• (bkz: #18210535)
  • başbakanlık eski basın müşaviridir. halen de yeniçağ gazetesinde yazmaktadır.
    adının yazılışı da okunuşu da bariz şekilde ahmet hakan'ı çağrıştırmaktadır.
  • ahmet hakan'ın kötü ikiz kardeşi*
  • “27 nisan e-muhtıra değildi bizzat başbakan teyit etti.”
    “tsk’nın laiklik hassasiyetini gösteren bir bildiriydi. bu bizzat başbakan tarafından yapılan açıklamalarla teyit oldu.”
    “cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgisi yoktu.”
    “bozacının şahidi şıracı” yı bundan daha iyi anlatacak başka bir örnek olamaz.
    genelkurmay eski başkanı yaşar büyükanıt paşa konuşmuş, güya darbeleri gün ışığına çıkaracak, tbmm darbeleri araştırma komisyonu da (kuzu kuzu) dinlemiş.
    komisyon dolmabahçe’de dolmayı yutmuş.
    büyükanıt paşa’nın anlattıklarını, gerçekleri bilmeyenler yedi, bilenler ise acı acı güldü.
    “bu yazdıklarınla yukarıdaki fotoğrafın ne alakası var” diye soracaksınız.
    sabırsızlanmayın!..
    daha önceki yazılarımda da abdullah gül’ün cumhurbaşkanlığı sürecinin perde arkasına biraz değinmiştim. hadi biraz daha açıklık getirelim..
    “e-muhtıranın” öyle “laiklik hassasiyeti” ile falan ilgisi yok.
    adına ne derseniz deyin. o gün yaşananlar abdullah gül’ün çankaya yoluna döşenen kaldırım taşlarıydı. tayyip erdoğan’ın adayı hilmi özkök’ün cumhurbaşkanı olmaması için abdullah gül-yaşar büyükanıt ikilisinin düzenlediği bir (burasını siz doldurun)........’dı, du.
    en azından genelkurmay karargahında çalışan subaylar bilir;
    genelkurmay başkanları asla bir yazıyı kendi başlarına kaleme almazlar. süreç şöyle işler;
    ilgili başkan, 2’nci başkan, genelkurmay başkanı.
    “e-muhtıra” da ekip işiydi.
    27 nisan’da tam bir toplum mühendisliği yapıldı. büyükanıt paşa doğru söylemiyor. “e-muhtıra” yı bazıları televizyonlardan öğrenmedi.. büyükanıt daha sonra, yapılan çalışma ile ilgili tüm evrakı, bizzat kendisi, odasındaki kağıt kıyma makinesinde yok etti.
    27 nisan’dan sonra, o zaman dışişleri bakanı olan abdullah gül genelkurmay ikinci başkanı ergin saygun ile iki defa gizli yemek yedi. üçüncüsü planlandı ama olmadı çünkü deşifre olmuşlardı.
    bu yemeklerin içeriğini açıklayabilecek bir babayiğit veya soruşturabilecek komisyon var mı?..
    ne tayyip erdoğan ne de yaşar büyükanıt, dolmabahçe görüşmelerini açıklayabilir. çünkü açıklarlarsa ikisi de biter.
    gelelim fotoğrafa...
    yaşar büyükanıt paşa, dolmabahçe’de, darbeleri araştırma komisyonu’nun karşısına oldukça şık bir takım elbise ve içine şık bir kravat takarak çıkmış.
    paşanın pırıl pırıl parlayan kravat iğnesine dikkat ettiniz mi?..
    etmediyseniz fotoğrafa bir daha dikkatlice bakın.
    4 yıldızlı kravat iğnesi.
    bu, abd büyükelçiliğinin generalliğe ve daha üste terfi eden komutanlara gönderdiği bir hediye.
    hediye paketinin içinde viski, çikolata vs.. bulunur ama en değerlisi kravat iğnesidir.
    bir hatırlatma daha yapalım;
    yaşar büyükanıt, kara kuvvetleri komutanı olduğunda da abd, liyakat madalyası ile ödüllendirmişti.
    dolmabahçe’deki fotoğrafı görünce yıllarını karargaha vermiş bir komutanı aradım. “bizde abd’ye derin sevgisi olan generaller, bu iğneyi takarlar” dedi.
    benim yorumumu sorarsanız..
    dolmabahçe’de yaşar büyükanıt’ın komisyona anlattığı masalları bir tarafa bırakın. ne yazık ki(!) abd’ye sonsuz bağlı oldukları halde bazı komutanların başlarına gelen ortadayken büyükanıt “büyük patrona” oldukça duygusal bir mesaj verdi;
    “ben abd’ye hâlâ bağlıyım”...

