*

  • reklam sektorunun, fmcg olarak adlandirdigi ve aciliminin hizli tuketim mallari oldugu koluna ait olan bir urun reklaminin kulagimizda kalan ilgili
    slogani ve reklam bombardimani sayesinde, genc dimaglarin yillar gecse de aklindan atamadigi sozler dizisi.
    bir nevi, total recall hissi vermesi sebebiyle, reenkarnasyona inanmamiza sebep olabilecek, beyne kacmis kiymik.
    (bkz: matrix)
  • vernelleyin mis gibi koksun diye devam eden, son zamanlarda her banyoya girişimde en az iki kere tekrar ettiğim slogan.
  • bugün durduk yere aklıma takılmış olan reklam sloganı.

    nostalji severleri şöyle alayım: http://www.dailymotion.com/video/x5omjj
  • bu sloganı ve jingle’ı kim yarattıysa, hangi reklam metni yazarı bu fikirle geldiyse henkel şirketinin ona milyonlarca dolar borcu var.

    “vernelleyin yumuşacık olsun, vernelleyin mis gibi koksun”

    on yıllar geçti slogan beynimden silinmedi. yollar geçti müziği kafamdan gitmedi. earworm gibi beynimde dolaşıyor.

    “vernelleyin yumuşacık olsun, vernelleyin mis gibi koksun...”

    hem akılda kalıcı, hem ürünü satın alıp almama tereddütü yaşayan birisinin kafasındaki tüm soruları gideren bir slogan. bir insan çamaşır yumuşatıcısından hayatta başka ne bekleyebilir ki? çamaşırlarımı yumuşatıyor mu? vernelleyin yumuşacık olsun. çamaşırlarım güzel kokacak mı sonrasında ? vernelleyin mis gibi koksun işte mına koim daha neyin peşindesiniz?

    bu yaşa geldik hasbelkader daha bugüne bugün misin nasıl koktuğuna dair en ufak fikrim yok. ama her zaman derim ooo ev mis gibi olmuş, çamaşırlar misler gibi kokmuş diye. mis ne mına koim? nasıl bir şartlı refleks köpeği olmuşsak artık.

    satışa faydası var mı peki? benim için var. beni markete yollasan ve yumuşatıcı al gel desen ve inisiyatifi bana bıraksan gider vernel alır, vernelleyim yımışacık ossun, vernelleyim pis gibi koksun türküsünü söyleyerek gelirim. şartlı tahliyeyle çıkmış bir pavlov köpee gibi.

    başkasını bilemem ama bu marka yıllardır piyasada olduğuna göre benim gibi manchurian candidate modeli jingle’ı duyar duymaz vernel almaya koşturan sabit fikirli, sert mizaçlı, yumuşak çamaşırlı bir sürü insan vardır diye tahmin ediyorum. muhtemelen bu henkel’deki bilim adamları filan denetimlerin bu kadar sıkı olmadığı, sübliminal reklamın dibine vurulduğu dönemde benim gibi insanların bilinçaltına altına vura vura vura beynimize verdiler sübliminali, verdiler şartlı refleksleri. şimdi markete yumuşatıcı almaya gittiğimde otomatikman beyni alınmış bir zombi gibi vernel reyonuna yöneliyorum. başka markaları sorsan bana yumuşatıcı ne var diye bilmem mesela!

    sor bak şimdi. başka yumuşatıcı ne var diye? bilmiyorum (omuz silkme hareketi)

    gördün mü? ha tuvalet kağıdını sor mesela...solo solo soloooooo! gördün mü. solo hem yımışak hem hesaplı. şimdi hemen bazılarınız dahiyane çıkarımlar yapıp kardeş sen nerede yımışak bir şey var onun peşinde koşturuyorsun, softun yumuşağın hastası olmuşsun diyebilir. peki diyelim ki öyle (öyle değil ama) diyelim ki öyle yahu. bunda ne sıkıntı var?

    ben ondan bahsetmiyorum. reklamın iyisi kötüsü olmaz diyorlar ya. reklamın iyisi var onu kanıtlamaya çalışıyoruz burada. misal selpak. kaçımız büfeye gidip “abi bana bir pelüş kağıt mendil verebilir misin acaba istirham etsem? diyoruz? kaçımız “bilader bi selpak” diyoruz. adamlar kağıt mendil=selpak konseptini marka olarak beynimize kazımışlar. gillette gibi. demek ki iyi reklam diye bir şey var. iyi reklam diye bir şey varsa hegel diyalektiğine göre kötü reklam diye de bir şey olmalı. şimdi ona örnek vermek için uğraşamayacağım. hegel kendini yumuşatıcı reklamlarına malzeme ettiğimi duysa sinirden kendini zikerdi herhalde. hegel kardeş varsa elinde vernel’e antitez bir yumuşatıcı söyle de sentez yapalım. karıştırır koruz çamaşır makinasına. ben senin gibi idealist değilim. sen demiyor muydun ne kadar çok seçeneğimiz varısa gendimizi o kadar boş hissederiz diye. doğru valla.

    neyse ne diyorduk? vernel. şimdi bir de “bahar ferahlığı” veya “bahar tazeliği” geyiği çıktı. ona da kapılmamak için kendi kendimle mücadele ediyorum. çamaşırlarınız bir sonraki yıkamaya kadar ferah kalsın mı? kalsın. kalsın kalmasına da sen benim çamaşırlarımı ne sıklıkta yıkadığımı nereden biliyon sorması ayıp? belki 9 ayda bir yıkıyorum çamaşırları nasıl olacak da bir sonraki yıkamaya kadar ferah kalacak?

    çamaşırlarınızda bahar ferahlığı istemez misiniz? ben ne bileyim ister miyim istemez miyim? bahar ferahlığı nedir bilmiyorum ki. güz gülleri gibiyim hiç bahar yaşamadım.

    görüşmek üzere.
hesabın var mı? giriş yap