• türkçesi korku ve titreme olan qolamhüseyn saedi kitabı. kitap peşpeşe öykülerden oluşmuş ama daha çok bir öykü-roman. kahramanlar (adlarıyla birlikte) bütün öykülerde ortak, mekan da tek mekan. hurafeler var, bireyler hem çok akışkan, akıllı gibi; hem korkaklar, korkuları tarafından zaptedilmiş, sınırlandırılmış gibiler. dünya da daha çok bu bireylerin gözünden, prizmasından okura veriliyor.

    anlatım yöntemi aynı anda veya peşpeşe hem özdeşleşme, empati-anlama sağlıyor hem de yabancılaştırma ve mesafe, eleştiri fırsatı. arka kapak tanıtım yazısı ikinci yabancılaştırma unsurunun, günümüz dünyasının irili ufaklı ögelerinin de işe karışmasıyla, anlatılan bu (içe kapalı) dünyanın soysuzluğunu ve yok olmaya yazgılı olduğunu anlattığını söylüyor.

    türkçe'si siyaveş azeri'nin kaleminden ve avesta yayınları'ndan çıkmış. kitap..

    korku ve titreme altıncı öykü'den bir pasaj:

    zenci "sizlerin işiniz gücünüz yok mu?" dedi.
    zekeriya "yok, bugün yok." dedi.
    zenci "denize açılmıyor musunuz?" dedi.
    zekeriya "deniz mi? hayır denize açılmıyoruz." dedi.
    zenci "öyleyse bunca balıkçı cihazı kimin?" dedi.
    zekeriya "bizimdir herhalde." dedi.
    zenci " öyleyse denize açılıyorsunuz, değil mi?" dedi.
    zekeriya "evet, bazen gidiyoruz, bazen de gitmiyoruz." dedi.
    zenci "bugün niçin gitmediniz?" dedi.
    zekeriya "işin doğrusu canımız denize açılmak istemedi." dedi.
    zenci "peki ya ne diye gelip buraya oturdunuz?" dedi.
    zekeriya "burası iyi, burayı seviyoruz." dedi.
    zenci "sevdiğiniz başka bir yer yok mu?" dedi.
    zekeriya "doğrusunu istersen hayır, en çok burayı seviyoruz." dedi.
    zenci "her yer aynı ama." dedi.
    zekeriya "vallahi doğru söyledin, her yer aynı." dedi.
    zenci "o zaman kalkın başka yere gidin." dedi.
    zekeriya "sağolasın, burada rahatız." dedi.
    zenci "biliyorum, buraya çadırları izlemeye geldiniz, değil mi?" dedi.
    zekeriya "öyledir sanırım." dedi.
    zenci "çadırları izlemenize gerek yok, kalkın başka bir yere gidin." dedi.
    zekeriya "belki çadırları seyrederiz belki de gökyüzünü veya denizi." dedi.
    muhammet ahmet ali "allah'a ant olsun ben sadece denizi seyrettim." dedi.

    (...)

    birinci zenci "yine mi geldiniz?" dedi.
    zekeriya başını kaldırıp "ne?" dedi.
    zenci "niye döndünüz?" dedi.
    zekeriya "döndük mü? nereden döndük?" dedi.
    birinci zenci "siz gitmemiş miydiniz?" dedi.
    zekeriya "hayır, nereye gidelim? hiçbir yere gitmedik. hey muhtar, biz bir yere mi gitmiştik?" dedi.
    (...)

    not: iranlı çağdaş yönetmen mecid mecidi qolamhüseyn saedi'yi ya tanıyor, ya tanımıyorsa bile kitabından, sanatından etkilenmiş olmalı. baduk filminde çocuk karakterlerden birinin adı gulam hüseyin olduktan başka o hicivli ve fırsat bulduğunda terse yatıran diyaloglardan iyi bir tane var. bir nezarethane diyaloğu; baduk/@ibisile'de andım.

    not: zaten lerzan da titreyen demekmiş.
    ismin ters bölümü türkçe olan tersten değil farsça olan tırsmaktan geliyormuş.
    kitabın çevresinde dolandığı su/göl/deniz sanırım hazar denizi idi, aradan zaman geçti, bakmam gerek.

    (bkz: beyel'in yas tutanları)
hesabın var mı? giriş yap