenim gördü. fransız mürebbiyeden fransızca, annesinden ve kanuni vecihe daryal’ın babası abdülmecit bey’den farsça öğrendi. fransızcayı anadili gibi, farsça ve arapçayı da mükemmel bilirdi. öğretmenleri galatasaray sultanisi’nin en iyi öğretmenleri idi. hukuk fakültesi öğrencisiyken hariciye nezareti’ne girdi. roma’ya tayin oldu. daha sonra cenevre’de de görev yaptı. bir ara avukatlık da yaptıktan sonra, 1927
yılında dışişleri bakanlığı’na dönerek 1930 yılından sonra kahire, roma ve
londra büyükelçiliklerinde ticaret
danışmanı oldu. 1943-45 yıllarında
ankara radyosu’nda müdürlük yaptı.
1952’de emekli olduktan sonra, 10
yıl sanat danışmanı ve üslup hocası
olarak çalıştı. küçük koro’yu kurdu. 19
temmuz 1966’da öldü.
ağırbaşlı, kibirli, çok az konuşan,
kimseyle samimi olmayan, musiki
çevrelerine girip çıkmayan biriydi.
babasının konağındaki müzisyenlerin
ortamında büyüdü. zamanın meşhur
hanendesi nasip hanım (`nasibin
mehmet bey`’in ablasıdır. bestekar adını
ablasından alır.) harem ve selamlıkta
yapılan fasıllara katılırdı. suphi ziya
bey’in ablasının da sesi güzeldi. abisi
ibrahim ziya bey, ali rıfat bey’den
ut dersi alırken o da tanbur çalmak
istedi ancak ali rıfat bey, “bir evde iki
mızraplı olmaz.” deyince 12 yaşında
zamanın ünlü kemençecisi vasil’den
kemençe öğrenmeye ve `hacı kirami
efendiveleon hanciyan’dan eser meşk etmeye başladı.rauf yekta bey`’den de musiki nazariyatı öğrendi. bestekarlığa 42 yaşında bir ilahi denemesiyle başladı. şarkı formunu çok iyi inceleyerek teknik mükemmelliğe ulaşabilmiştir.kendisi dede efendi ve hacı arif bey’den çok etkilendiğini, özellikle mustafa çavuş’u çok sevdiğini söyler. bütün eserlerinde güfte-makam ve güfte-melodi uyumu mükemmeldir. 50 küsur eseri bilinmektedir. muhayyer makamındaki şarkısı titrer yüreğim her ne zaman yadıma gelsen’i viyana’da ölen kızı hümeyra için bestelemiştir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap