yaşatmak
-
instantiation'in turkcesi niyetine sozcuk. bunu alanlar sunu da aldi: (bkz: fasad)
-
konyalica, felekten bir gün yasatma manasina gelen bir söz. kelime icinde kullanalim "haftaya geleyimde seni bir yasatayim" yasatmak $u gibi yerlerde olur; bar,pavyon,oturak alemi, kari-kiz ortamlari v.b.
-
bir sokak dilencisini yemeğe, köşkeroğlu'nda katmere, sonra yüksek kaldırım'da bir kahve içip ardından kız arkadaşlarınızın katılımının yoğun olacağı bir doğum gününe götürmeye verilen ad.
-
yaşamak kadar güzeldir.
-
"sarmayılan"
güzel sev güzel sevmeyi umalım umarım.
bir ben vardır başkadır ve benzer aynı olması mümkün.
yolun dönüşümleri bunlar..
yolcu yorgun, ve yorulmak geniş.
her koşul kabul ve kendi koşullarım kabul. kendi yolum kabul ve yol kesişimleri kabul. yol ayrımları kabul.
şefkate evet, acımayışımla birlikte-
yaşamda olmak yaşatmak için.. içim. içimden...
her biri toplumlarına özel kutsal emirlere uymamış durumda:
yahudi yaşatmadı, hıristiyan sevmedi, müslüman okumadı.
belki bu toplumlara özgü emirlerde ters psikoloji vardır. bütün bunlar, insan köklerinden çok uzaklaşmasın diyedir. insan hemencik yapaylaşabilir. ilerlemecilik bir yere kadar.. veya ilerleme iyiyse de yolu zor ve emirler yüzyıllar sonra hala geçerli. zira her biri önceden de sevmiyordu, yaşatmıyordu, okumuyordu. görev olduğu yerde duruyor.
"en basit gerçektir bu: bir yaşam yalnızca onu yaşayan kişinindir; yaşamaya sahip çıkacak olan yaşamın kendisidir; yaşamak yaşatmak demektir." paul auster - the invention of solitude
(bkz: yaşamak/@ibisile), yaşat
(bkz: yaşasın)
(bkz: yaşam/@ibisile) -
paul eluard’ın, josef stalin’in devrime giden yolu açıklarken anmaktan hoşnut olduğu şiiridir. benim açımdan ise şiir tümüyle gezi’yi hatırlatıp tebessüm ettirir. sait maden çevirisiyle, tamamı şöyledir:
“birkaç kişiydiler karanlıkta yaşayan
okşayışlı göğü düşünerek
birkaç kişiydiler ormanı seven
inanıyorlardı yanan oduna
çiçek kokuları içlerini gönendiriyordu uzaktan bile
isteklerinin çıplaklığı örtüyordu onları
ölçülü soluğu katıyorlardı yüreklerinde
doğal yaşamın o hiçten tutkusuna
yazda daha güçlü bir yaz gibi büyüyen
katıyorlardı yüreklerine gelen zamanın
ve bir başka zamanı selamlayan zamanın umudunu
çölden daha dirençli sevgilere
küçük minnacık bir uyku
gelecek güneşe taşıyordu onları
yaşayıp gidiyorlardı bilerek sürüp gittiğini yaşamın
ve aydınlığı doğuruyordu karanlık gereksinimleri.
birkaç kişiydiler ancak
birden kalabalık oldular
her çağda böyledir bu.”
(bkz: 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi) -
bir şeyleri yaşatabildiğiniz zaman, yaşamaya başlarsınız.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap