ah tamara
-
akdamar'ın hüzünlü hikayesinin son sözler kıvamında repliği.
-
yücel arzen tarafından seslendirilen, van gölü üzerinde bulunan akdamar adası'nın efsanesini anlatan güzel bir şarkı.
ah tamara
van'dan, gevaş'tan ve digor'un altın saçlı kızlarından dinledim bu öyküyü
tamara.. tamara senin dilin yok; senin incirin, senin narın, senin nazın yok.
bu kaçıncı yenilgi aşk uğruna, bu kaçıncı intihar girişimi
boşuna değil biliyorum;
senin aforoz edilişin, benim şeyhimi kendime küstürüşüm boşuna değil
bir ışık diye sana gelişim... tamara...
bırak öldürsünler beni, bırak yok saysınlar
unutsunlar senin ismini... tamara...
aşk adadadır artık, aşkın adada...
ay dolanır geceye, kıpkızıl kan gibi
bulut geçer üstümden, örter beni tül gibi
sevdanın çölündeyim, ıssızlığın gölünde
yolumda ışığım ol; ah tamara...
dokunamam ki tenine, yasaksın bana
sana giden dikenli yollar, tuzaksın bana
aşımsın ekmeğimsin, sevapsın bu canıma
yolumda ışığım ol; ah tamara...
u vel aha, u vel vera, u destana; ah tamara, ah tamara...
(aşk adadır, aşk adadadır, bu bir destandır; ah tamara, ah tamara...)
yedi boğum akrep gibi koynumda sevdan
kara hançer mavzer gibi bekliyor düşman
bilsinler, böyle sevda böyle bir can alırken
aşkıma fermanım ol; ah tamara...
vur beni hasrete vur, göm beni göle
oğluna ver adımı, bin yıllık öfke
duysunlar, böyle sevda böyle bir can alırken
aşkıma fermanım ol; ah tamara...
u vel aha, u vel vera, u destana; ah tamara, ah tamara...
(aşk adadır, aşk adadadır, bu bir destandır; ah tamara, ah tamara...)
(bkz: akdamar adası) -
bir kaan erkam öyküsü.
-
selim temo'nun bir şiiri.
ah tamara
mızgin ve frok için
ah! tamara
(bitmemiş bir şiirin ipuçları)
yaşam ve ölüm
iki hasım şimdi
iki şüpheli şahıs
her an birisindir
her an ikisi
ı
samanyolu uzanmış sere serpe
hasat bitmiş
erzak, kuruyarı istif
geriye bir şairin hüznü kalmış biçilmedik
boy vermiş, başak uçları göbekte!
incecik bileklerime batıyor ah, tamara!
büyüdükçe mi yitiriyoruz saflığımızı?
samanyolu çırılçıplak, gece yıldızlı
dut yaprakları hışırdıyor, orda mısın?
ıı
meyva dalları ağır, yorgun
er sabah doğuracaklar yarın
şimdi geceye karışıyorlar simsiyah yapraklarıyla
kapımın yüzyıllık mavisi
bir sağımlık çiyi çiçeklerimin
-en çok şafakta tazedirler
hep tükenmez bir umudun habersiz sebepleridir
ağzımda dağılan toran üzümü
sapsarı tınazlarla sağılmayı bekleyen harman
saçları tutuşan dağlar
havaya akan kuru buhar!
hep bu umudun dirilişidir tamara!
bundan tenim bu kadar esmer
ve savrulup gidişim
adı geri verilen diyarlara..
ııı
tandırdan ahker eksilmez olmuş
yapışmış hamuru yakıyor, bu koku oradan
batman çayı, malabadê’nin ayaklarını öpüyor
ve tutsaklığının farkında
bunca yıllık kalıbında böyle aktığı görülmemiştir
bezgin, biteviye..
ve sesler eksiliyor geceden
hasretlik bir fa vurulmuş en son
dört mi yaralı requiem’den
re teslim olmuş, pişmanmış
diğerleri karanlıktan..
ama alev aydınlatır dumanı da
saçılmış bir beyinden içeri
kara burunlu kara postal
işte her şey bu kadar açık, tamara..
ıv
adım, soyadım da söyleniyormuş gibi uzundu
çok dövdüler beni, çok ağaçtan düştüm
kafamda on dört kırık izi var, sıyrıkları saymadım
katlayıp katlayıp boyuma uydururdu annem
yine de çıplak ayaklarımı gizleyemezdi pantolon
derken kırmızı bir kundura aldılar bir yaz çermik’ten dönerken
eskimesin diye hiç giymedim
sonra ayağıma dar geldi..
yüzlerce bilye bulurdum düşlerimde
uyanınca hiçbiri olmazdı
hep ütüldüğüm günlerde görürdüm
karığım büyüdü, düşler seyreldi..
bir sabah ayrı bir dünya, intizam!
