*

  • basin (gazete, radyo, tv) emekçilerinin haklarini korumak üzere kurulmus, türkis'e bagli sendika..
  • ayni minvalde faaliyet gösteren ve kesk'e bagli bir de "büro emekçileri sendikasi" ayrica mevcuttur..
  • 1961 yılında fikir işçileri sendikası olarak kurulmuş ve böylelikle matbaa işçileri ile gazetecilerin farklı sendikalarda örgütlenebilmelerine imkan tanınmıştır. ancak fikir işçileri sendikası'nın başına ne geldiyse, sonradan tgs olmuştur.

    bir medya kuruluşunda çalışanların bu sendikaya üye olmaları halinde kuruluşların çoğunun "elebaşlarını işten atacağız" diye alenen gözdağı verdikleri oluşum. nasıl mı? şöyle ki:
    http://www.bianet.org/2007/05/09/95773.htm
  • yarın, 2 aralık 2008 salı günü, saat 10:30'da taksim tramvay durağı'ndan galatasaray'a kadar yürüyecekler.

    "medyada emekçi kıyımına son

    krizin faturası bize değil, patronlara ödetilsin!

    tüm basın emekçilerini 2 aralik 2008
    taksim-galatasaray yürüyüşüne davet ediyoruz

    bizler, gazetelerde muhabir, editör, foto muhabiri, sayfa sekreteri, teknik eleman, güvenlikçi, temizlik elemanı olarak çalışanlar…
    bizler, tv'lerde spiker, yönetmen, yapımcı, renk ayrımcı, resim seçici, ses operatörü, ışık düzeni elemanı, dizi oyuncusu, muhasebe elemanı olanlar…
    bizler, haber ve reklam ajanslarında, radyolarda, dergilerde, yerel gazetelerde, çalıştığı yayın organında halkın doğru haber alma hakkı için didinenler…
    artık işsiziz!
    küresel kapitalizmin kaleleri bir bir devrildikçe, 'piyasanın gizli eli', her zaman olduğu gibi yine önce bize, yani medya emekçilerine vuruyor.
    son üç ayda kanal d ve cnn türk'ten, ntv'den, kral tv'den, kanal 7'den, kanal 1 ve habertürk tv'den, çukurova grubu ve sabah gazetesinden yüzlerce arkadaşımız kriz bahanesiyle kapının önüne konuldu.
    patronun dostu emekçinin düşmanı akp hükümeti; hortumcuları, kara para aklayanları, bir koyup on kazananları "varlık barışı yasası" ile ödüllendirirken biz emekçilerin işsiz, çocuklarımızın aç kalmasına göz yumuyor.
    buna izin vermeyeceğiz!
    türkiye gazeteciler sendikası istanbul şubesi olarak "medyada emekçi kıyımına son" demek için 2 aralık salı günü saat 10.30'da, taksim tramvay durağı'ndan galatasaray meydanı'na kadar yapacağımız yürüyüşe tüm basın emekçilerini davet ediyoruz.

    türkiye gazeteciler sendikası
    istanbul şubesi yönetim kurulu"
  • sendika'nın ne olduğunu bilmeyenler hakkında haber yapmışlar.

    sendika ağası diye, sendikal mücadeleyle kazanılmış özlük güvencelerinden faydalananlara denilmez.

    türkiye'de kölelik koşullarında çalıştırılan milyonlarca işçi dikkat çekmiyor.bir meslektaşlarının işten atılması dikkat çekmiyor. bunları haber yapmıyorlar. sendikalı olan ender işyerlerinden birisi olan anadolu ajansında iyi koşullarda çalışan insanlar dikkat çekiyor, sivri bir dille haber yapıyorlar.

    sendika bu demektir işte.

    3 kuruş beyni olmayıp mangalda kül bırakmadan "sendika ağası" haberi yapanlar; önlerine bir tane sendika üyelik formu bir tane patron götü konulduğunda, patron götünü seçip yalamaya devam edebiliyorlar. ve patronun götünü yalamaya mecbur oldukları bu sistemi değil, direnen mücadele eden ve kazanan insanların haklarını sorguluyorlar.

    sendika şu demektir işte:

    zonguldak'ta sendikasız madenlerde ölüm oranı 34 kat fazla. maaşlar bir o derece az.
    tuzla'da sendikasız tersanelerde ölüm kol gezerken pendik'teki tersanelere ölüm uğramamış.(bkz: #319656611)
    medya organlarında çalışanlar güvencesiz çalışırken sendikalı anadolu ajansı muhabiri tatil yapar, primini alır.
  • cezaevindeki gazetecilere bayram tebriği çağrısı yaparak, 63 gazetecinin adını ve cezaevi adresini paylaşmış kurum.

    acı bir hatırlatma oldu. hapishanelere bu karanlık zihniyetsizlik sayesinde bir süre daha güneş doğmayacak

    ve bu utanç, olan vicdanları sızlatmaya maalesef devam edecek.

    http://www.tgs.org.tr/…t&task=view&id=525&itemid=51
  • 2009 yılından bu yana barbaros caddesindeki sabah/atv binasında asıl duran "bu işyerinde grev var" yazılı bir pankartı var bu sendikanın. websayfalarında bu grev konusunda verdikleri bilgilere bakılırsa 10 işçinin sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten atılmaları sonucu başlayan grev bir süre sonra tek işçi ile devam ettirilmş. 2010 yılında 365. gününde başka sendikların katılımıyla bir eylem düzenlemişler, bandista da bir konser vermiş. bunun dışında kayda değer başka birşey yapılmamış sanırım bu grev konusunda. ama bahsi geçen pankart 3 senedir aralıksız asılı duruyor orada. sene olmuş 2012.

    sendika olarak ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz tavrıyla hareket ediyorlar gibi bir intiba bıraktı bende.

    ama benim gibi bir şekilde muhalif birisinde bıraktığı intiba çok büyük önem arz etmiyor. önemli olan acaba her gün oradan geçip o pankartı gören binlerce insan (belki bir kısmı sendikalı ama çoğu sendikasız emekçi) ne düşünüyorlar?

