• enigma'nin le roi est mort vive le roi albümünde yer alan bir parça.

    içinde barindirdigi sessiz çigliklari, derin haykirislari ile adeta
    tutkuyu anlatan bir bütünlügü vardir traces'in. parçada kullanilan
    seslerin ekolu, su efektleri ile süslü olmasinda ise, dogalligi,
    dogaya özlemi, sadeligi aramak lazimdir. kendince özlemi islemekle
    kalmamis, tutkuyu ifade etmek için söze gerek olmadigini,
    haykirislarla da tutkunun ifade edilebilecegini göstermeye çalismis
    bir parçadir.
    ritm açisindan inceledigimizde, insan kalbinin -olasi-normal ritmine
    yakin bir ritm ile devam eden sarki, bir nevi optimizasyon kaynagi
    olarak da görülebilir. insanoglunun dinledigi sarkiya kalp ritmiyle
    tempo tuttugu bilinen bir gerçek oldugundan, michael cretu bu parçayla
    dinleyeni kendisine yaklastirmak ve belirli bir seviyede stabil kalmak
    üzere yönlendirmek maksatli olarak, -olasi-normal kalp ritmine yakin
    bir ritmde ve zengin bir duygusal içerikle hazirlamistir.
    parçada konusma olmamasini ise, ben, dinleyenin kendi iç sesini seçip,
    parçaya kendi iç sesi ile eslik etmesi ve duygularini dinlemis olmasi
    maksatli diye yorum yapiyorum.

    içebakis olayina önayak olunmus bir parça da diyebilirim kendimce.
  • (bkz: hedker)
  • built to spill in 2006 you in reverse albumunden hos,naif bir parca.

    day-light can never really
    hide what's alive
    i know it's hard
    sometimes
    for you to tell where you end
    and where the world begins

    you do your best to avoid assimilation
    guess that's the best you can do

    and though the parts of it that matter change
    all traces disintegrate

    at night
    my mind gets on this
    train of thought
    and can't get back off
    and when you know
    how few things there are worth knowing
    i suppose anyone who tries could forget

    responding now
    to trains that crash before you
    never thought crashing could happen to you

    and though the parts of it that matter change
    all traces disintegrate
  • built to spill'in olani ne zaman radyoda filan baslasa, teoman yeni album cikardi saniyorum.
  • built to spill'in mor ve ötesi'nden arakladığı parçası.
  • 5 ekim 2018'de çıkacağı açıklanan steve perry albümü. 1996'dan bu yana efsanenin sesini ilk kez duyacağımız albüm olarak ayrı bir değer taşıyor. bu albümde aşağıdaki müzisyenler de perry'e eşlik edecek.

    steve perry – lead vocals
    john 5 – guitar on "sun shines gray"
    thom flowers – guitar
    nathan east – bass
    pino palladino – bass
    travis carlton – bass
    devin hoffman - bass
    josh freese – drums on "no erasin'" and "sun shines gray"
    vinnie colaiuta – drums
    steve ferrone – drums
    roger manning – keyboards
    jeff babko – keyboards

    albümün kapağı ise şöyle:

    https://www.sonicperspectives.com/…lbum-artwork.jpg
  • ilk sezonu 6 bölüm olan yeni ingiliz suç dizisi.
  • birkaç farklı olayın ele alındığı, makul bir hızda ilerleyen, adli tıp tandanslı yapımları seven izleyicinin de beğenebileceği tadında bir gerilime sahip ingiltere menşeili polisiye dizisi.
    en gıcık karakter başroldeki çıtır tip sanırım ne kadar güzelse o kadar kötü bir oyuncu.
  • ingiliz suç dizisi olarak geçen fakat bildiğiniz türk dizisi klişeliğinde olan yapım. happy valley veya broadchurch tadını arayanların şahsen es geçmesini tavsiye ederim, zira benden 3/10 puanı bile zor aldı.

    profesör hanımların ve polislerin muhteşem oyunculuğunu bir kenara bırakırsak dizideki hiçbir diyalog anlamlı değil ki dizi zaten baştan aşağıya donuk bir yapıda olduğu için izlemeyi daha da zorlaştırıyor bu.

    dizideki en önemli sorun ise neredeyse her bölümde seviştirilen esas kızın rol yapamaması. kızımız gülerken ağlıyor, ağlarken tebessüm ediyor ve sürekli bir heyecanlı hal içerisinde. insan barda dans ederken bile mi rol yapamaz yahu? uzun zamandır bir ingiliz yapımında bu kadar samimiyetsiz bir oyunculuk izlememiştim.

    dizi boyunca izleyiciye eşlik eden berbat iskoç aksanından ise hiç bahsetmiyorum. tüm kötü özelliklerine ek olarak alman aksanlı eski ingilizce dinlemek isteyenler bu vasat yapıma bir şans vererek vaktini boşa harcayabilir.

    --- spoiler ---

    dizide herkes birbirinin bir şeyi çıkıyor. esas kızın şıp diye yolda bulup aşık oluverdiği ve bir günde evine taşındığı adam sen hem kızın patronunun aleyhine rapor yazacağı davalı hem de kızın annesinin katili çıkmasın mı? kaderin oyunu işte. tesadüf diye izleyiciye sattığınız olay bağlama kapasitenize şapka çıkartıyorum.

    kızın üvey babasından şüphelendirmek isterken adamı üvey kızına tecavüz edecekmiş gibi göstermeleri, kızın sevgilisinin babası olan katille anlamsızca tartışıp bir anda kendini balkondan sarkıtması... güya bilmem kaç yıllık ve suçlunun asla bulunamadığı çok gizemli cinayet de hemencecik çözülüyor zaten. annenin arkadaşının kızının altından asla bir sebep çıkmayan garip eylemleri, katilin annenin yine aynı arkadaşına tehdidi ve boş özgüveni ise... neyse, daha fazla yazmayacağım. vasatın vasatı bir dizi.

    --- spoiler ---

    ekleme: ikinci sezonu çok daha düzenli ve ilgi çekici, belki de yeteneksiz esas kız ve sümsük sevgilisine fazla yer verilmediği içindir.
hesabın var mı? giriş yap