    şeklinde bir yazı yazmış 10 kasım günü. yaptığı tespitler şüphesiz ki çok çarpıcı. ama bunların hiçbiri ne yazılı ve görsel medyada, ne de sosyal ağlarda konuşulmuyor, sorgulanmıyor. sorgulamaya çalışanlar susturuluyor, susmayanlar ise en ağır şekilde cezalandırılıyor. gün itibarıyla kaç gazetecinin suçsuz olduğu halde yaklaşık 3 yıldır içeride olduğunu söylemeye lüzum yok sanırım.

    bahsi geçen haberin linki; işte burdadııır
  • söyle bir öngörüde bulunmuştur:

    "üç vakte kadar mı yoksa beş vakte kadar mı?.. iktidar partisinde siz deyin “ulusalcı” ben diyeyim “milliyetçi” bir başkaldırı olacak. ve bunun sonucu iktidar kanadında önemli bir çatlama yaşanacak. başbakan ve cumhurbaşkanı çıkaran ünlü bir vilayetimizden iktidar partisinde mebusluk yapan ve ünlü bir türk büyüğünün oğlu olan bir isim de hiç duymadığınız bir partinin başına geçecek. iktidardan kopanlar da oraya yerleşecek. yeni iktidar planlamaları (koalisyon formüllü) da ona göre yapılıyor. daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. yani anlayacağınız; kangren olmuş siyasetimizin ayağa kalkması için yeni bir hap üretildi. piyasaya sürüleceği zaman için geri sayılıyor."

    (bkz: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/…p?haber=25823)
  • http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…oldu-31978yy.htm