öğretmenin yazısı kadar yabancı..
paydosta kendi harfleriyle ağlayan annem
hangisi bendim.. ben hangisiyim..
biraz kafka okumak gibi bir şey galiba
kapkara olmak belki
belki ismin ne? hâli
v
- a ha! bu atlı mıhlıso’dur
ilerde itirafçı olacak!
nuro bir kolcu daha vurur
bu kırkıncı!
sıtma çaputuna birebir ellerinin şifası..
edip vurulmuş.
edip vurulmuş..
edip vurulmuş... hawaaar!
jandarma.
sıkıyönetim..
harekât...
içtima.
işkence..
terörist...
sıtma.
verem..
kolera...
ölüm.
yas..
taziye...
vı
dört parçalı göğsümü
paletler çiğner her gün
yürür giderler kirpiklerim boyunca
önüme atılan kardeş başları
taşırır yoksul gözlerimi de
inadına ağlamam işte
acım, yaşadığımca ağlasam bitecek değil!
birilerinin kahır doluyor içi tamara!
birileri yakıyor kendini yunmak için acılardan
yeter
yeteeer
y e e e t e e e e e e e e e r r r...
vıı
kaç çiçek kurusu
kaç kelebek ölüsü
kaç yüz buruşuğu
yaşanamayan kaç aşk
olası kaç heyecan
kaç eksik ürperti
hiç saramayacak kaç beden
bir
taş
oynuyor
yerinden
bir adam güç bela öpebiliyor sevgilisini
bir saz kırılıyor
bir civan uçuruma salıyor ağırlığını
bir köprü uçuyor bakmaktan
ellerim yanıyor kâğıtta
ellerime ağustos yağıyor durmadan
en çok baharları ağlıyorum
bir yanardağın batısında
vııı
beklemek zamanı çoğaltır tamara!
belki bir deprem, hadi bir deprem
taşırır yoksul denizleri
ilk kurşun.
ilk sağım..
ilk ağızsütü...
dışarda fırtına var:
bütün pencereleri açın!
ve kederli bir yüze kapanır kapı
tanrı kadar mağrur kadınlar bekler
köylerde, şehirlerde acır yalnızlık
başkasının ölümü: tek gerçek felaket!
sapsarı bir endişeyle sokaklara çıkılır:
ağıt vurulmuş.
ağıt vurulmuş..
ağıt vurulmuş... ah, heval!
hiçbir romana sığmayacak
hiçbir yüzyıla hasretimiz
alnımdan kırgın sloganlarla bir şehir geçer her gün
bültenler kelle başı söz eder öldüğümüz ülkeden
ıx
soğuk olur anneciğim.. soğuktur beklemek
soğuktur kör umut biriktirmek sağır beyinlerde
yeni yükünü yıkmaya benzemez
ama en az senden eksilen kanlar kadar kutsal
ve yardan, yarenden yoksun, öylece,
birbaşına, sebepli bir intihar
sebepli bir koyverip kendini, arkadan geleceklere..
yani anneciğim soğuk olur dizinden uzak her yer
ölüler.. ölümler artar ömründe
kaygıyla bültenleri izlersin.. soğuktur bahar gelmez
soğuktur, ihanet artar.. soğuktur, iftira..
ve ben cüzamlı bir yolcuyumdur kimsenin konuk etmediği
düşümde bir sevda bulurum, adı: tamara!
uzar, uzar sesim sessizlikte, bıkkınlığında sessizliğin
derken yarına inanmaya başlar birileri
düşlerinde umut bulur
saçlarında bölünmüş bir şefkatin sımsıcak izi
dudaklarında kaçak tütün tebessümü
ve tokalaşmaları sertçedir, samimidir
kendi renginde akar kızılırmak
dicle kendi dilinde çalkanır
ansızın hatırlanmış bir şey gibi
x
a a h, tamara!
niye mi tutuyorum ellerini
niye mi dönüyorum köklerime
sen ki birden çok, çoktan fazla
ve kelimenin birkaç anlamıyla dişi
ve ben tutuşmalıyım tamara
bir aşk da mutlu bitsin!
xı
ayışığı sonatı’nı çaldığımız akşam..
tabanlarım ağırıyor
bıyıklarım gürültüyle uzuyor
hışmımdan korkuyorum tamara!
bir namlu ucundaki darağacında
tepinir, tepinir kesilmiş bir kuş gibi içim
bıraksalar sulardım, dallarına çıkardım yeşilken
şimdi savaşçılık oynar içimdeki çocuk
artık hep ebe değil
ve oyunlarına almıyor beko’yu..
korkarak
üşenerek büyüyen feyzo’yu vurmuşlar!
ensesine ölüm sıkılmış, iki el!
feyzo vuruldu.
feyzo vuruldu..
feyzo vuruldu... a a h, heval!
yaşam ve ölüm
iki hasım şimdi
iki şüpheli şahıs
her an biriyim, tamara
her an ikisi,
94-95
selim temo -
(bkz: aramızda bu cam bölme)
-
yarından sonra van devlet tiyatrosunda izlemeye gideceğim oyundur. oyun bitince edit gelecek.
