*

  • bana tanıdıgım bogazicililerin yarım porsiyon oldugu ogreten ki$i. eferim denesidir.
  • nispeten yanlış bir övgü cümlesi. "yarı ingilizce yarı türkçe konuşma" hususunu şiar edinmişse "tam bir boğaziçili" değil "tam bir hödük" hitabetini uygun buluyorum. diğerlerini de sonra belirtirim.
  • verilen genellemelere göre tam bir boğaziçili olmak için boğaziçi üniversitesinde derse girmek gerekli değildir, ortalıkta it it gezen, arabasına sticker yapıştıran, partilerde enerji içeceği içen, kantinde kızları kesen, aabi çok cool bi ambiance var burda şeklinde yarı ingilizce yarı türkçe konuşan tüm lavuklar tam birer boğaziçilidir.. ama boğaziçine girmek için tabiri caizse kıçını yırtan, iyi bir kariyer için not ortalaması tutturmaya çalışan, dersleri için kasan, bu arada sosyal yaşamı parti+kızlar+araba üçleminden oluşmayanlar tam boğaziçili değildir, olsalar olsalar 0,63 boğaziçili olabilirler..

    (bkz: bi siktir git dedirten entryler)
  • tam bir boğaziçili olmak için ilk şart ya yurtta ya da okulun dibinde oturmaktır. böylece okuldaki bütün etkinliklerden sonuna kadar yararlanır ve okul bittiğinde okulun tüm kaynaklarını tam manasıyla sömürmüş bir şekilde mezun olur.

    klüp adamı olmalıdır daha sonra. en az bir kaç gruba üye olmalı ve bazılarında da aktif üye olarak organizasyonlara katılmalı, gezilere gitmelidir.

    tam bir boğaziçili spring break'te gerekirse hemen ertesinde olan calculus sınavı icin bile rapor ayarlar ama ille de okul çevresinin düzenlediği turlardan birine katılıp güneye gider. insanlar bembeyaz ve hala uzun kollularla dolaşıp midtermlerle boğuşurken bronz bronz gezip hava atar. ama yine de sınavlarda bir şekilde curve'in üstüne çıkmayı başarır.

    hiç çalışmamış gibi görünüp hep yüksek notlar alır. bunu yapamayanlara, içi dışı birlere, ezik muamelesi yapar. zaten bunların muhabbeti de bir selamdan öteye geçmez, ayrı ayrı kutuplaşmalar vardır. kutubun diğer tarafı tam boğaziçili olamamışlardır.

    kariyer günlerini takip eder. iyi bir cv yazmak için elinden geleni yapar. bazı seminerlere ve klüplere bile sırf cv'de şık dursun diye kayıt olur. işini bilir. gözü yüksektedir.

    kış tatilinde parise, yaz tatilinde ise amerikaya gider. aldığı dil derslerinde, mesela fransızca derslerinde, gittiği yerleri hocaya ballandıra ballandıra anlatır.

    rekabetin ne olduğunu bilir. notlarını vermek istemez herkese. çok sosyal gibi görünüp ama aslında aşırı bireysel, çıkarcı tiplerdir.

    bir de master dahil, neredeyse 7 yıldır boğaziçinde olanlar vardır. bunlar hiçbir zaman tam bir boğaziçili olmayacaklarını bilirler. belki de bu yüzden onlar hakkında bu kadar iyi gözlem yapıp olaya dışardan bakabilirler. belki de bu genetik bir şeydir, tam bir boğaziçili olmak ya da olmamak. belki de bir seçimdir.

    tam boğaziçili olanlar ve olmayanlar mezuniyetten sonra pek sık görüşmezler, birbirlerinden mümkünse hiç haber almak istemezler. sinir bozucudur nerden bakılsa bu olay. onlar sözde sosyal hayatlarını ve manyak eğlenceli iş ortamlarını anlatırken diğer tarafta "ulan ben de ne arıza var bunlar kadar lay lay olamıyorum" der. olmak ister mi istemez mi bu da ayrı bir konudur belki..

    velhasıl tam bir boğaziçili tanımlaması okula giren her öğrenci için geçerli bir sıfat değildir.
  • nereden bakarsan bak, kategorize olmuş, kalıba girmiş, kişiliğini yitirmiş kişidir. tam da diğer tamlar gibi...
    ayrıca iki yarım, dört çeyrek boğaziçiliden daha az doyurucudur, içindeki katık diğerlerine göre daha azdır, hem de zengin gözükmez.

    (bkz: ne kadar ekmek o kadar köfte)
hesabın var mı? giriş yap