    “merhaba ahmet bey. bugün yayımlanan yazınızı dikkatlice ve üzülerek okudum. allah sonumuzu hayır etsin.
    buralara ilk gelince insan önce bir şeyler başarmak istiyor ve bütün olanaklarını zorluyor. ancak bir süre sonra bütün isteğini kaybedip; ben burada ne arıyorum? diye sorgulamaya başlıyor. bir hevesle geldiğim bu topraklardan kin ve nefret duygularıyla ayrılıyoruz diyorum çünkü buralarda aza kanaat etme, kural tanıma, saygı-sevgi, vatan sevgisi yok. buralarda hep nankörlük var.. inanın, devlet baba şefkatini hep buralara göstermiş; sağır olmuş, dilsiz olmuş, yerel halk da meydanı boş bulunca buralarda at koşturmuş. buralarda hayat bedava hiç bir şeye para vermiyorsun. her şeyin bir kaçağı var; elektrik kaçak, su kaçak, elektronik aletler kaçak, sigara kaçak, bahis kaçak... her şey ama her şey kaçak. ticari faaliyetlerde bulunan dükkanların hiçbirinde vergi levhası yok. vergi veren yok.. buralarda tek vergi veren ve fatura ödeyen batılı memurlar.. biz batılı memurlara hiç iyi davranmıyorlar. doktoru, öğretmeni, polisi, askeri hep dışlıyorlar.
    yıllarca batı illerinde çalışmış birisi olarak batıda yaşayan anadolu insanıma acıyorum çünkü hayat onlara çok pahalı elektrik para, su para, doğal gaz para, okul masrafları, bebek masrafları, kira... vs.. derken adamcağız meteliksiz kalıyor ama yine de bugünlerimize şükür diyerek gözyaşlarını içine akıtarak ekmeğinin peşine düşüyor.
    devlet, batıda devletliğini yapıyor insanların gözyaşlarına bakmadan kesiyor cezasını. hadi aç bakalım ruhsatın olmadan bir işletme, hadi kapalı alanlarda iç bakalım sigara ya da ehliyetin-ruhsatın-plaka olmadan çık bakalım trafiğe, kimliksiz çık bakalım dışarıya, kaçakçılık adında yap bakalım faaliyet, vergi verme hadi. vallahi gözünün yaşına bakmadan cezası neyse kesilir iş yerleri mühürlenir, araçlar otoparka çekilir ve bağlanır.
    peki, doğuda-güneydoğuda devlet bu kadar otoritesini sağlayabilmiş midir? kocaman bir hayır.. burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da (ben pkk’lıyım, seni vururum) diye tehdit ediliyoruz. can ve mal güvenliğimiz sıfır. kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
    herkese ayda 150 tl. çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
    okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler-babalar okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
    o çocuklar ne yapıyor peki? üzerlerinde üniformaları, ellerinde pkk bayrakları ile mitinge gidiyor. herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
    bu yardımda sadece beyana bakıyorlar. adam 5’i 50 yazdırabiliyor. kolunda sıra sıra burma bilezikleriyle sosyal yardımlaşmaya gelip (kocam gurbete gitti evin kirasını ödeyemiyorum) deyip çek yazdırıyor, kaymakamlık binasından çıkıp köşeyi dönünce kocasına çeki veriyor. koca da kamu bankasına gidip çeki bozdurup sigarasını sarıp içiyor. altında avrupa arabasıyla hastaneye ağababa gibi giriyor bakıyorsun elinde yeşil kart. uzun lafın kısası; burada para halka su gibi akıyor. güya neymiş bu devletin sosyal devlet göreviymiş, halkına bakmak zorundaymış. onca iyiliğe karşı ağızlarda tek bir kelime (faşist devlet kürdistan’dan defol).. bu durumda halk çalışır mı? tabii çalışmaz. yan gelip yatıyorlar.. üzerinde kimlik taşıyan yok( ben t.c’nin kimliğini taşımam) diyor. araçlarda ne plaka ne muayene var, ehliyetsiz-ruhsatsız cirit atıyorlar. belediyenin iş yerleri üzerinde denetimi yok. bürokratlar, askere, polise iş yaptırmıyorlar (aman durun ceza kesmeyin, işlem yapmayın bunları kazanmak lazım. şimdi bunlar barış sürecini baltaladığımızı sanır süreci bozan taraf biz olmayalım) diye iş yaptırmaz oldular.. işi yaptığımız zaman hemen o an siyasilerden ilgili kuruma telefon, şahısla ilgili işlem yapmayın.. size en basit bir örnek; uzun zamandır üzerinde çalışılan, şehir içinde bulunan minibüs kooperatifinin daha geniş ve konforlu yere taşınması yönünde çalışmalar olmuş ilçe trafik komisyonunun kararıyla şehir içinden minibüsçülerin toplanma ve varış yerlerinin ilçe garajı olarak karar kılınmıştır. minibüsçüler buna tepki göstermiş uzun direnişlerine rağmen durak mühürlenmiştir. aradan 2 gün geçtikten sonra siyasi baskı ile durak tekrar açılmıştır; siyasi baskıya boyun
    eğilmiştir..
    şanlı türk bayrağına hiç tahammülleri yok; bu aralar moda oldu diyarbakır’da türk bayrağı
    yakmak.
    buralarda hiç durulacak gibi değil. insan içinden ve de dışından lanetler okuyor. zaten yerel halk tarafından ötekileştirilmişiz. devletimiz tarafından önce bu topraklara sahip çıkılmasını-yaptırım gücünü göstermesini, batıya sert devlet doğuda esnek devlet istemiyoruz.. taviz tavizi doğurur oldu. sonra biz memurlara sahip çıkılmasını istiyorum. önce vatan. türk bayrağının dalgalandığı her yer bize vatan dedik hizmet etmeye geldik.. biz devlet memurları çok zor şartlar altında buralarda görev yapmaktayız lütfen dualarınızı bizlerden esirgemeyin. sağlıcakla kalınız”
  • http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…abri-32626yy.htm