-
yine bir hayal kırıklığı. devlet tiyatroları silkelenip kendine gelmedikçe, üretme zorunluluğu yerine güzeli üretebilme gayesiyle yola çıkmadıkça bu böyle devam edecek.
metni daha önce okuduğumdan heyecanlanmıştım. funda özşenersağlam bir kalem, türk tiyatrosuna önemli eserler bırakmıştır. değeri daha da anlaşılacaktır umut ediyorum. ah tamara hikayesi fazlasıyla klişedir. kavuşamayan iki genç ve bu gençlerden birinin aşk uğruna canından olması. ama funda hanım bu hikayeyi renklendirmiş, derinleştirmiş. hikaye akdamar’ı değil van’ı, türkiye’yi anlatır olmuş. din, dil, ırk üçlemesinin çatışmasını temel almış ve ayrıştırmadan anlatmış. tiyatronun en önemli yanıysa kağıt üzerinde kalmaması. sahneye taşındığı zaman görevini tamamlıyor. oyunun problemi de tam anlamıyla burada başlıyor. okuduğum metni sahne de olduğu gibi görmek hayal kırıklığımın asıl sebebi. vurgulanmış hiç bir nokta yok. hatta metin de beni vurgula diye bağıran bölümler özellikle sönük bırakılmış gibi. metine bakış açısı bu vurguları tabi ki değiştirmiş olabilir fakat o bakış açısına dair pek işaret alamadım. senelerdir devlet tiyatrosu oyunlarını takip ediyorum zevk veren işler çıkmıyor değil hayli keyif aldığım metine farklı yaklaşan. oyunculukla etkileyen oyunlar oldu. genellemeyle bakarsak duruma bunun tam tersi, özen göstermeden, fast-food ürünü gibi metni al, oku prömiyer yap. türk tiyatrosunun gelişmesi için bu metinlere daha fazla titrememiz gerekiyor bence. yakın tarihte bu metni daha iyi ellerde bir kez daha izleyebilmek ümidiyle. -
van devlet tiyatrosu'nun oyunu. oyun genel anlamdaki güzel ancak özellikle sahne geçişleri çok kötü. sahne geçişlerinde ışıklar tamamen kapanmıyor ve oyuncuların dekorları taşımalarını görebiliyorsunuz. oyunculuklar ise fena değil özellikle tamara rolü çok güzel işlenmiş fakat papaz rolü tam oturmamış gibi, oyuncu bu rol için genç kalmış. her ne kadar iyi bir oyuncu olsa da bu rol için uygun olmadığını düşünüyorum. keçi ise süperdi rolünü çok güzel yaptı:)
-
aşçı kadının mezarında yakılan ağıt beni de yaktı. bilen varsa beni aydınlatsın.
-
ölmekte olan birinin son çığlığı, son sözleri, sevdiceğine son seslenişi.
aklıma nerden geldiyse gece gece. neyse efendim hikayesini anlatalım.
akdamar adasında kilisede yaşayan bir keşiş ve dünyalar güzeli kızı varmış, bizim buralarda da gevaş’ta koyun güden bir çoban. bu keşişin kızı ile çoban tanışınca birbirlerini sevmişler. bazı zamanlar çoban sevdiğini görmek için yüzerek adaya gelirmiş, fakat kız adanın neresinde oraya fener koyar onu bekler çobanda ışığı görünce onun olduğunu anlar ve oraya doğru yüzermiş. bir gün keşiş kızının çobanla ilişkisini öğrenir kızına görüşmesini yasaklar, fakat kızı bunu birkaç kez deneyince keşiş bir gece kızını odaya kilitler.
feneri alır kayalıklara çıkar bunu gören çoban sevdiği çağırdığını düşünüp başlar yüzmeye. keşiş, çoban yüzerken hep lambayı adanın etrafında yer değiştirmiş ve çobanın kayalıklara kadar takatinin kalmamasını sağlamış. çoban ise gittikte yorulmuş ve ahh tamara ahh tamara diye haykırmış. sesi koca adada yankılanmış. yorulan çoban gölün sularına gömülmüş. kız ise sevdiğinin sesini işitince kendini sulara atarak canına kıymış. bir aşkta böyle bitmiş.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap