• altı gün savaşı esnasında, 8 haziran 1967 günü israil uçaklarınca son derece ağır bir biçimde bombardımana tutulan abd savaş/istihbarat gemisi.

    abd ile israil'in arasının ne kadar iyi olduğunu,dünya üzerinde her açıdan geçerli gerçek bir stratejik ortaklık varsa onun ancak abd ile israil arasında olduğunu bugün dünya meselelerine aşina olan herkes bilir. bu ilişkinin sağlam olması ise abd'nin kuruluşundaki masonik-kabalistik etki,amerikan elitlerine hakim hristiyan/siyonistideoloji ve abd'de güçlü olduğu söylenen yahudi lobisi ile izah edilebilir. gerçekten de abd,birçok noktada israil'e olan gizli veya açık desteğini hep sürdürmüştür. israil'in araplarla çevrelenmiş ortadoğuda küçük bir ülke olarak tutunabilmesini abd'nin bu stratejik desteğine borçludur. ancak bununla birlikte hep efendi kim sorusu da sorulmuştur. bu soruya yahudi sermayesi ve lobisinin abd'deki gücünü bilenler hiç kuşkusuz israil abd'yi yönetiyor cevabını verir. hatta daha da uç tespitlere göre abd'nin bağımsız bir ülke olmadığını dahi iddia edenler olmuştur. işte bu uss liberty olayı,abd israil ilişkilerinde kimin patron olduğuna dair güzel bir örnektir.

    peki israil'i bir abd uçağına alenen saldırıda bulunmaya itecek sebep/sebepler neydi? bunun için altı gün savaşları'na dönmemiz gerekiyor. savaşın başlarında bocalayan israil,özellikle 4. günden itibaren insiyatifi ele almış ve ilerlemeyi başarmıştır. mısır ve ürdün'ü ekarte etmeyi başaran israil,gözünü suriye'ye dikmişti. özellikle şam'a 120 km uaklıkta bulunan golan tepeleri,israil'in güvenliği açısından fazlasıyla stratejik bir öneme sahipti. israil açısından buraya yapılacak bir operasyon hazırlığı vardı ancak bu operasyonun, en önemli müttefik abd tarafından dahi bilinmesi istenmiyordu. çünkü iki kutuplu o yıllarda abd,bugüne göre uluslararası hukuka görece daha uygun davranıyor,sınırları aşmamaya daha çok dikkat ediyordu. işte israil genelkurmayını rahatsız eden şey de tam olarak buydu. bu operasyon,abd tarafından engellenmeye çalışılabilirdi. dolayısıyla abd'nin bu planda haberdar olmaması gerekiyordu.

    uss liberty gemisi,her ne kadar abd donanmasına bağlı bir gemi olsa da üzerinde silah taşımıyordu. ancak israil'i rahatsız eden şey bu değildi. bu gemi,döneminin son teknolojileriyle donatılmış bir casus/istihbarat gemisiydi. işte israil'i gerçek anlamda tedirgin eden şey buydu. bu gemi,israil'in tüm planlarını biliyor olabileceği gibi bulaşılması yüksek ihtimal olan savaş suçlarına da tanıklık edebilecek bilgilere ulaşmış olabilirdi. kısacası katili görmüş bir şahit söz konusu olabilirdi. bu şahit bir abd gemisi dahi olsa yok edilmeliydi. tel aviv'deki israil genelkurmayı için çok zor bir karardı ancak gereken karar verildi..

    8 haziran 1967 günü gemi,bomba ve ağır makineli tüfek atışıyla ağır hasarlı bir duruma getirilecekti. işin ilginci,üzerinde amerikan bayrağı bulunan,ismi ve numarası gayet rahat seçilen gtr5/uss liberty saldırısı sonrası israil resmi makamları olayın kaza sonucu gerçekleştiğini açıklayacaktı. saldırı sonucunda 34 denizci ölecek,171'i ise muhtelif yaralarla ucuz kurtulacaktı. saldırı sonrası gemide tam 821 adet roket ve makineli tüfek mermisi izi bulunacaktı. az daha batacak olan gemi,güç bela su üstünde kalacak ve ağır hasarlı bir şekilde malta limanı'na çekilecekti.
    ancak işin garip tarafı bundan sonra başlıyordu. abd'nin bu olaya gösterdiği tepki ya da daha doğrusu tepkisizlik enteresandı. abd,stratejk ortağını rahatsız etmemek amacıyla kendisine karşı yapılmış bu saldırıya tepki vermeyerek kendisini aciz duruma düşürmeyi ve sessiz kalmayı tercih etmişti. bu sessizlik,hemen her şeyi soruşturma kapsamına almasıyla tanınmış abd kongresi'nin çıtının çıkmamasıyla da pekişmişti. liberty mürettebatının ısrarlı "kaza değil saldırı" iddialarına karşın konu hakkında soruşturma açılmıyor ve şikayetler sümenaltı ediliyordu. üstelik israil'den herhangi bir tazminat talebinde dahi bulunulmamıştı.

    abd yönetiminin cüretkarlığı bunlarla da sınırlı kalmamış,olayda sağ kurtulan denizciler üzerinde baskı,tehdit ve şantaj yöntemleri kullanılarak susmaları istenmiştir. gemi malta'ya çekildiğinde gemi personeli,amiral isaac kidd tarafından adeta sorgulanmış ve konuyla ilgili olarak "hiç kimseyle,eşlerinizle dahi bu konuyu konuşmayacaksınız. konuşursanız askeri mahkemeye çıkar ve ömrünüzün geri kalanını hapiste geçirirsiniz. daha kötüsü de olabilir." şeklinde konuşmuştur. diğer yandan abd yönetimi, zevahiri kurtarma amaçlı olarak uss liberty'in süvarisi william loren mcgonagle'ye olay esasında gösterdiği "kahramanlık"tan ötürü kongre onur madalyası verecektir. diğer yanda abd'nin o güne kadarki en yüksek madalyası olan onur madalyası ise o güne kadar başkan tarafından verilirken o gün sessiz sedasız sade bir törenle deniz kuvvetleri karargahı'nda verilecekti.

    israil'in golan tepeleri'ne saldırdığı sırada lübnan büyükelçisi olan dwight porter,1991'in sonlarına doğru,gazeteci roland ewans'a,saldırıdan hemen sonra cia istasyon şefinin kendisine deşifre edilmiş israil mesajlarını gösterdiğini aktarmıştı. bu mesajlara göre israilli pilotlara saldırı emrini israil savunma bakanlığı tarafından verilmiş,pilotlardan biri geminin abd amerikan gemisi olduğunu fark etmiş,buna karşılık kendisine şu emir tekrarlanmıştır: "gemiye saldırın!". pilot tereddüt geçirmiş bulunduğundan,amerikan bayrağını gördüğünü bildirmiş, bu defa da "saldır" emrinin tekrarıyla da ayrıca azar işitmişlerdir.

    öyle veya böyle, bu geminin vurulması olayı,o güne kadar komplolar kurmaya alışmış,rakiplerini bu tip komplolarla zor durumda bırakan abd için bir ilk olmuş ve adeta tam bir "dost kazığı" yemiştir. israil ise bu saldırıyı göze alarak kendi kovanına kim çomak sokacak olursa olsun -ki bu abd bile olsa- hiç çekinmeden karşısına alacağını bu olayla ispatlamıştır. bu olayla ispatlanan esas şey ise abd-israil ilişkilerinde kimin "efendi" kimin "hizmetkar" olduğunun bir kez daha ortaya çıkmasıdır.
hesabın var mı? giriş yap