    "terör bölgesinde meydana gelen 6-8 ekim ayaklanması ile ilgili çok şey yazıldı ve de konuşuldu. yazılmaya da konuşulmaya da devam edilecek.
    ayaklanmada çok acı fotoğraflar izledik.
    sonunda, “kamu otoritesi” diye yalandan afra-tafra yapan iktidarın ve recep erdoğan’ın bir kez daha diz çöktürüldüğü son viraja girdik.
    ayaklanmanın yaşandığı o günlerden bilinmeyen o kadar çok acı gerçek var ki!.. bunlardan birini bölgede görev yapan bir güvenlik yetkilisinden dinledim.
    siz de okuyun lütfen!..
    “güneydoğu illerinde görev yapan emniyet görevlilerinin can güvenliğinin kalmadığı 6-7 ekim olaylarında batman’da yaşanan bir saldırıyla iyice netleşti. mahkemeye de yansıyan olaya göre kapıcının verdiği istihbaratla evleri basılan iki jandarma uzman çavuş satırla linç edilmekten son anda kurtuldu. bölgedeki pkk yandaşlarının ne kadar fütursuzca hareket ettiğini gözler önüne seren saldırı şöyle gelişti:
    tarih 7 ekim 2014. kobani bahanesiyle birçok yerde ayaklanma başlatan pkk yandaşları batman’ı da yakıp yıkıyor... özellikle şehir merkezinde, turgut özal bulvarı’nda toplanan örgüt yandaşları cadde üzerindeki dükkanları yağmaladı, polisle çatıştı. yaşanan olaylarda onlarca kişi yaralandı bir kişi de can verdi.
    çatışmaların tüm şiddetiyle sürdüğü 7 ekim günü akşama doğru eli satırlı bir grup pkk’lı, yakılan bir avm’nin hemen yanındaki bir apartmana girdi. hedeflerinde 3. kattaki bir bekar evi vardı. o evde oturanlar; batman’da görev yapan jandarma uzman çavuşlar a. ş. ve i. ö.’den başkası değildi. uzman çavuşların evde bulunduğu sırada kapı çaldı. delikten bakan uzman çavuş a .ş. zili çalanın apartman kapıcısı olduğunu görünce güvenerek kapıyı açtı. kapı açılır açılmaz kapıcı uzman çavuşa yumruk attı. neye uğradığını şaşıran a. ş. geriye çekilince kapıcı ve beraberindeki eli satırlı grup içeriye daldı.
    eli satırlı grubun amacı bir gün önce diyarbakır’da yaşanan görüntüleri tekrarlamaktı..
    neyse ki uzman çavuşlar olası bir saldırı ihtimaline karşın tetikteydi. eli satırlı grup içeriye dalınca uzman çavuş i .ö. hemen silahına sarıldı ve tavana doğru 2-3 el ateş etti. silah sesi üzerine panikleyen grup geri çekildi. bu sırada uzman çavuşlar pkk’lı grubu getiren kapıcıyı tutup yere yatırdı.
    eli satırlı pkk’lılar (tc’nin pi..leri öleceksiniz!) diyerek yeniden saldırdı. ancak uzman çavuş i. ö. silahını doğrultunca yaklaşamadılar. bu sırada saldırganlardan uzun boylu ve suriyeli olduğu söylenilen kişi elindeki satırı uzman çavuşa salladı. eğilerek saldırıyı savuşturan i. ö. silahının kabzasıyla saldırgana vurarak düşürdü. uzman çavuş kafasına silahını dayayınca, ağlamaya başlayan suriyeli pkk’lı ” çocuklarım var “ diyerek yalvardı. bu sırada uzman çavuşlar 155 polis imdat hattını aradı. ancak her nedense telefon bir türlü açılmadı.
    uzman çavuşlar bu kez tanıdıkları bir polis memurunu cep telefonundan aradı. nihayet ekip geldi ve uzman çavuşların yakaladığı kapıcı ile suriyeli pkk’lıyı aldı. polis merkezinde hem uzman çavuşların hem de pkk yandaşlarının ifadesi alındı. uzman çavuşlar (can güvenliğimiz kalmadı. kapıcıya güvendik başımıza bunlar geldi. eğer karşı koymasaydık şimdi hayatta değildik!) dedi. kapıcı ve suriyeli pkk’lının verdiği ifade ise evlere şenlikti: (uzman çavuşlar balkondan türk bayrağı açarak bizi tahrik ettiler!) iki taraf da darp raporu aldı ve birbirinden şikayetçi oldu. olay tutanağı bir terör saldırısı değil de ’basit’ bir kavga gibi tutuldu.
    güneydoğu illerinde görev yapan ancak lojman şansı bulamayan yüzlerce emniyet ve jandarma personeli bulunuyor. batman turgut özal bulvarı’ndaki o apartmanda oturan jandarma uzman çavuşlar a.ş. ve i. ö.’de can güvenliği riski bulunan güvenlik personelinden sadece ikisi. uzman çavuşlar az kalsın linç edilecekleri apartman dairesini terk etti. onlar terk etti ama bölgede görev yapan ve lojman imkanı bulamayan yüzlerce güvenlik görevlisi şimdi kara kara düşünüyor: (acaba bize ne zaman sıra gelecek?)”
    vatanı savunmasın diye kışlalara hapis edilen mehmetçik artık evinden de çıkamaz hale geldi.
    ihanet apartmanlara kadar indi!..
    ya sabır mehmetçik!..ya sabır!..
    sabrın sonu elbette ki selamettir.."
  • pkk'nın güneydoğuda askerlik şubesi açmaya başladığını, sayıştay kurup belediyeleri denetlediğini, belediye işçilerinin maaşlarının %20'sini vergi olarak toplamaya başladığını yazmıştır bugün.

    http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…acti-32663yy.htm
  • sessiz sedasız ülkenin bölünmesine tanıklık ederken, olayların iç yüzünü daha sağlam kavrayabilmemizi sağlayan yazıları ile takip edilmesi gereken yazar.
    tüm yazıları
hesabın var mı? giriş yap