    3 yıldır oradan geçen bu insanlar acaba "vay be helal olsun, direnmeye devam ediyorlar, yılmıyorlar" mı; yoksa "grev yapıyorlar, haklarını arıyorlar ama kimsenin umrunda değil; demek ki bu işlerin sendikaya pek bir getirisi ve kimse için bir manası yok" mu diyorlar? eğer ikincisiyse -ki bence kesinlikle böyle- sendikalar başta olmak üzere tüm emek hareketinin dibe vurmuşluğunu beyinlere biraz daha perçinlemiş oluyor türkiye gazeteciler sendikası. o bölgeyi bilenler biliyordur; orada duvar, bilboard türü yerlere reklam vermek için büyük firmalar birbirleriyle yarışır; yüklü paralar öderler. böylesine dikkat çekici bir reklam mecrasında sendikalarının ama daha önemlisi emek hareketinin başarısızlığının ve yenilgisinin reklamı yapılıyor.

    sendika türü kitle örgütleri başta olmak üzere tüm sol hareketin nasıl mücadele ettiğinin; karşısındaki güç(ler) her alanda çok etkili teçhizata sahipken kısıtlı mücadele araçlarını bile etkili şekilde kullanmaktan ne kadar uzak olduğunun acı bir örneği olarak görüyorum bunu.

    sol hareketin hedef kitlesini beyninde tümör olan bir hastaya, solu da hastayı iyileştirmesi gereken hekime benzetelim. bu hekim tedavi için birşeyler yapacağı yerde sürekli olarak diğer hekimlerle gereksiz yere tartışmakla vakit öldürüyor. kalan zamanında da hastanın başına dikilip latince birşeyler mırıldanıyor (kahrolsun emperyalist kapitalizm, faşizm vb.). tabi hastanın bunları anlamasını bir kenara bırakın beyin fonksiyonlarındaki sıkıntılardan ötürü duyup algılaması bile mümkün değilken bunu yapıyor (ne doğru düzgün bir iletişim aracı, ne doğru düzgün bir örgütlülüğü olmayan sol). kaçınılmaz olarak beyin ölümü gerçekleşiyor en sonunda hastanın: gericiliğin kollarında bitkisel bir hayat kalıyor geriye.
  • tayyip'in, çocuk azarlar gibi ağzına geleni söylemesine, küçük düşürücü ithamlarına ve hakarete varan söylemlerine karşı bir açık mektup kaleme almışlar.

    (bkz: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=340938)

    “sayın başbakan,

    gazeteci meslektaşlarımızla ilgili olarak kullandığınız hakaret içerikli “akbabalar, tasmalarınızı çıkardık, uluslararası tasma taktınız” sözlerinizden dolayı sizi kınıyoruz. bir basın meslek örgütü olarak “en sert ve en sarsıcı” açıklamaları bile “ifade özgürlüğü” kapmasında değerlendirmemize rağmen, sizin bu üslubunuz, açıkça “nefret söylemi” içermektedir. uludere’de 34 yurttaşın katledilmesiyle ilgili gerçeklerin kamuoyunca öğrenilmesi amacıyla mesleki görevlerini yerine getiren basın emekçilerine yönelik bu “kin ve nefret” söylemi içeren açıklamalarınız, belki sizin “kindar eğitim” tıynetinize uygun düşebilir ancak “basın ve ifade özgürlüğü” kapsamında savunulması mümkün değildir.

    bir devlet adamına yakışmayan bu hakaretlerinizin dozunu son zamanlarda giderek artırmış durumdasınız. bu, sizin, hatalarınızdan kaynaklanan endişe ve korku dolu ruh halinizin dışavurumu olsa gerek. görevlerini yaptıkları için cezaevine konulan ve yargılanan meslektaşlarımızı “terörist” olarak suçladığınız yetmediği gibi şimdi de “uluslararası tasma” takmakla itham edebiliyorsunuz. başta anadolu ajansı olmak üzere emrinizin altındaki medya kuruluşlarında çalışan basın emekçilerine yapılan mezalimi görmezden gelip, “varsın bir kısım medya bizimle olmasın” diyerek ayrımcılık yapmaya ve hedef göstermeye devam ediyorsunuz. bütün bu hakaretlerinizin telafisi için özür dilemeniz bile yetersiz kalacaktır.

    haklarınız ve yetkileriniz sınırsız değildir. yürütme organının başı olarak, yurttaşların özgürlük alanlarına şahsi keyfinize göre müdahale etmeye hakkınız yoktur. hele onlara hakaret etme hakkına hiç sahip değilsiniz. sizin bu devlet adamlığına yakışmayan tutumunuzdan dolayı ülkemizin ve halkımızın geleceği adına endişe duyuyoruz.

    icraatlarınızı eleştiren gazetecilere, yazarlara, sanatçılara, aydınlara, akademisyenlere, sendikacılara, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine karşı, bütün bir toplumu temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz makamınızın ağırlığına uygun düşecek saygı ve tahammülü göstermeye sizi bir kez daha davet ediyoruz.”
  • başkanı ercan ipekçi'dir.
  • gazeteci kıyımına artık son!! ne yazık ki basınımız yine üç maymunu oynamış, tgs'den yapılan açıklamaya yer veren site sayısı çok az...
    http://www.medyaradar.com/…-kiyimina-son-verin.html
hesabın var mı? giriş yap