• açık radyo'da pazarları yayınlanan bir program. gökhan abur bu programa telefonla bağlanıp hava durumunu sunmaktadır.
    edit: artık cumartesileriymiş.
  • ülke tv'de yayınlanan bir program. bu geceki yayını muhabbet bağında türküsüne tarihimizin önemli insanlarının fotoğraflarının eşlik ettiği güzel bir klip ile kapattılar. yıldıray oğur ve ferhat kentel ile güzel bir programdı.
  • "yahya kemal ile konuştum":* *

    * - bir manzûme üzerinde en çok ne kadar işlediniz. meselâ açık deniz manzûmesini ne kadar zamanda bitirdiniz?
    * - açık deniz'i 1910'da bretanya sâhilinde roscoff şehrinde, oradaki cezir ve med akşamlarında hissetmiştim.
    "gittim o diyâra ki serhaddidir yerin
    hâlâ dilimdedir tuzu, engin denizlerin"
    yâhut: "gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi" gibi birçok mısraları o zamandandır.
    bu manzumeyi ancak 15 sene sonra 1925'de bitirebildim. bu manzûme en uzun zamanda yazdığım şiirdir ve benim hayâtımı ihtivâ eden bir hikâyedir.
  • tam anlamıyla iç ısıtan, bir sıla şarkısı...

    yok cesaret vermedim ki,
    söz düğüm, arada derede zor durur...
    dök, maharet kendini
    yazı çözüm, kaleme akar iki gözüm...
    bir alçalır, bir yükselir,
    kalp açık deniz, koyu dengesiz,
    bir doğrulur, iki büklüm...
    böyle tutkun ah, havada karada ölüm...

    gel aşk çık gel, bi gün
    bil ki emrine amedeyiz...
    kaç kuşak deli divaneyiz
    de ki bir nevi avereyiz...
  • sıla'nın vaveyla adlı albümünde aklıma kazınan ilk şarkı oldu kendisi. başarılı.
  • bugün sanırım 50 kez dinlediğim, duyduğum ilk anda aşık olduğum şarkı.

    "gel aşk çık gel bigün, bil ki emrine amadeyiz."
  • her zamankinden daha fazla düşünmeme sebep olan şarkı.

    kendimi nasıl kandırdığımı, söyleyecek sözlerimin kalmadığını, cesaretimin yok oluşunu seyrettiğimi bir bir hatırlatıyor dinlerken. eskisi gibi yazmadığımı, yazdıkça içimdekileri boşalttığımı nasıl da güzel unuttuğumu, en söylenmemesi gereken sözlerimi en başta söylemeye başladığımı, herkesin benden herşeyi beklediği anda benim kendimden zerre bişey beklemediğimi farkettiriyor. bir de üstüne kendimi ağır ağır tüketişimi, müthiş cesur olduğum her alanda aslında en çok çekinceleri barındırdığımı, korktuğumu sakladığımı bir bir aklıma getiriyor.

    sevmenin de öyle kolay olmadığını, her gördüğümüz sevginin gerçek olup olmadığına dair bi şüphe uyandırıyor. öyle ki herkes hep bir ağızdan şu şarkıyı söylerse diye düşünüyorum konserde, nasıl güzel olur yahu. dua gibi. o zaman duyar da sesimizi gerçekten çıkıp gelir belki...
  • akor gidişatı olsun, arada çikolatalı pasta tadında olan şarkıya daha da tat veren çilek taneleri misali senkoplar olsun, yumuşacık davul atakları olsun tamamıyla olmuş bir şarkıdır. keşke piyasa diye tabir edilen müzik anlayışında böyle parçalar istense veya çalınsa. roman havası, çiftetelli nereye kadar.
  • bir müddet her daldığımda aklıma gelen film.

    (bkz: open water)
hesabın var mı? giriş yap