• night ark'ın petals on your path albümünden bir ara dinkjian bestesi. sezen aksunun deliveren albümünde söz yazılarak hoşgeldin adıyla yorumlanmıştır.
  • chandler'in okudugum kitaplari arasinda en karanlik, en depresif olani. bunalimda, alkolik bir yazar, deli mi akli basinda mi belli olmayan bir kadin, zengin ama yalniz, kokusmus insanlar, gücünü durmaksizin kötüye kullanan fasist polisler... dahasi artik kime nasil davrandigi umurunda olmayan, sivri dilini hakedene degil karsisina cikana sokmaya baslamis, zira bikmis ve kendisi de bunalimin esiginde philip marlowe. ve biraz da kendisine acidigi besbelli, sayfalarin arkasindan zirhini cikarip karsisiniza cikmis raymond chandler. (zaten depresyondan intihar ederek ölmemis miydi bu adam?)

    bunun disinda en karmasik lakin en saglam marlowe hikayesidir, olaylar cözülmeye basladiginda, marlowe dünyadan ve kendisinde sikayeti birakip, ne icin savastigini neyi degistirebilecegini kendisi de pek bilmeden tekrar ugrasmaya basladiginda (buna chandler varolusculugu diyelim) kitabi elinizden birakamaz hale gelirsiniz.

    film uyarlamasina gelince, hicbir zaman sonuna kadar sabredemedigim bir filmdir. eliot gould'un marlowe'u sevimli bir serseridir. halbuki philip marlowe sevimli bir serseri degildir. ic dünyasi karamsar ve fakat zengindir, insanlarla iliskilerinde ise cogu zaman alayci, kimi zaman acimasiz, seyrek olarakta gardini indirmis ve samimidir. kimsenin kendisini itip kakmasina izin vermez. itilip kakilacaksa da suratinda umursamaz bir gülümsemeyle yumruk torbasi gibi tavir takinmaz. lafini sakinip alttan almaz.
    edit: altman'ın yönetimine bir dolu laf geçirmişim, entriyi gireliberi geçen zamanda en sevdiğim yönetmenlerden birine dönüşmüş bir yönetmen olduğundan hepsini tek kalemde sildim, sadece şunu belki bırakabilirim: altman'ın bir chandler uyarlaması için doğru isim olduğundan emin değilim.
  • (bkz: long gone day)
  • arnold schwarzenegger 'in, ilk filmi hercules in new york 'dan sonra rol aldığı lakin tek kelime etmediği film,replik sahibi olmadığı tek film; aynı zamanda, elliott gould'un en hızlı zamanlarına tekabül eden film.
  • robert altman'in marlowe'u yeniden yarattigi film. elliot gould bence guzel bir philip marlowe olmus. film marlowe'un yakin bir arkadasini los angeles'tan alip tijuana sinirina birakmasiyla baslar. ana temasi sadakattir aslinda filmin, kedi ve marlowe, marlow ve kankasi terry lenox. marlowe sadik olan durumunda hep.
    altman film icin 50'lerin etik degerleriyle yogrulmus marlowe'un 70'ler hollywood dunyasindaki hikayesi gibi bir yorum yapmisti. yan komsu hippi kizlar, kotu taklik yapan guvenlik gorevlisi 70'ler ambiyansini guclendirmek icin konmus.
    the long goodbye sarkisi da cok guzel, bir suru degisik versiyonu filme ayri bir guzellik katiyor. ayrica the big lebowski de bu filme ufak gondermeler var. arnold schwarzenegger da bu filmde figuran olarak gorulebilir.
    kimileri icin bogard'in marlowe'undan sonra eliot gould'unkini sevmek zor, ama ben cok sevdim bu marlowe'u.
  • dawson's creek'in 5. sezonunun 4. bölümü. dawson'ın babasının cenaze törenini içeren kasvetli bölüm.
  • muazzam bir marcus miller david sanborn birlikteliği...sax'ın tonu, çığlıkları konuşmasını engelliyor insanın, sadece anlamı olmayan bir ünlem çıkıyor ağızdan:offffffff...yoksa çok mu anlamlı acaba bu off
  • filmlerin rengi varsa, kahramanlarin kedisi olur... diye yazardim ben bu film icin.
  • filmini izlemişliğim yok henüz ama kitabı için şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki kanaatimce sadece polisiye türünün değil genel anlamda edebiyatın da ulaşabileceği en yüksek noktalardan biridir, başyapıttır "the long goodbye". ve üstelik raymond chandler'la ilgili eleştirilerin ortak noktası olan kurgunun karmaşıklığı bu kitapta nerdeyse tavan yapmış, özellikle benim gibi fazla dikkatli olmayan, isimleri sık sık unutan biri için bazı bölümlerde neler olup bittiği iyice anlaşılması güç bir hale gelmiş olmasına rağmen sırf inanılmaz başarılı üslubu için bile başyapıt sıfatını haketmektedir...

    'good-bye linda. i hope you find what you want.'
    'good- bye' she said coldly. 'i always find what i want. but when i find it, i don't want it any more.'
  • (bkz: essex green)
hesabın var mı? giriş yap