• yılbaşının habercisi gibiydi yerli malı haftası. yılbaşı öncesi bir eğlence gibi sanki.

    yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı sloganıyla sınıfta bir birlik beraberlik, bir bayram havası eserdi. sistem belli; sıralar u şeklinde sıralanır, öğrencilerin kendi imkanları dahilinde getirdikler şeyler dizilir, aralarında yerli malı olmayan ürünler de oluyordu tabii, keyifle ziyafet çekilirdi. hoşlandığın kıza getirdiklerimden ikram etsem mi diye tereddütte kalınmasının ayrı bir heyecanı da var. çocukluk işte.

    bu zamanda yerli deyince çocukların aklına yiyecek içecek giyecek vs. değil ya silah geliyordur ya da futbolcu artık. gündemde o kadar bangır bangır yerli milli silah haberleri, yerli sporcu tartışması çıkıyor ki çocukların aklına başka bir şeyin gelmesi mümkün değil.
  • annem babam çalışıyordu benim işten yorgun geldi bişey yapamadı bende lahmacun yaptırıp götürmüştüm küçüktüm çok utanmıştım şimdi düşününce o da yerli aslında
  • (bkz: turuncu)

    herkes yığınla mandalin ve portakal getirdiği için sınıftaki turunculuğu akılda bırakır.
  • (bkz: fiskobirlik)
  • bir kasabaydım ilkokulda. herkes evden annesine yaptırdığı kekler, börekler, dolmalar getirirdi. çok güzel bir paylaşma ortamı olurdu ve hepimiz çok eğlenirdik. ama düşününce acıklı bir durum geldi aklıma o zamanlardan.

    sadece sınıfa o gün girilse ve kimin evden ne getirdiğine bakılsa bile, çocukların maddi durumlarını anlayabilirdi insan. ailesinin maddi durumu iyi olan çocuk fındıklı cevizli kurabiyeler, muzlu çikolatalı pastalarla gelir; maddi durumu kötü olan çocuksa ıspanaklı börek, patatesli poğaça ile gelirdi anca.

    haliyle tüm çocuklar, daha güzel olduğunu düşünerek zengin çocuğunun evden getirdiklerinin tadına bakmak için sıraya girerdi. diğerlerine pek pas verilmezdi o gün. bu durumu çocukken fark ettiğimi ve üzüldüğümü hatırlıyorum.

    not: orta halli memur çocuğu.
  • kalorifer yoktu o zaman okulda. sınıflar sobalıydı. yerli malı haftasında bir arkadaş köy ekmeği ile yağ getirmişti. sobanın üstünde kızartılan köy ekmeğinin tadı hala damağımda. hemen hemen her gün yediğimiz şeydi. ama o zamanki ortam, çocuğuz mutluyuz daha bir bir tatlı gelmişti.
  • daha başlığı görür görmez aklıma mandalina geldi ve tabi ki yazılmış.* anneme binbir ısrarla un kurabiyesi ve kakaolu kek yaptırırdım** ve genellikle götürdüğüm gibi geri getirirdim, o kadar şeyin arasında yenmezdi. annem akşam gelip yemek yapana kadar da kendim yiyip bitirirdim.
  • öğretmen tarafından yerli malı haftası planı yapılır, gün belirlenir,herkese azar azar bişeyler getirmeleri söylenir, kimse sınırlandırılmaz. etkinlik günü arkadaşın biri coca-cola getirir. öğretmenin "oğlum coca-cola yerli değil ki" demesi üzerine arkadaş bi süreliğine ortadan kaybolur, 15 dakika sonra bakkaldan almış olduğu cola turka ile sınıfa girer. öğretmenin şaşkın bakışları arasında bütün sınıf yarılmaktadır.
  • annemin ya da babamin okula goturmem icin aldigi mandalinalar. 3 kilo filan alirlardi tatli tatli butun sinif yerdik. simdi de eve giderken alacagim canim cekti valla*
  • en önemli özelliği aşağı yukarı her şeyin aşırı lezzetli olmasıdır. çünkü azdır. evde koca kapta bulunan kısıra elini sürmeyen çocuklar olarak kişi başına düşen bir kaşık kısırdan hayatımızın en büyük lezzetini alırdık. heralde mutluyduk bi' de yerken. onunla da alakalı olabilir.
hesabın var mı? giriş yap